“Tahtalıköy” denildiğinde genelde aklımıza mezarlık ve dolayısıyla “ölüm” gelir.

Ama bu yazımızda anlatacağımız tahtalıköyde ise hayat var, insanların daha iyi koşullarda yaşaması için yapılan faaliyetler var…

TİNGADER (İnternet Gazeteciliği ve Gazeteciler Derneği) olarak bir süre önce TGF (Türkiye Gazeteciler Federasyonu) heyetini Isparta’da ağırladık.

Genel Başkan Sayın Yılmaz Karaca’nın yanı sıra Sayın Erdoğan Kahya (YİK Başkanı), Sayın Bayram Ekici (Genel Sekreter), Sayın Levent Altun (Genel Başkan Yrd), Sayın İbrahim Akkaya (Antalya Basın Cemiyeti Başkanı) ve Sayın Ali Çetin’in (Başkan Danışmanı) yer aldığı TGF heyeti için 3 günlük bir gezi programı düzenledik.

Genel Başkanımız Sayın Mehmet Ali Çelik ve Genel Sekreterimiz Sayın Hasan Sadi Kahyaoğlu ile birlikte eşlik ettiğimiz konuk heyeti, söz konusu gezi program çerçevesinde Burdur’un Karakent köyündeki Lisinia Proje Alanı’na götürdük.

Lisinia Proje Alanı görsel anlamda bize çok ilginç geldi. Bir mezra ya da küçük bir köy gibi düşünün. Ancak bu köyde her yer tahtadan yapılmış. Konaklama yerinden sunumun gerçekleştirildiği satış mağazasına, seyir tepesinden mescidine, restoranından tuvaletine, kafeteryasına hatta hayvan figürlerine kadar her alan tahtadan inşa edilmiş.

Her yıl binlerce yerli, yabancı turistin ziyaret ettiği Lisinia’ya insanlar sadece tahtadan yapıları görmek için mi geliyor?

Değil tabii ki…

Mesela burada Türkiye’nin ilk “Yaban Hayatı Rehabilitasyon” merkezlerinden birisi var. Bu merkezde, avcıların vurduğu veya kaza sonucu ya da hastalandığı için uçamayan, koşamayan yaban hayvanları tedavi ediliyor ve bir süre sonra doğaya bırakılıyor.

Biz gittiğimizde Yaban Hayatı Rehabilitasyon Merkezi’nde kurt, domuz, baykuş ve leylek vs. hayvanlar barındırılıyordu...

Başka?

Lisinia Proje Alanı’nda gül ve lavanta bahçeleri var. Haziran’da gül, Temmuz’da da lavanta bahçelerini gezmek için konuklar eksik olmuyor.

Başka?

Lisinia Proje Alanı’nda doğa eğitimi verilip “doğa gönüllüleri” yetiştiriliyor. Bu kapsamda; suyun önemi ve su kaynaklarının tasarruflu kullanılması, küresel ısınma, iklim değişikliği ve alınabilecek önlemler, yaban hayatı ve önemi, biyolojik çeşitlilik, organik tarım teknikleri, zararlı kimyasallar ve kansere etkileri gibi onlarca konuyu kapsayan eğitim programları uygulanıyor…

KURULUŞ HİKÂYESİ

Lisinya’nın hikâyesi, uzun yıllardır Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy’de yaşayan ailesi ile birlikte, doğa ile baş başa bir çocukluk geçiren Öztürk Sarıca’nın ilk gördüğü andan itibaren çok etkilendiği “Ardıç” ağacıyla başlar. En olumsuz şartlarda yaşama, direniş ve dayanıklılığın simgesi, olarak fark ettiği Ardıç Ağacı’nın suyu ne kadar az tükettiğini, en kıraç yerden en sulak yere kadar her yerde yaşamı sürebildiğini, insanları gölgesinde ağırlayıp, uğurladığı zamanları gören Öztürk Sarıca, biraz büyüyüp kitap okumaya başlayınca Ardıç Kuşları ve Ardıç Ağacı arasındaki mükemmel uyumu öğrenir.

