Şeyh Sadi Şirazi’nin “bostan ve gülistan” adlı eserinde geçen bir hikayedir.Hikayeye göre bir şair zamanın hükümdarını yeren bir şiir yazar. Hükümdar da şairi sarayına çağırır, hesap sorar ve cezalandırarak elbiselerini soydurup soğuk kış gecesi dışarıya attırır. Şair çaresiz bir şekilde sokakta gizlenmeye çalışırken köpekler üzerine gelir, bunu gören usta yerden bir taş alıp köpeklere atmak ister ama kış olduğundan yerler donmuş ve taş yerinden oynamamaktadır Bunun üzerine çok güzel bir laf söyler.”Taşları bağlamışlar, itler serbest./Eşkıya düze inmiş, yiğitler derdest.”  

       Bu yukarıda paylaştığım anekdot bugüne geldiğimizde gerçek anlamıyla bize taşların bağlanıp, itlerin salındığını , aynı yaşamın sürdüğünü ifade ediyor.Lütfen bu yazıyı taşlara veya köpeklere taraf olarak değil bir tarafın bağlanmasıyla ortaya çıkan dengesizliği düşünerek okuyun.Taraf olmakta tarafsız olmakta kolaydır  ve insanı bir yere götürmez. Zor olan ve çözüme giden  yol tarafları düşünerek çözüm üretmektir. Tarafların birini bağlayan birini serbest bırakan  yaşam biçimiyse  bugün birçok kişinin yaşam biçimini değiştirir.Ve yeri gelir üzerinize size saldırmak ve zarar vermek üzere atılırlarken belki taşlar değildir ama bir taş atamayacak kadar eliniz kolunuz bağlıdır.

         Hadi gelin bugünde bağlı olanlardan, serbest kalanlardan, bağlılıklardan, var sandığımız veya hiç kopmayacak varsaydığımız bağlardan bahsedelim. Bir şeye bağlanabilir miyiz? Ve kimse bizi bağlamazken bir yerde bağlı kalmak takıntı mıdır? Esaret  midir. Zaaf mıdır? Bir yerde durmak gerekirken bağı koparıp veya atasözüyle söylersek ipimizi koparıp serbest kalırsak bu özgürlük müdür? Haksızlık mıdır? Köpeklik midir? Kimsenin köpeği olmamak mıdır? Bağlılıklarımız onlara  ne diyelim onlar bizim tedaviyi kabul etmediğimiz bağımlılıklarımız galiba. Hani çoğu kez daha farklısını düşünmediğimiz, kadercilikle açıklanabilen kendi kendimize sevip, kendi kendimize bağlanıp adandıklarımız. İşte bir önceki paragrafta bir tarafın bağlanmasıyla ortaya çıkan dengesizlikten kastım buydu. Bir taraf körü körüne bağlanır. Kimse bir şey vaad etmemişken, gel sana ihtiyacım var dememişken, bağlı olduğunuz sonsuza kadar serbestken ortaya çıkan dengesizliği hangi bağ yerine getirebilir. Hangi düzen, hangi ayar bu dengesizliği çözebilir.Ve son olarak var sandığımız veya hiç kopmayacak varsaydığımız bağlar….. Bu bağlılıklar böyle sürüp giderken serbest kalan   serbestliğinden aklı bir karış havada bağlı olduğunuz yere birtakım konuşmalar yapar. Aramızda bir bağ oluştu. Bunu kimse koparamaz, bunu biz bile artık yok sayamayız, der. Peki ne olur? O bahsettiği bağa ne olur, ne olmuştur?  Her şeyden önemlisi bir bağımlı  serbest birine neden inanmıştır? Sorular o kadar çok ki? En güzeli yine bir şiire tutunup çıkalım…

         Sevgisiz bir bağlılık….Bu insanı yaşaya yaşaya öldüren bir yaşamda sürükler.

         Sevgiyle bağlılık…..Bu insanı öldüre öldüre yaşatan bir yaşamda sürdürür.

         Sevgiyle………………..