AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, bazı diasporaların toprağa zehir saçmak için çabalasa da Türk diasporasının, ülkesi gibi dünya coğrafyasına barış tohumları saçmaya devam edeceğini belirterek, ''Türk diasporasının oluşabilmesi ve daha da güçlenmesi için en önemli gücümüz AB sürecidir. AB üreci olmaksızın Türk diasporası diye bir şeyden bahsetmek çok zor olurdu'' dedi.

Dünya Türk Girişimciler Kurultayı kapsamında gerçekleştirilen ''Avrupa ve Balkanlar'' oturumunda konuşan Bağış, buluşmanın; dünyanın dört bir yanına dağılmış Türkler'in birbirini daha çok tanımasına, Türkiye'nin uluslararası prestijini daha da güçlendireceğine inandığını ifade etti.

Bağış, ''Bugün dünyanın neresine uçarsanız uçun, o uçakta mutlaka eline çantasını alıp iş görüşmesine giden bir Türk'ü mutlaka görürsünüz. Uçak diplomasisi diye bir kavramı Türkiye'ye kazandıran bir hükümetiz. Artık bölgenizde ve dünyada etkinliğiniz, ordularınızla, silahlarınızla, tankla, topla, tüfekle değil, ekonomik gücünüzle, diplomatik, kültürel etkinliğinizle ölçülüyor. Kızılay'la, TİKA'yla, Yunus Emre Enstitüleriyle, TRT'yle, Yurt Dışı Türkler Başkanlığımızla, Türkiye'nin 'yumuşak gücünü', Türkiye'nin barış mesajlarını tüm dünyaya iletiyoruz'' diye konuştu.

Diasporanın Yunan asıllı bir kelime olup ''toprağa saçılan tohum'' demek olduğunu, bugün Türkiye'nin yurt dışına saçılmış 7 milyona yakın vatandaşı, bir nevi 7 milyon elçisi bulunduğunu ifade eden Bağış, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bazı diasporalar toprağa zehir saçmak için çabalasa da Türk diasporası, ülkesi gibi dünya coğrafyasına barış tohumları saçmaya devam edecektir. Türk diasporasının oluşabilmesi ve daha da güçlenmesi için en önemli gücümüz AB sürecidir. AB üreci olmaksızın Türk diasporası diye bir şeyden bahsetmek çok zor olurdu. AB süreci bizim aynı zamanda en büyük lobi gücümüz. Biz bu sürece bağlı kaldıkça dışarıda ileri demokrasi kararlılığımız konusundaki inanç da pekişiyor. Bizim bu güvenimiz Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımıza da aynı şekilde özgüven veriyor.

Gurbetçilerimiz haklarını kovalıyor ve artık seçimlerde daha belirleyici olmaya başlıyor. Bugün artık Türk kökenli bakanlar, hatta siyasi parti başkanları, milletvekilleri bizi o ülkelerin parlamentolarında savunuyorlar. Özellikle vize konusunda vatandaşlarımızın mahkeme yoluna giderek haklarını aramaları da bu özgüvenin bir neticesidir. Dünya çapında başarılara imza atan iş adamlarımızı, sporcularımızı, sanatçılarımızı gördükçe artık bunları normal karşılıyoruz. Artık parlamentolardaki sözde Ermeni soykırımı tasarılarını biz değil, bizzat o tasarının ortaya atıldığı ülkenin siyasetçileri kendiliğinden engelliyor. Avrupa ülkelerinin üniversitelerinde Türkiye'nin kurucu lideri için saygı duruşunda bulunuluyor. AB bizzat kendisi gelip 'biz Türkiye ile pozitif gündem başlatmak istiyoruz' diyor.''