Yılın son günlerinde Ankara'daydım. Bu birkaç günlük tatil fırsatının bendeki en büyük kazancı, yıllardır görmediğim bir dostumla, Ramazan Topraklı ile görüşmek ve uzun uzun hasbıhal etmek oldu.

Ramazan ağabey, Ispartalıların yakından tanıdığı renkli bir sima; ama doğrusu, son karşılaşmamdaki gördüğüm kadarıyla zenginleşebileceğini ben dahi tasavvur edemezdim.
Karşılaştığım manzara merhum Cemil Meric'in deyimiyle tam bir entelektüel tecessüstü.
Kızılay'da "Kurtuba"da buluştuk. Kurtuba eski Pınar Kitapevinin bulunduğu yerde açılmış bir kitap-kafe işletmesi. Meraklılan satın alabilecekleri kitapları incelerken bir yandan da çayları ve kahvelerini yudumlayıp tatlı veya pastalardan da yiyebiliyorlar.
 
Tabii ki böyle bir mekânın, her an karşılaşabileceğimiz değerli müdavimlerinin olacağı, sık sık seviyeli sohbetlere kulak misafiri olunabileceği gibi avantajlarını zikretmeye gerek bile yok... Ne diyelim... Allah Isparta’mıza da, üstelik Üniversite sahibi olan Isparta’mıza böyle mekânlar nasip eder inşallah.
 
Ramazan ağabey Ankara Büyükşehir Belediyesinden emekli. Tam on sene Ankaralılara hizmet etmiş bir hemşerimiz. "Ne var ne yok" girişinden sonra konu kendisi gibi Ankaralılara hizmet etmiş olan bir başka nemselimizden Altan Raşit Civan'dan açıldı.
 
Ben şahsen bu dönem Altan Bey'den Bakanlık yaparak hizmet beklediğimi söylediğim zaman Ramazan Bey benimde iştirak edebileceğim bir izahat getirdi.
 
"Altan Beyle birlikte çalıştım. İyi, dürüst ve çalışkan biri; aynı zamanda da kişilikli adam emir altına girmez; inançlarına ve düşüncelerine aykırı olursa denileni yapmaz, koparır atar"
 
Cevap çok açıktı ve Ramazan Bey tespitinde haklıydı. Ancak bu tespitinin kişisel bir vakıadan ziyade, siyasi hayatımızın umumi ve acıklı portresini çizdiği de ayrı bir gerçekti. Bu hastalık devam ettikçe kaybeden kişiler değil bütün toplum oluyordu.
 
Her neyse, biz tekrar konumuza dönelim. Ramazan beyin Ankara'da kültür birikimi açısından, oldukça seviyeli bir çevre ile ilişkili olduğu hemen fark ediliyordu. Sordum anlattı. Her haftam toplanıp sohbet ettikleri bir arkadaş ortamı kurmuş. Bu sohbetlerinde Kur'an okumaktan tutunda tarih ve coğrafyaya kadar pek çok konuyu görüşürlermiş.
 
Merakımı yenmek için "bana bir örnekle açıklarmısın, mesela son toplanmanızda hangi konuları konuştunuz?" diye sorunca Ramazan ağabeyim şöyle bir örnekle sorumu yanıtladı.
 
İçimizde bir tarih hocası var, Bilal Sürgeç, kendisinin "Hüseyin Avni Paşa" hakkında bir kitap çalışması var. Onun tespitlerine göre bizler o paşayı çok yanlış tanıyoruz...
 
Der demez ben birden irkildim. Zira Hüseyin Avni Paşa'nın benim nezdim deki itibar son derece olumsuzdu: Kendisi Abdülaziz'i tahttan indirmiş bir askerdi. Üstelik padişahı öldürmüş sonrada kendisi intihar etmiş diye duyurmuştu.
 
-"Sakın Hüseyin Avni Paşa'da Gelendostlu diye böyle düşünmeyesiniz" diye sorunca Ramazan Bey gülerek cevap verdi.
 
—Evvela Bilal Sürgeç Elazığlı... Ayrıca
 
paşanın bir kanaati var. Bu Padişah gitmezse on yıl içerisinde Osmanlı gider diye düşünüyor.
Düşündüğüm gibiydi işte, her şey "vatanı kurtarmak için"di, yani değişen bir şey yoktu. Ama ben yinede Ramazan beyden konuya biraz daha açıklık getirmesi için "Paşayı bu kanıya neyin sevk ettiğini Bilal bey açıkladı mı?" diye sorunca Ramazan Bey açıklamalarına devam etti:
 
—Padişahın Rus Sefirinin elinde oyuncak olan bir veziri var. Abdülaziz Ruslarla iyi geçinmeyi düşünüyor. Halil Hamit Paşa ise iyi bir asker, Ruslara karşı yaptığı iki savaşta başarıları var. Ayrıca Halil Hamit Paşa kurtuluşu Rusya ile iyi ilişkilerde değil Müslümanların birliğinde görüyor...Daha sonrada kendisini de Ruslar bir suikast ile öldüreceklerdir.
 
Şayet tarih hocası Bilal Bey haklı ise o zaman Halil Hamit Paşa "Batı" Çalışma Gurubunun değil, "Müslüman" Çalışma Gurubunun kurucusuydu. İç dünyamda tarttım 'iyi mi yapmış?' diye, fazla düşünmeden cevabını da verdim. İyi yapmamış hatta çok kötü yapmıştı. Zira çok çekeceğimiz bir geleneğin kuruculuğunu yapmıştı.
 
Bu nedenle Ramazan Beye dönüp:
 
-"Bence yinede iyi yapmamış kötü örnek olmuş" dedim.
 
Der demez ikimizde gülüştük. Zira Ramazan Bey Gelendost Madenli'li eski adıyla Kötürnek'li. Biz eskiden kendisine Kötürnek-kötü örnek- şeklinde takılırdık.
 
Bu arada söz Ramazan Beyin köyüne gelince "ben köyüm hakkında incelemeler yaptım" dedi ve başladı anlatmaya.
 
Ben de anladım ki turpun irisi henüz daha heybedeydi ve çıkmak üzereydi.