Böyle tehlikeli bir zaman da biz müslümanlar kar-zarar hesaplamalarımızı en az bir muhasebeci kadar iyi yapmalıyız ki, inşallah kazananlardan olabilelim.

Tüm bunların ışığında Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Kastamonu Lahikası'nda konumuzla alakalı olarak şunları söylüyor ve bu Ahirzamanda bir müslüman nasıl bir yol izlemeli bu taktikleri veriyor.

Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin sözleri şöyle ;
 
Bugünlerde Kur'an-ı Hakim'in nazarında imandan sonra en ziyade esas tutulan takva ve amel-i salih esaslarını düşündüm. Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve amel-i salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.

Her zaman def'-i şer, celb-i nef'a racih olmakla beraber; bu tahribat ve sefahet ve cazibedar hevesat zamanında bu takva olan def'-i mefasid ve terk-i kebair üss-ül esas olup, büyük bir rüchaniyet kesbetmiş.
 
Bu zamanda tahribat ve menfi cereyan dehşetlendiği için, takva bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebireleri işlemeyen, kurtulur. Böyle kebair-i azime içinde amel-i salihin ihlasla muvaffakıyeti pek azdır. Hem az bir amel-i salih, bu ağır şerait içinde çok hükmündedir.
 
Hem takva içinde bir nevi amel-i salih var. Çünki bir haramın terki vacibdir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var. 

Takva, böyle zamanlarda, binler günahın tehacümünde bir tek içtinab, az bir amelle, yüzer günah terkinde, yüzer vacib işlenmiş oluyor. Bu ehemmiyetli nokta niyetiyle, takva namıyla ve günahtan kaçınmak kasdıyla, menfi ibadetten gelen ehemmiyetli a'mal-i salihadır.
 
Risale-i Nur talebelerinin bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı takvayı esas tutup davranmak gerektir.Madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtimaiyede yüz günah insana karşı geliyor; elbette takva ile ve niyet-i içtinab ile yüz amel-i salih işlemiş hükmündedir.

Kaynak : Risale Ajans