Doğadaki tüm canlı ve cansız varlıklar arasındaki sonsuz uyumu, özellikle son 30 yılda doğanın kirlenmişliği ve bunun yansıması olarak da ortaya çıkan “kanser” hastalığını gören Sarıca, kendini adadığı “doğal hayatın sürmesi ve gelecek nesillere aktarılması” için kolları sıvamaya karar verir…

Lisinia Doğa Projesi’nin temelleri doğa gönüllüsü Veteriner Hekim Öztürk Sarıca tarafından 2005 yılında Burdur Gölü’nün kıyısında atılmıştır. Bölgenin eski çağlardaki adı olan Psidya’nın en önemli şehirlerinden biri Lisinia’dır, merkez adını buradan alır. (Lisinia: Doğan ve batan güneşin, ay ışığının sudaki pırıltısı anlamına gelir.)

3 yıl süren izin çalışmaları sonucu Lisinia öncelikle ülkemizin ilk Yaban Hayatı Merkezlerinden birisi olarak resmiyet kazanır. Aynı dönemde tüm masrafları Öztürk Sarıca tarafından karşılanmak üzere 10 yıllığına Orman ve Su İşleri Bakanlığına bedelsiz hibe edilir.

Kurulduğu yıldan beri gelişerek çeşitlenen Lisinia Doğa, hali hazırda 8 farklı alt proje ile çalışmalarını sürdürmektedir.

KANSERSİZ GELECEK

Lisinia Doğa olarak başlatılan “Kansersiz Gelecek Elimizde” projesinin temelleri Lisinia Proje Koordinatörü Öztürk Sarıca’nın iki dedesini, babasını ve çok sayıda arkadaşını kanserden kaybetmesi ve annesinin de kansere yakalanması ve eğitimi sırasında almış olduğu toksikoloji ve çevreye ilişkin dersler ve doğanın hızlı bozulmasına ilişkin teşhisi üzerine hayat bulmuştur.

Her yıl 11 milyon kişinin kansere yakalandığı dünyada, 7 milyon insan kanser nedeniyle ölürken, 25 milyon insan da kanserle yaşamını hala sürdürmektedir. Türkiye’de ise yılda yaklaşık 150 bin kişi kansere yakalanırken, artışın aynı hızda sürmesi durumunda, 2030 yılında kansere yakalanan kişi sayısının 500 bine ulaşacağı tahmin edilmektedir…

Proje kapsamında öncelikle kanserin nedenleri araştırılmış, günümüzdeki artış sebepleri belirlenmiştir. Yapılan çalışma sonucu özellikle üretim ve tüketimde kullanılan zararlı kimyasalların etkisi, nükleer deneme ve nükleer bombalar, dünyanın yapısında bulunan kanserojen kimyasallar (arsenik, asbest, radon gazı…) maden ocakları kirliliği, hava kirliliği (nükleer patlama, kükürt dioksit…), toprak ve suda bulunan kanserojen kimyasallar, kanserojen mikroorganizmalar, geni değiştirilmiş gıdalar, besin yapımı ve saklanmasında kullanılan katkı maddeleri, bazı böcek ilaçları ve en önemli sebep olarak da stres kanserojen sebep olarak ortaya konmuştur...

Özetleyecek olursak; Umarız ki bundan sonra “tahtalıköy” denildiğinde, en azından bu yazıyı okuyanların aklına mezarlık ve ölüm yerine, kaliteli hayat için mücadele edilen Lisinia gelir…

Çünkü bu tahtalıköyde hayat var…

Bizleri Lisinia Proje Alanı’nda ağırlayan, faaliyetler hakkında bilgi veren Sayın Öztürk Sarıca ve ekibine çok teşekkür ediyoruz…