Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Avrupa'daki gelişmeleri dört gözle izliyoruz. Ona karşı elimizden geldiği kadar sisteme verebileceğimiz likidite destek nedir, ona bakıyoruz'' dedi.

İngiltere'nin başkenti Londra'da banka ekonomistleriyle bir araya gelen Başçı, basına kapalı toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Avrupa'daki gelişmeleri dört gözle izlediklerini belirten Başçı, ''Ona karşı elimizden geldiği kadar sisteme verebileceğimiz likidite destek nedir, ona bakıyoruz. Bu arada da enflasyonist risklere karşı da son derece vaktinde, oldukça erken, Ekim ayında gereken tedbirleri tamamen aldığımızı düşünüyorum'' dedi.

Başçı, faiz koridorunun şu anki seviyesiyle oldukça dayanıklı olduğunu, gelebilecek şoklara karşı bunu değiştirmeye ihtiyaç olmayacağını düşündüklerini kaydetti.

Gerektiğinde ufak tefek ayarlamaların yapılabileceğini ifade eden Başçı, ''Ama o gün aldığımız 350 baz puanlık artışın gelebilecek oldukça büyük şoklara karşı da Türkiye ekonomisini oldukça iyi savunabileceğini düşünüyoruz. Hem enflasyonist riskleri sınırlama açısından hem de aynı zamanda aşağı yönlü risklere karşı likiditeyi sınırsız vererek, 12,5'den likiditeyi bankalarımıza sınırsız bir şekilde verebiliyoruz. Bir miktar da vadeli fonlama imkanları açarsak, bunlar da aşağı yönlü risklere karşı yeterli olacaktır diye düşünüyoruz'' diye konuştu.

Başçı, ''AB ülkelerinin Brüksel'de aldığı kararların olası etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz- Türk ekonomisine yansımalarını nasıl görüyorsunuz-'' yönündeki soruya şu yanıtı verdi:

''Atılan adımların hepsi doğru yönde. Cuma günü çalışılan paket aslında ihtiyaçları büyük ölçüde karşılayacak nitelikte. Fakat bunların hayata geçmesi zaman alıyor. Biliyorsunuz 21 Temmuzda benzer nitelikte kararlar alınmıştı. O kararların hem uygulanması biraz gecikti, hem de aynı zamanda ufak tefek birkaç eksik vardı, o eksikler şimdi tamamlanmış görünüyor. Plan iyi, fakat planın uygulanması biraz zaman alıyor.''



-''Vadeyi uzatma yabancı parada da sözkonusu olabilir''-



TCMB Başkanı Başçı, ''Yabancı para zorunlu karşılıklarda bir değişiklik yapmayı düşünür müsünüz- Ne tarz bir değişiklik olur bu-'' sorusu üzerine şöyle konuştu:

''Aşağı yukarı onu yaptık. Yabancı para zorunlu karşılıklarla ilgili indirimi yaptık. Türk Lirası zorunlu karşılıklarla da ilgili bir ayarlama yaptık. Şu an itibariyle elimizdeki politika araçlarını esnek bir şekilde kullanabiliyoruz. Bir hafta vadeli fonlama miktarını aşağı veya yukarı ayarlayarak kullanabiliyoruz. 4 Ağustos kararları çerçevesinde döviz likiditesi de sisteme vermeye devam edebiliyoruz. Türk Lirası likiditesiyle ilgili ve döviz likiditesiyle ilgili, önümüzdeki toplantıdan sonra büyük ihtimalle Aralık ayı sonlarında yapacağımız yıllık program duyurusunda, belki buraya ilave olarak vadeyi uzatma yani Merkezi Bankası'nın yaptığı fonlamadaki vadeyi uzatma, yabancı parada da bu sözkonusu olabilir. Biliyorsunuz 3 aya kadar uzatma imkanımız var. Türk Lirasında da daha önce Lehman Krizinden sonra yaptığımız gibi, 1 hafta vade yerine daha uzun vadeli... Lehman Krizinden sonra 3 aya kadar çıkabilmiştik orada. Biraz daha uzun vadeli zaman zaman, ama Avrupa Merkez Bankasının yaptığı gibi sabit faizden değil, piyasa faizleri üzerinden vade fonlaması da sağlayabiliriz.''



-''1 numaralı problem enflasyon''



Şu anda bir numaralı problemin enflasyon olarak görüldüğünü belirten Başçı, ''Çünkü enflasyon oldukça hedeflerin üzerinde ve birkaç ay daha üzerinde kalmaya devam edeceği gözleniyor. O yüzden bugün kullanılması gereken araç para politikası ve para politikasında bir sıkılaştırmaya gitmek gerekiyordu. Bu sıkılaştırmayı da biz biliyorsunuz Ekim ayında yaptığımız Para Politikası Kurulu toplantısında gerçekleştirdik. Faiz koridorundaki 350 baz puanlık, yani 3,5 puanlık artırım, karşımıza çıkabilecek enflasyonist risklere karşı yeterlidir diye düşünüyoruz. O mesajı verdik'' ifadelerini kullandı.

Londra'da katıldığı toplantı hakkında da bilgi veren Başçı, yaklaşık 250 kişinin geldiği toplantının büyük ilgi gördüğünü söyledi.

Bu yıl Şubat ayında Merkez Bankası Eski Başkanı Durmuş Yılmaz ile birlikte Londra'ya geldiklerini anımsatan Başçı, o tarihlerde Türkiye'de yüzde 4'e yakın bir enflasyon olduğunu ancak hızlı bir şekilde aşırı büyüme eğilimi gösteren kredi büyümesinin Türkiye'nin bir numaralı problemi olduğunu anlattı.

Başçı, o dönemde Türkiye'nin makro ihtiyati araçları kullanarak kredi büyümesini yavaşlatmak yönünde bir politika tercihi kullandığını kaydederek, ''Faiz oranlarından ziyade, parasal sıklaştırma yerine makro ihtiyati sıkılaştırmayı Türkiye tercih etmişti. Orada en kuvvetli adımı bizim nisan ayında zorunlu karşılıklardaki artışla yaptıktan sonra, BDDK'nın da Haziran ayında attığı adımla birlikte kuvvetli adımlar atılmış oldu. Onun etkilerini özellikle Haziran ayından sonra kredi büyümesindeki yavaşlama ve makul seviyelere iniş şeklinde görmeye başladık'' şeklinde konuştu.