98. Yıl dönümünü kutladığımız Çanakkale Zaferi münasebetiyle bu günlerde dedelerimize minnettarlığımızı, şükranlarımızı bir kez daha dile getirme ve o  zamanların zorluklarını içimizde hissetme fırsatı bulmaktayız.

Çanakkale savaşları, kahraman bir ordunun bizlere emanet olarak bıraktığı ve vatan toprağının ne kadar kutsal olduğunu bizlere somut örneğini sundukları, milletin bekası ve selameti için kendi canlarını vatan uğruna düşünmeden nasıl verildikleri bir derstir ve Çanakkale Zaferi, tarihten silinmeye çalışılan Devlet-i Ali’nin, tarihin nasıl yazıldığını yedi düvele öğrettiği bir zaferdir.

Bir Çanakkale türküsünde denildiğinin aksine Çanakkale içinde vurulmadık; millet olarak Çanakkale içinde dirildik. Çanakkale Anadolu’nun yeniden kuruluş ve diriliş meydanı olmuştur. Biz hiç ölmedik ve ölmeden mezara konulmadık, çünkü şehitler ölmez aksine Anadolu’yu işgal etmek isteyenlere o toprakları ve suları mezar ettik.

Çanakkale, Anadolu toprağının ve İslam coğrafyasının kapısıdır ve o kapıyı işgal kuvvetlerine kapadığımız yerdir.

Çanakkale, Osmanlı’nın şanlı tarihinin son iki asrında başlayan menfaatperestlik kanserinin tedavisinin yapıldığı mübarek topraktı ve zaferin sabahında yeniden doğacak bir milletin müjdesiydi.  Çanakkale savaş meydanlarında yeni milletin kodları yazılmış ve toprağa ilk olarak şehadet notu düşülmüştür. Çanakkale Zaferi bir zaferden çok bir tarih yazımıydı.

Çanakkale’de ki asker menüsü de askerimizin ziyafetiydi. Onlar zaten yemek için değil vatanı kurtarmak için yaşıyorlardı. Yedikleri o kuru ekmekten, kaşıkladıkları hoşaf ve bulgurdan aldıkları tat, eminim kendileri için tatların en güzeli ve bereketlisiydi.

Bu bağlamda resmi ya da sivil toplum kuruluşlarından Çanakkale savaşlarındaki asker menüsünü hem asker ocağındaki Mehmetçiğimize, okuldaki öğrencilerimize, sokaktaki vatandaşımıza bu yemeği dağıtarak Çanakkale ruhunu aşılamalarını temenni ediyorum. Çanakkale ruhu, muhtaç olduğumuz milli birlik, bütünlük ve dayanışmanın kaynağıdır. Orada omuz omuza savaşanların torunlarına düşen görev vatan ve millet sevgisini sonraki nesillere layıkıyla aktarmaktır.

Çanakkale Zaferi, Osmanlının şafak vakti kazandığı son zaferiydi ve milli şuurun diriliş destanının kafiyesiydi. Çanakkale’yi şiiriyle nesillerin kalbine ve aklına kazıyan ve unutturmayan, minnet ve şükranla yad ettiğimiz  İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dizeleri de bu destanda kendine şöyle bir ilham bulmuştu:

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
   

Allah, Çanakkale topraklarında şehadet şerbetini içen ya da gazi olan, kalbi sadece vatanın, dinin kurtuluşu için atıp menfaat peşinde olmayan o kutsal insanları, makamların en üstünü olan kendi rıza makamına nail eylesin bizleri de ve onların izinden giden, vatanı uğrunda (ölümüne) çalışan, menfaati için vatanı bölmeye çalışmayan, her zaman birlik ve bütünlüğün tarafında olan hayırlı nesillerden eylesin.

Harcayacak ve es geçecek bir tek insanımızın bile olmaması gereken bir zaman diliminden geçmekte olan milletimizi Allah korusun ve milletler muvazenesinde layık olduğu seviyeye getirsin ve savaşlar göstermesin.

Herkese sağlıklı, mutlu ve bereketli günler diliyorum.