28 Şubat’tan sonra hızlı bir sekülerleşme serüveni yaşadı Türkiye. Dindarların
 mağdur edilmesi, okuma ve çalışma hayatından uzaklaştırılmaları, onları bazı önlemleri alma yoluna sevk etti. En dünyevi cemaatlerden biri olan Gülen grubu, o günün mevcut darbeci otoriteleriyle çatışmamak için en fazla tavizi vererek en seküler hareket olarak tarihe geçti.
 
Ak Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan, Milli görüş çizgisinden gelen dindar nesil ve ümmetçi anlayışa sahip en tavizsiz ve korkusuz dava adamlarından. Şu an başbakanımız Davutoğlu da aynı çizgide donanımlı bir dava adamı. Ne var ki Ak Parti çoğulcu, kapsayıcı, insan hakları ve özgürlüklerini önceleyen, herkesin partisi olma yolundayken sahip olunan bu gücü, kendi dünyevi amaçlarına hizmet ettirmek isteyen insanların, içinde barınma ve çoğalmasına engel olamıyor.
 
Erdoğan ve Davutoğlu’nun yol arkadaşları, 28 Şubat’ın en kara, en zindanlı günlerinde dahi çile çekerken hakkı ve sabrı tavsiye eden, mücadeleci, dava aşkıyla dolu kişilerden oluşmaktayken günümüzde güç ve iktidarın nimetlerinden faydalanmak için çöreklenenlerle dolar oldu.
 
Yeni Şafak’ta yazmakta olan Hayrettin Karaman Hoca’nın ve yine edebiyatçı yazar İsmail Kılıçarslan’ın bu konudaki uyarılarını dikkate almakta fayda var. İktidarla sarhoş olup, hırs içinde maneviyattan uzaklaşıp, rızayı ilahiyi, hesap gününü unutup, VIP yaşam tarzıyla millette tepeden bakan kimi Ak Partililer bu partiye zarar vermektedir.
 
Hayatında hiç Erdoğan’la örtüşen bir ümmetçilik, dindar nesil, dava aşkı, hak hukuk, mazlum Müslümanlar gibi kavram ve mevzuları gündeme getirmemiş, dert edinmemiş insanların güç ve iktidar Ak Parti’de olduğu için sokulmaları, şahsına koltuk kapmak ve yakınlarına menfaat alanları açmak için çırpınmaları milletin gözünden kaçmamaktadır.
 
Her düğün evinin tefçisi, ölü evininin yasçısı Ak Partili değildir. Her programda ön koltuktan yer kapan, her gün basında Best of oturanlar olarak gözükenler de Ak Partili değildir. Küçük ferdi çıkarları için kıyameti koparıp ümmetin derdini füruat sayanlar, hele hiç Ak Partili değildir.
 
Nurettin Topçu, yazılarında ideal siyasetçinin özelliklerini sıralar. Halka dalkavukluk yapmayan, halkın da işini gördürmek amacıyla kendisine yağ çekmediği siyasetçiyi anlatır uzun uzun.
 
İşi, millete hizmet olması gereken siyasetçi, etrafındakilerin gazıyla bir balona dönüşüp halkın sesini duyamayacak kadar şişmiş hissediyorsa sonu sandıkta patlamak olacaktır. Bu bedeli tüm Ak Parti’ye ödetmek, gece gündüz büyük bir aşkla, özveriyle çalışan Erdoğan, Davutoğlu ve daha birçok samimi insana saygısızlıktır, haksızlıktır.
 
Bu insanlara demem o ki, “İllaki niyetiniz siyaset yapmak, bir koltuk kapmaksa bunun başka bir yolu daha var: Bahçeli de Kılıçdaroğlu da laik, ötekileştirici, beyaz Türklere özel, seküler amaçlarına hizmet edecek, liyakatsiz siyasetçi arar dururmuş…”