DİSK-AR Ocak 2011 dönemi istihdam raporunu açıkladı. Raporun sonuçlarına göre işsizlerin yüzde 33.6’sını oluşturan ve geçici bir işte çalıştığı için işsiz kalanlar için işsizlik oranı yüzde 44’ü buldu. Raporda bu verilere göre güvencesiz ve kuralsız çalışmanın işsiz kalmanın bir diğer adı olduğuna dikkat çekildi. Resmi işsiz sayısının, içinde Karabük, Artvin, Erzincan, Kırşehir, Sinop’un da bulunduğu 17 kentin nüfusunun toplamına eşit olduğu, umudu kesikler dahil edildiğinde bu sayının 25 ile çıktığının ifade edildiği raporda, umutsuz işsizlerle işsiz sayısının, Kayseri Manisa, Hatay, Samsun gibi büyükşehirlerin nüfusunun toplamına ulaştığı belirlendi. Başkent Ankara da 4 milyon 772 bin nüfusu ile geniş tanımlı işsiz nüfusunun 426 bin gerisinde kaldı.

-GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK ARTTI-

DİSK-AR’ın TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi Ocak 2011 dönem sonuçları üzerinden yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, başta umutsuzluk olmak üzere çeşitli nedenlerle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olan umudu kesik işsizlerin de hesaba katıldığı, geniş tanımlı işsizlik oranı bir önceki aya göre 0.78 puan artışla yüzde 18.95 oldu. 1 saat bile çalışsa işsiz sayılmayan, yetersiz ve eksik zamanlı istihdam edilen gizli işsizler ilave edildiğinde bu oran yüzde 23 düzeylerine ulaşıyor. İşsiz sayısı ise resmi 3 milyon 44 bin rakamına karşın, umutsuz işsizlerle 5 milyon 203 bin, gizli işsizlerle 6 milyon 370 bin düzeyinde. İşsiz sayısı Ocak 2008 dönemi ile karşılaştırıldığında 453 bin, umudu kesik işsizler dahil edildiğinde 765 bin artmış durumda.

Rapor yüksek işsizlik oranları ile boğuşan Türkiye’de geçici bir işte çalıştığı için işsiz kalanların da yaşadığı trajediye dikkat çekti. Rapora göre geçici bir işte çalışan her 10 kişiye karşın, geçici bir işte çalıştığı için işsiz kalmış yaklaşık 4 kişi bulunuyor. Buna göre geçici işçiler için işsizlik oranı yüzde 44 düzeyinde, geçtiğimiz ay bu oran yüzde 39 düzeyindeydi. Resmi işsizlerin yüzde 33.6’sını da (1 milyon 23 bin kişi) geçici işte çalıştığı için işsiz kalanlar oluşturdu.

Ocak 2011 döneminde resmi işsizlerin yüzde 15.1’ini işten çıkartılanlar, yüzde 18.8’sini ise kendi isteğiyle işten ayrılanlar oluşturdu. İşyerini kapatan 222 bin kişi ise henüz iş bulabilmiş değil. Öğrenimine devam eden veya yeni mezun işsizlerin sayısı ise 304 bin düzeyinde.

-TARIMSAL İSTİHDAMDA PATLAMA YAŞANDI-

Rapora göre Türkiye’de kriz dönemi ile birlikte tarım sektöründe istihdam edilenlerin sayısında bir patlama yaşandı. Ocak 2008 dönemi ile karşılaştırıldığında yaratılan istihdamın yaklaşık yarısı tarım kesiminde gerçekleşti. Türkiye’de yoksulluğun en yoğun olarak yaşandığı tarım kesiminde yaşanan bu artış, krizde halkın çaresizliğinin bir göstergesi oldu. Krizin yıkıcı etkisi neden ile çaresizliğine sığınan yüzbinlerce kişi, işsizlik girdabına kapılmamak için ya tarımsal alana yöneldi ya da ek gelir imkanı olarak kullandığı tarımsal faaliyetlerle geçimini sürdürmek durumunda kaldı.

