Yüzyılın başından bugüne ve son 30 yılda yoğunlaşan şiddet sarmalığıyla toplumda derin çatlaklar ve huzursuzluklar doğuran; yüzyıllardır aynı ortak değerlerle, kardeşçe bu topraklarda yaşayan kavimleri; birbirinden uzaklaştıran, ülkenin en önemli sorunu nihayet çözüm sürecine girdi.

 

           Sayın Başbakan bu süreçle ilgili ‘’Baldıran zehri içmeye hazır’’, ‘’her türlü kavmiyetçiliğin (milliyetçiliğin) ayaklar altında olduğu ve çözüm  için iktidarı kaybetmeyi göze aldığını’’ beyan ederek Müslüman bir idareciden beklenen iradeyi sergiledi.

Başbakan siyasi geleneğimizde örneği olmayan bu büyük riskleri niçin göze alabilmektedir?   Sorunun cevabı diğer bir soruyla verilebilinir.

Bu riskler alınmadan çözüm olabilir mi?

                Savaşmak için neden bulmak  kolay. Öylesine gergin toplumsal koşullarda yaşıyoruz ki; araç parkından, komşuluk ilişkilerinden, bahçe sınır taşı vs. gibi incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden birbirlerini acımadan öldüren, ailelerine soykırım yapan bir insanlık hali üzereyiz.

           Oysa sorumlu  insana yakışan akan kanın durdurulması için çözüm üretmek, çözüm süreçlerine destek sunmaktır.

  Kavimler (şimdiki anlayışla milletler) , renkler Allah’ın insanlara sunduğu ayetleri ,delilleridir.

 İnsanların farklı kavimlerde,  renklerde olmasından üretilmiş sorunlar birçok toplumda yaşanmakta; nitekim bu nedenle 2.Dünya savaşı gibi dev bir insanlık kıyımı yaşandı. Müslüman toplumlarda ise bu etkenlerden kaynaklanan sorunlar çıkmamalıydı. Çıkıyorsa; o toplumlar İslami değerlerle barışık değildir.

            Kavimlerinden ve renklerinden dolayı insanları köleleştiren, ezen bir dünya tarih kültürü var. Amerika da beyazlar 1970 li yıllarda siyah derili zencilerle aynı araca binmeyecek, çocuklarının okullarına  Zencilerin çocuklarını almayacak  kadar fanatik ırkcıydılar. Zamanın politikacıları fanatik beyazların tepkilerinden çekindiklerinden siyahlara yapılan insanlık dışı uygulamaları görmezlikten geliyorlardı. Şu an bu ülke bir zenciyi ikinci dönem başkan seçti.

 

           Kavimcilikten kaynaklanan sorunları diğer toplumlar çözebilirken; toplumumuz   - bu tür sorunların çıkmaması gerekirken-  modernizme yenilginin doğurduğu, tarihi hatalı politik fikri düşünce ve davranışlar nedeniyle vücut bulmuş bu problemi; çözmekte aciz kalıyorsa; buhran içerisinde demektir.

           Hangi siyasi düşünden, fikri akımdan, kavimden olursak olalım; bu sürece destek vermek, toplumsal barışın gelmesine yardımcı olmak insanlık borcudur.

           Müslüman sorumluluğu ise Ahiret hesabı bilincinide kapsadığından daha aktif bir duruşu, çözüm ve kardeşlik hukuku oluşumunun sağlanmasında ciddi, kararlı desteği gerektirmektedir.

           Müslüman her kişi peygamberini örnek alır. Hatırlanacağı üzere; Peygamberimiz (sas) evs ve hazreç kabilesi arasında ki mücadeleyi, iç savaşı bitirdi. Medine toplumu ondan sonra oluştu.

          Öldükten sonra olumlu hiçbir anlamı olmayacak, insanlarca üretilen ve dünyayı zindana çeviren değerler olarak vicdanımıza, beynimize işlenmiş tüm putları yıkmak zorundayız

 

Hesabımızı Ahirete Göre Yapalım….