Evvela bir can seçiliyor, tıpkı kurbanlık koyun seçer gibi sonra bedenine bomba sarılıp sinsice kalabalığın arasına gönderiliyor.
O can, peşinden otuz iki canı daha alıp götürüyor. Böylece “ cihat”yapılmış oluyor öyle mi? Müstekbirlere, tağutlara ve tuğyan içerisinde olanlara karşı mücadele edilmiş oluyor, öyle mi?
Alçaklık, vicdansızlık ve ahlaksızlıkla cihat mı olurmuş be!
Arkanızda bıraktığınız gözyaşı ve yıktığınız dünyalar ile siz mazlumları değil, müstekbirleri sevindirmiş oluyorsunuz beyinsizler; Batı’nın kuklası ahmaklar.
Hem biz bu filmin siyah beyaz eski versiyonunu Menemen’de seyretmiştik, zavallı Kubilay’ın başı kesilmek suretiyle “İslam” ile kitleler arasına mesafe konulmak istenmişti.
Ne adına, Kemalizm adına!
Şimdi aynı oyun yine sahnede, tabii ki daha modern daha komplike ve daha da cesametli. Üstelik çok daha kanlı!
Bu sefer oyun Kürt Kemalizm’i adına perdeleniyor. Soruyorum bu İŞİD belası Kürt Ulusçuluğunu kışkırtmaktan başka ne işe yaradı?
Kürtçülük alevinin harını yükseltmenin yolu da İslam ile Kürtlerin arasını açmaktan geçiyor... Ulusçuluk! Allah belasını versin bu sapık ideolojinin. İslam Coğrafyası hiçbir akım ve ideolojiden çekmedi ulusçuluktan çektiği kadar.
Kavimler içinde en masumu Kürtlerdi bu ideolojinin şimdi ise en azgını onlar.
Ulusçuluk, laiklik gibi kökü dışarıda ideolojiler her yerde zayıflıyor, sadece Kürtler hariç. Onlara cürümlerinde yardım ve yataklık eden de IŞİD.
IŞİD ve benzerleri? Vatansız, anlamsız, küresel cinayet şebekeleri! Tıpkı Küresel sermaye gibi; bir orada, bir burada... Ama asla yapıcı değil; yıkıcı, çünkü “modern”, küresel sermaye kadar modern, küresel sermaye gibi birilerinin hizmetinde; uluslar arası suç örgütlerinin çok daha geliştirilmiş bir yeni sürümü.
Hesap ortada: Kürtçülüğü alevlendireceksin ki coğrafyayı bölesin.
İslam’ı kötü göstereceksin ki Ümmet birleşmesin.
Yetmediği yerde mezhepçiliği kışkırtacaksın... Şii diyeceksin, Sünni diyeceksin, Alevi diyeceksin, hatta Yezidilere kadar uzanacaksın.
Uzanacaksın ki, altında petrol olan bu coğrafyanın masum çocukları birbirini boğazlasın; Batı’da ,gemisini rahatça yüzdürebilsin.
Saz çalan ince ruhlular sakallı avına çıktılar. Masum insanların evine girip öldürüyorlar. Acaba Aydın Doğan ne düşünürler bu manzara karşısında?
Sazın faydaları üzerine yeni programlar yaparlar mı acaba!
Türkiye’nin kıymetini ve önemini bilmeyenler geleceğimizi kararttıkları kadar bu Ümmet’in de istikbalini tehlikeye atıyorlar. “Anadolu” bir çekirdek geleceğin dünyasının yeşereceği bir tohum! Tohumu parçalarsak bunun hesabını tarihe de veremeyiz Allah’a da.
Kurnaz İngiliz! Hilafete kafayı neden taktığını şimdi çok daha iyi anlıyoruz. Amacına ulaştın,  mutlusundur; zaferinle de gurur duyuyorsundur.
Müslümanlar arasında otorite yok. İslam adına ne yaparsan yap dünyaya yedirebilirsin; ne kadar tiksindirici işler yaparsan yap “Allahuekber” diye kayda al, insanları inandırabilirsin... Eğrisini doğrusundan ayıracak bir makam yok nasıl olsa!  Gün senin günün!
Ama unutma bu günler sabit değildir. Değişirler.
Dünya sistemine o kadar güvenme. “Batı” teknoloji dışında bir şey üretemiyor. Ürettiği teknoloji oranında da makineleşip ruhsuzlaşıyor. Sefilleşiyor.
Tek yapabildiği İslam’ı kötü göstermek! Müslümanları lekelemekle mevcudiyetini sürdürebiliyor.
Ama kabahat sadece Batı’nın mı?
Mezhepçilik, ulusçuluk gibi uğursuz yollara düşen bizlerin hiç mi kabahati yok? Bizler bu kadar hamur muyuz birilerinin elleriyle şekillendirebileceği kadar yahut beyaz bir kâğıt mıyız ki isteyen her kalemin gönlünce çizip karalayabileceği kadar?
Bu edilgenlik ne böyle?
Bu ümmetin hiç mi vicdan sahibi âlimleri yok? Bizlere İslam’ı, gerçek cihadı, fıkhı/hukuku /hakları öğretebilecek.
 Allah Rızası karşısında hiçbir ideoloji paçavrasının hükmünün olmayacağını  günümüz Müslümanlarına hikmetle anlatabilecek.
En önemlisi de başsızlığımıza son vermek için ellerini taşın altına sokabilecek...
 
 
 
 
.