Son 3 yıllık dönemde yaratılan 2 milyon 663 bin kişilik istihdamın, 1 milyon 318 bini tarım kesiminde gerçekleşti. Tarımın istihdam içindeki payı yüzde 20.6’dan yüzde 24’e fırladı. Tarımda istihdam edilenlerin yarısından çoğu kadın olurken, bunların 84’ü ücretsiz aile işçisi olarak istihdama katılmış sayıldı. Az gelişmişlik göstergesi olarak kabul edilen tarımsal istihdamda bu artış yaşanmasa idi, işsizlik oranları için olumsuz tablo iyice kendini gösterecekti. Bu durum istihdam artışının dayandığı zeminin son derece sağlıksız olduğunu ortaya koydu.

Toplamda ise yeni istihdama dâhil olanların yaklaşık dörtte biri ücretsiz aile işçisi olarak en kötü koşullarda çalışma yaşamına dâhil oldu.

Yine son 3 yıllık dönemde umudu olmayan işsizlerin sayısı, diğer nedenlerle birlikte işsiz sayılmayan ama çalışmaya hazır olanlarla birlikte 312 bin kişi arttı. Bu kişiler işsiz sayılmadıkları için işsizlik verilerine dâhil olmadı. Kayıtdışı çalışanların sayısı ise 1 milyon 130 bin kişilik devasa bir artış gösterdi. Eksik ve yetersiz istihdam edilenlerin sayısı kriz öncesinin 460 bin üzerinde gerçekleşti. Geçici işlerde çalışanların sayısı da kriz öncesi döneme göre 285 bin kişi arttı.

-KENTLER DOLUSU İŞSİZ-

Raporun sonuç bölümünde, hükümetin açıklanan rakamları büyük bir kıvançla karşıladıklarına dikkat çekilerek, buna karşın Avrupa-27 içerisinde işsizlik oranının ortalama yüzde 9.5 düzeyinde bulunduğuna ve Türkiye’nin Avrupa’da en yüksek işsizliğin olduğu ülkelerden biri olduğuna işaret edildi. Raporda şu görüşlere yer verildi:

"Türkiye’de çalışma koşullarının giderek ağırlaşması, düzenli bir gelir getiren, güvenceli işlerde yaşanan azalış, yaygınlaşan taşeron uygulamaları ve düşük ücretler nedeni ile çalışma yaşamı bir cehenneme dönüştü. 3 yılda istihdama katılanların yüzde 43’ü yani 1 milyon 130 bin kişi kayıtdışı istihdam edilmiştir. Yapısal uyum politikaların sonucunda tarımdan koparak kentlere akın eden milyonlarca insan, çaresizlikleri nedeni ile yeniden tarımsal alana sığınmışlardır. Hükümet yapısal bir sorun olarak gördüğü ve çözümü için ısrarla çalışma yaşamını tahrip edecek yanlış reçeteleri gündeme getirdiği işsizlik sorunu, aslında yapısal uyum politikalarının ve rekabet ideolojisin yarattığı bir sonuçtur. Dolayısı ile esnekliğin ve güvencesizliğin yaygınlaştırılması ile işsizlik daha da kanayan bir yara hale gelecektir."

Özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma politikalarının, sendikal haklara ulaşmayı, dolayısıyla işçinin güvenliği ve işyerlerinin denetimini olanaksızlaştırdığının vurgulandığı Raporda, "Kamu hizmetlerinde sürekli kısıntıya gidilmesi sonucunda, halkın ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir kamu hizmetlerinden faydalanmasını imkansız hale getirmekte, kamuda eksik, yetersiz ve güvencesiz istihdam biçimlerinin yaygınlaşması, yeni mezun binlerce gencin nitelikli iş olanaklarına kavuşmasının önünü kesmektedir. Bütün bunlar, emekçilerin büyük bir kesiminin, çalışma ilişkilerinde sınırsız esneklik ve keyfiliğin hüküm sürdüğü koşullarda, kuralsız ve güvencesiz olarak çalıştırıldıklarını göstermektedir" denildi.

-İŞSİZLİKLE MÜCADELE İÇİN ÇÖZÜM-

Raporda işsizlikle mücadele için çözüm önerileri de sunuldu. Yapılan öneriler arasında, haftalık çalışma süresinin gelir kaybı yaşanmaksızın 40 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırının, 90 saate düşürülmesi, herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınması, herkes için iş güvencesinin ayrımsız bir biçimde uygulanması, sendikal hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, sendikal barajlar ile noter şartının kaldırılması, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, kamu girişimciliği ve hizmetlerinin istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınması, kamuda personel açığının derhal kapatılması, taşeronlaşma ve kayıtdışı istihdamın engellenmesi yer aldı.