Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ''Biz Mersin-Beyrut Ro-Ro seferlerini başlatıyoruz; bir iki gün içinde. Yarın başlayabilir; Akdeniz ihracatçı birlikleriyle beraber bunu yapıyoruz'' dedi.

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ''2023'e Doğru Özel Ekonomi Bölgeleri Çalıştayı'' kapsamında geldiği Gaziantep'te, gazetecilerin Suriye ile ilişkilere ilişkin sorularını yanıtladı.

Çağlayan, Suriye ile ticarette bir etkilenme olduğunu, bunun son aylarda daha ciddi şekilde yaşanmaya başlandığını, 2011'in ilk 10 ayına bakıldığında ihracatta yüzde 7'lik bir azalma bulunduğunu ifade etti. Kasım ayıyla beraber daha dramatik düşüşler başladığını, ay bazında kasım ayı itibariyle yüzde 40'a yakın bir düşüşün söz konusu olduğunu bildiren Çağlayan, ''Suriye vatandaşlarının ve Suriye'de iş yapan gerek Suriyeli gerek Türk iş adamlarının hiçbir şekilde bu işten menfi etkilenmemesi için çok hassas davrandık'' diye konuştu.

Suriye yönetimi tarafından çok farklı tavırlar ortaya konduğunu, ''güya, sözüm ona çocuğun bile inanmayacağı bir takım sebeplerle'' araçların girişinin engellendiğini, bunun yapılmasıyla aslında Suriye'nin kendi ticaretini engellediğini, Suriye'nin serbest ticaret anlaşmasını askıya alacağını söylediğini, bundan zarar gören tarafın da Türkiye olmayacağını ifade eden Çağlayan, şöyle konuştu:

''Türkiye mutlaka ufak tefek problem yaşayacaktır ancak bu işin asıl muhatabı Suriye tarafı. Neden- Türkiye'den Suriye'ye, Suriye'den Türkiye'ye ürün ihracatına baktığımız zaman zaten burada her şeyi görürsünüz. Suriye'den ihracatımızın neredeyse yarısı petroldü, ham petrol olarak işleyip tekrar geri satıyorduk ve bunun yanı sıra da tekstirüze iplik başta bazı konular olmak üzere bazı mamuller ithal ediyorduk ve Suriye, Türkiye'ye olan ihracatını iki katına çıkarmıştı. Yani yüzde 55'lik bir artış olmuştu geçen sene itibariyle.''

Bakan Çağlayan, Suriye'nin böyle bir ortamda ülke olarak vergileri arttırmak değil düşürmek mecburiyetinde olduğunu dile getirdi.

Çağlayan, Suriye'nin elindeki kaynakların oldukça kıt olduğunu, diğer taraftan transit geçen araçlarda giriş çıkışlar için 600-670 dolar para aldığını, bunun iki katına çıkması durumunda, transitin Suriye'den geçirilmek zorunda olunmadığını vurguladı.

Müsteşar yardımcısı ve lojistikle ilgili daire başkanının 3 gündür Mısır'da olduğunu, Sanayi ve Ticaret Bakanı olan arkadaşıyla görüştüklerini, pazartesi günü ise Ulaştırma Bakanlığı ile ciddi toplantılar yapacaklarını dile getiren Çağlayan, şöyle devam etti:

''Şimdi bizim Mısır üzerinden Mersin'den İskenderiye'ye, Mersin'den Porsaid'e iki gidiş yolumuz var. İskenderiye'ye gittiğimiz zaman İskenderiye'den güneye doğru inip Safaga Limanı'na, Safaga Limanı'ndan tekrar Kızıldeniz'den geçerek Suudi Arabistan ve Dubai Duba'dan da Ortadoğu coğrafyasına girebiliriz bir. İki, bizim yıllık transit olarak o bölgeye yaklaşık 40 bine yakın geçişimiz var ama bunun yüzde 70'lik kısmını Ürdün ve Suudi Arabistan teşkil ediyor. İkinci alternatif bizim Lübnan'a yapmış olduğumuz ticarette. Biz hemen Mersin Beyrut Ro-Ro seferleri başlatıyoruz. Bir iki gün içinde, yarın falan başlayabilir. Üçüncü alternatif tekrar Mersin Limanı'ndan Porsaid'e inip buradan süratli bir şekilde Süveyş Kanalı'ndan güneye inmek mümkün olduğu gibi Süveyş Kanalı'ndan tekrar kara yoluyla Akabe'ye geçme imkanına sahibiz. Bir başka güzergah olarak Irak Habur ki Habur'daki geçiş trafiği biraz düzenlendi. Düzenlenecek, yani yolcu geçişleri, biraz daha trafiği belirli günlerde yer verilecek dolayısıyla ticari araçların girişleri ve kamyonların, tırların geçişine daha fazla ağırlık verilecek. Buradaki geçişler konusunda bütün alternatiflerin hepsi şu anda masada, masada olmaktan öte hepsi şu anda imalat hattında, üretim hattında. Bu konuda Dışişleri Bakanlığımız devrede.''

Bakan Çağlayan, Türk nakliyecilerin yaşamış olduğu sıkıntının bu sınır kapısındaki beklemelerden kaynaklandığını, kendilerinin tedbirleri açıklamasının ardından aynı gün akşamında hemen kapının açıldığını ve araçların alınmaya başlandığını vurguladı.

