Gezi parkı olayları üzerinde biraz analiz etmek istersek acaba neler diyebiliriz?

            Sanırım yaşananları üç unsura ayırmak mümkün.

            İlki fiili olarak gösteride bulunanlar.

            İkincisi bu gösteriden nemalanmak isteyen yer altında bulunan kirli odaklar.

            Üçüncüsü ise meşru siyasi partilerin yaşanan olaylardaki sergiledikleri tutum.

            Sonuncudan başlıyalım. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin göstermiş olduğu ilkeli tavrı takdir etmemek mümkün değil.AK Parti ancak sandıkta yenilir diyerek örnek bir tutum göstermiştir. Partisinin sokak olayları ile alakası olmadığını ilan ederek sokaktan asla medet ummadığını deklare etmiştir. Umarım bundan sonraki demokrasi hayatımızda sergilenen bu tavır diğer parti ve liderlerine örnek olarak hep anılır.

            BDP ‘de doğrusunu söylemek gerekirse durumdan yarar çıkarmayı düşünmeyerek aynı şekilde olumlu tavır sergilemiştir.

            Ya CHP? Değişen hiçbir şey yok! Bildiğimiz CHP! 27 Mayıs ihtilalında,  27 Nisan Muhtırasında ve 28 Şubat darbesinde nasıl davrandıysa, aynısını sergiledi. Çıkarcı ve fırsatçı tabiatı adeta nüksetti ve meydanlarda görünür hale geldi. Doğrusu demokrasimiz açısından üzülmemek ve CHP’yi ayıplamamak mümkün değil.

            İkinci unsur olan Ergenekonvari yapılanmalara gelince, bu yapıların olayların gelişiminde aniden yakalandıkları açıkça görülüyor. Yaşananların tamamını onların kanlı ve kirli elleriyle izah etmek oldukça zor!  Fakat bu mahfiller hala mevcudiyetini koruyor ve maalesef Hükümet bunlarla mücadelesinde zafiyet gösteriyor. Üstelik yeraltındaki bu kesim yaşanan olaylarda “ah birkaç ölü çıksa ne iyi olurdu” diyecek kadar yakından ve sinsice ilgileniyor ve kendi lehlerine çevirmeyi düşünüyor.

            Sahadaki göstericilere gelince, evvela hepsi orta sınıfa mensup kişiler. Tencere-tava çalmak suretiyle protesto eden semtler hep belli bir ekonomik varlığa sahip olan bölgeler. Gençlere gelince hepside hiçbir ihtilal görmemiş, önceki acıları tatmamış, karakollarda yaşanan işkence hikâyeleriyle büyümemiş ( temenni de asla etmiyorum)  gencecik yavrularımız.

             Türkiye’de bu iktidar kuruldu kurulalı Tayyip Beyin şahsına yönelik sistemli bir karalama kampanyasının olduğu kesin. Topraklarımızı yabancılara satmaktan tutunda, misyonerlere peşkeş çekmeye varıncaya kadar; dış bağlantıları olduğundan, sivil diktatörlük kurduğuna kadar, bitmez tükenmez. karalamalar.

            Ne tek parti diktatörlüğünü ve nede Askeri darbeleri görmemiş; karakol, işkence nedir bilmeyen gençlerin bu progandaların etkisinde kalmaması mümkün değil.

            Ayrıca IMF’ye borçlarını ödemiş, çevresinde sözü geçmeye başlayan bir Türkiye,  ne ABD’nin ve nede Avrupa’nın kabul edebileceği şık değildir. Şu anda 5 bakan ve 200 işadamıyla Afrika’da bulunan bir Türkiye, istenmeyen Türkiye’dir. İç çekişme ve ideolojik boğuşmalarla enerjisini tüketen bir Türkiye’dir Batılı dostlarımızın istediği.

            Peki, bu iktidarın büyüsü nerede? Bence istikrarı sağlamasında! O zaman büyüyü bozmak için yapılacak olan şey istikrarı baltalamak olsa gerek.

            Amerika ve Avrupa’daki basında çıkan haberler ve yorumlar onların bu çirkin yüzlerini sırıtır vaziyette ortaya çıkardı. Düşünebiliyor musunuz onlara göre güya “Erdoğan göstericileri asmak istiyor”muş.

            Bu gösteriler aynı zamanda bazı kurumlarımızın ilerleme kaydettiğini göstermesi açısından da faydalı oldu. Bir zamanlar başörtülü diye hastaneye kabul edilmeyip ölüme sebep olan doktorların yerini şimdi camideki yaralı göstericilerin yardımına koşan doktorlar aldı. Yine sırf örtülü diye okul kapısından kovulan talebelerin karşısında kılı kıpırdamayan Baroların,  göstericilerin hizmetine koşarak, geçen zaman içerisinde nedenli yufka yürekli hale evrildigini bizlere gösterdi.

            Bence gösteriye katılanların hiç birisi mevcut iktidarca dışlanmamalıdır. Ayrıca hiçbir partinin almış olduğu oy o partinin tapulu malı değildir. Kaldı ki bir siyasi partinin varsayalım oyu %50 dahi olsa, diğer dilimin gönlünü kazanıp oy oranını artırmaya çalışmaması akıl kârı değildir.

            Polislerin göstermiş olduğu orantısız gücün, çıkan meseleyi halletmeyip çıbanı büyüttüğü artık tartışmasız hale gelmiştir.

            İktidarın bu bağlamda kendisini tekrar gözden geçirmesi, partisinden ziyade bizlerin yararına olacaktır.

            Ben yaştakilerin kahir ekseriye asla eski Türkiye’yi istemiyor.

            Lakin gençlere aradaki farkı anlatmanın elzem olduğu da açıkça anlaşılıyor. Görülen ağacın boyunu küçümsemenin kimseye bir yararı bulunmamaktadır. İstikrarı bozan bu ağaç behemehâl yok edilmelidir. Yeraltındaki kökü ile mücadele ederek, taze dal ve fidanları ile ise anlayış ve hoşgörü göstererek.