Kütüphanemizde bulunan her  kitabın ayrı bir kaderi vardır sanki. Kimini alır almaz okuruz; kimisine ise hiç el sürmemişizdir; bazıları da vardır ki kaderleri yanda kalmaktır.
 
Kütüphanemde bu kaderi paylaşan kitaplardan birisi de Milliyet Yayınlanandan 1971 yılında basılmış olan Arnold Toynbee'nin "Türkiye Bir Devletin Yeniden Doğuşu" isimli yapıtıdır.
 
Uzun yıllar Önce kitabı okurken henüz daha 19. Sayfasında karşılaştığım bir cümle beni çok sarsmış ve kitabı elimden bırakmıştım.
 
Ogün bugündür elime de al(a)mıyorum. O cümle de yazar aynen şöyle bir kanaatte bulunuyor:
"Türkiye Cumhuriyeti bugünün dünyasında Batı Uygarlığının üstünlüğü için dikilmiş bir anıttır"
Bu satırı okur okumaz içimde hissettiğim burkulmayı hiçbir zaman unutamam... Meşhur İngiliz Tarihçisine göre, Türkiye Cumhuriyeti bir gösterendir, işarettir; itibarı kendinden değil, temsil ettiğinin itibar nedeniyledir.
 
Oldukça zengin birikimi olan toplumumuza yapılan bu töhmet beni açıkça rahatsız etmiş , kitabı benim için devam edilmesi katlanılamaz bir hale getirmişti...Aynca yazarın tarihçiliği yanında İngiliz gizli servisi ile yakın ilişkili olduğuna dair bilgimde beni bu kararımda etkilemişti.
 
Ancak yıllar sonra aynı iç burkulmasını tekrar yaşayacağımı nereden bilebilirdim ki. Bir meslektaşımın ikazı üzerine Medeni Kanunun başına yazılmış olan "Esbabı Mucibe Layihası yani Genel Gerekçeyi okudum... Ve inanır mısınız satırlar ilerledikçe adeta okuduklarına inanamaz hale geldim.
 
Ve bu satırları yazan Amold Toynbee'mi diye de endişelendim. Değildi, kaleme alan kişi zamanının Adliye Vekili olan Mahmut Esat Bozkurt'tu. Bir konuşmasında "Benim fikrim ve kanaatim şudur ki, dost da düşman da bilsin ki, bu memleketin efendisi Türk'tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsin" diyen bir şahsiyettir bu Mahmut Esat Bozkurt.
 
Adalet bakanlığı ile ne mütenasip(l) sözler bunlar değil mi? Neyse, dönelim yine Medeni Kanunun Genel Gerekçesine, yazar kendince Hukuk Sistemimiz ve Mecelle hakkında değerlendirmelerde bulunduktan sonra peşin önyargısını hemen yapıştır: "Pek ilkel"
 
Şimdi günümüz Türkçesine uyarlanmış olan aşağıdaki alıntılara dikkat edelim. "Türk ulusu çağdaş uygarlığı kendisine değil, kendisi çağdaş uygarlığın gereklerine her neye mal olursa olsun ayak uydurmak zorundadır" "Gelenek ve göreneklere kesin olarak bağlı kalmak davası, insanlığın en ilkel durumundan bir adım dahi ileri götüremeyecek kadar tehlikeli bir kuramdır" " ulusumuz on üç yüzyılın kendisini çeviren hastalıklı inançlarından ve kargaşadan kurtulmuş, eski uygarlığın kapılarını kapayarak yaşam ve verimlilik getiren çağdaş uygarlığın içine girmiş bulunacaktır"
 
Size bir soru: Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt eski uygarlığımızı terke ve yeni uygarlığa girmemize sebebiyet veren ulusumuzun, 13 yüzyıldır muzdarip olduğu hastalığından!!) söz ederken acaba neyi kast etmektedir?
 
Ne dersiniz acaba?