Araçların içeriye alınmaya başlamasının ardından başka tedbirler konulduğunu, aracın uzunluğundan tonajına, yaşına varıncaya kadar çeşitli tedbirler konulduğunu dile getiren Çağlayan, şunları söyledi:

''Başından beri söylüyorum, yani bizim elimiz armut toplamıyor, biz boş değiliz, biz de buna çok daha çok daha şiddetli tepki verme durumundayız ve daha güçlüyüz. Bu anlamda bütün adımlarımızı atarken Suriye yönetiminin kendi halkını cezalandırdığı pozisyona düşmek istemiyoruz. Bundan dolayı birçok model gerçekleştirdik ve şimdi bu geçişten sonra UND ile bütün ilgili bakanlıkların müsteşarlığıyla benim başkanlığımda bir toplantı yaptık ve güzergahları belirledik, hadi işiniz rast gelsin dedik.

Yani nakliyecilerimize şunu söyledik; bir iki gün geç yükleyin bizden haber bekleyin, hemen yüklemeyin, ne olacak gidip sınır kapısında beklemektense varsın iki üç gün ihracat yerinden geç yüklensin, ama rahat gitsin diye. Tahmin ediyorum ki pazartesiye kadar ciddi manada bununla ilgili sorunlar ortadan kalkacaktır. Biz de Suriye araçlarına transit geçişlere mukabil tedbirler aldık.''



-Serbest ticaret anlaşması-



Bakan Çağlayan, serbest ticaret anlaşmasının kendi bakanlığı bünyesinde olduğunu, anlaşmanın askıya alınmasını tam üç gün beklettiğini, imzalamadığını ifade etti.

Bunu ''hatadan geri dönerler, ben de karşı tedbir almış olmayayım'' diyerek beklettiğini ancak Suriye'nin son derece kararlı olduğunu gördüklerini bildiren Çağlayan, şöyle devam etti:

''Bunun üzerine Başbakanlığımıza serbest ticaret anlaşmasının bizim tarafımızdan da askıya alınması ve aynı şekilde tarım ürünlerine vermiş olduğumuz tavizlerin kaldırılmasıyla ilgili kararnameleri biz de sevk ettik. Kararnamelerimiz sayın Başbakanımıza intikal ettirildi. Sayın Başbakanımız ya imzaladı ya da imzalayacak ve süratle Cumhurbaşkanımızın imzasıyla beraber biz de aynı şekilde serbest ticaret anlaşmasının tarım ürünlerine vermiş olduğumuz tavizleri askıya alıyoruz. Bakın biz tarım ürünlerinde Avrupa Birliği'ne taviz vermemiş bir ülkeyiz ama buna karşılık Suriye'ye taviz verdik, şimdi onları da geri alıyoruz.

Bizim Suriye ile aramızda yatırımların karşılıklı korunması ve teşviki anlaşması var; anlaşma ülkelerin karşılıklı birbirlerinin yapmış oldukları yatırımların devletlerin garantisi altında olduğunu gösteriyor. Bizim orada yatırım yapanlar ki yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırımımız var. Bu bir milyar dolarlık yatırımın tamamı Suriye devletinin garantisi altındadır, taahhüdü altındadır ve o yapılan da onların oradaki şerefidir, onurudur.''

Çağlayan, şunları söyledi:

''Bankalar konusuna gelince, şu ana kadar bana intikal eden bir sıkıntı yok, ki ben aslında bu konunun konuşulmasını bile doğru bulmuyorum. Ben bankalara şunu söylemek istiyorum ki, şu anda bizim Suriye'ye ihracatımız devam ediyor. Bizim Suriye yapmış olduğumuz tır kalevi araçlarımız hiçbir engelle karşılaşmaksızın Suriye'ye gidiyor. Sadece ifade ediyorum vergiler değişmiştir, vergilerin değişmesi de kendi maliyetlerini bir yerde arttırıyor. Yani Suriye ile bizim ticaretimizde bir kesilme yok durma yok, bizim size bahsettiğimiz şey transit geçişler için. 0 ile 30 arasındaydı, şimdi 0 ile 60'a çıktı.

Değişik ürünlere göre oluyor ama tekrar ifade ediyorum bu maliyetler onlara yazıyor. Çünkü Türkiye Suriye'nin en ucuza kaliteli mal ithalatı yapmış olduğu ülkedir ve tekrar bakın altını çiziyorum şu anda bizim Suriye ile ticaretimiz durmamıştır, Suriye ile ilgili ticaretimiz devam ediyor.''

Bakan Çağlayan, bölgedeki esnafın serzenişleri olabileceğini ancak şu anda destek gerektirecek bir konu olmadığını vurguladı.



-Dünyada Türk özel ekonomik bölgeleri-



Bakan Çağlayan, dünyanın çeşitli ülkelerinde de özel ekonomi bölgeleri kuracaklarını ifade etti.

Çağlayan, özel ekonomi bölgelerine ilişkin şu bilgileri verdi:

''Dünyanın çeşitli ülkelerinde biz Türk özel ekonomik bölgeleri kuracağız. Çin'de, bakın iddia ederek söylüyorum bunu, Hindistan'da, Rusya'da, dünyanın birçok ülkesinde artık biz Türk olarak da yurt dışında özel ekonomik bölgeler kuracağız. Nereden peki bu konuya çıktık biz. Fiili ve fiziki imkansızlıklar neticesiyle Türkiye'de üretemeyeceğimiz ürünleri dışardan ithal etmek zorunda kaldığımız ürünleri o ülkelere giderek, o ülkelerde kuracağımız özel ekonomik bölgelerde Türk firmalarının üretim yapıp Türkiye'ye ihracat yapabileceği ve girdi tedarikinin güvenlik altına alınması ve ucuza getirilmesi noktasında bir avantaj getirecek yani Türk olarak artık defansif değiliz ofansif de oynuyoruz. Hem defanstayız hem hücumdayız.''