26 Mayıs’ı 27 Mayıs’a bağlayan gece yarısı. Saat 03.30.

            Erdelhun Paşanın kapısına dayanan eşkıya dipçikle kapıyı kırar ve içeriye girer. Paşayı gözaltına alırlar.

            Kim bu paşa? Kapısına dayananlar da kim? Ayrıca suçu ne bu paşanın?

            İsterseniz sondan başlayalım. Eşkıya ya göre bu Paşanın suçu: “Hükümet yanlısı ve darbe karşıtı olması”… Bir diğer deyimle demokrasiden yana olması…

            Yuhh! Tek kelimeyle yuh! Zira eşkıya ya diyecek başka bir şey bulamıyorum.

            Kapısına dayanan, bakışlarında ki nefretle parmakları tetikte olan  eşkıya da 27 Mayıs darbesinin cuntası.

            Ya Erdelhun paşa? Cuntacıların gece yarısı kapısına dayanıp alıp götürdükleri bu paşa kim?

            Rüştü Erdelhun Türk Silahlı Kuvvetlerinin 10. Genel Kurmay Başkanı… Evet, evet yanlış okumadınız, cuntacı eşkıya bir Genel Kurmay Başkanının evine dayanmış, edepsizce kapısını kırmış ve onu alıp harp okuluna götürmüştür.

            Sonra? Sonrası malum! O komedi gibi icra edilen yargılama ve netice itibariyle verilen 15 idam kararı. Menderes, Bayar, Zorlu ve Polatkan ile birlikte Paşaya da idam kararı verilir. Merhum Menderes ve iki bakanın idam edilişi cezaevinde kendisine seyrettirilir. Cezası ömür boyu hapse çevrilen Rüştü Erdelhun Kayseri cezaevine nakledilecek ve 4 yıl 4 ay hapis yattıktan sonra tahliye edilecektir.

            Erdelhun Paşa 1917 yılında Kafkasya Cephesinde savaşmış, Anadolu Savaşına katılarak İstiklal Madalyası almış bir komutandır.

            Yani cephe görmüş, cephede bizzat savaşmıştır. Masa başında hayatını geçirmemiştir.

            Peki, bu cepheden cepheye koşan komutanın entelektüel seviyesi nedir. Sanılanın aksine insanı hayretlere düşürecek seviyededir. Zira Paşa yaşanan tarihin ve günün gereklerinin şuuruna varacak kadar kendisini yetiştirmiş bir şahsiyete sahiptir.

            Bu durum onun el yazısı olan ve yeni ele geçen hatıralarıyla sabittir. Neden Ordunun siyasete karışmaması gerektiğine dair çok önemli notları ortaya çıkmıştır. Zaman Gazetesi tarafından ele geçirilen ve yayınlanan bu notlar bence behemehâl Askeri Okullarda ders kitabı olarak okutulmalıdır.

            Ayrıca Paşamız İngilizce, Fransızca, Japonca, Almanca, Rusça ve Arapça bilmektedir. Hatta Başbakan Menderes’in bir Japonya ziyaretinde Radyodan Japonca konuşma yapacak kadar dile hakimdir.

            Bununda ötesinde Paşa mükemmel denecek şekilde Osmanlıca bilmekte ve notlarını yazabilmektedir.

            Anlayacağınız, darbeciler açısından “irtica” ile ilişkili(!) olan bir Paşadır.

            Üstelik başka eksiklikleri de vardır. Tamam, 6 dil bilmekte ama argo bilmemekte ve küfür etmemektedir. Hâlbuki 28 Şubat deneyimimizle biliyoruz ki darbeciler son derece mükemmel küfretmekte ve argo konuşmaktadır.

            Mesela Bayan bir Bakanı “kazığa oturtmak” gibi, ülkenin Başbakanına “p..nk” demek gibi sergiledikleri  argo ve küfürbazlığın en müşahhas örnekleri tarafımızca müşahede edilmiştir.

            Bu Paşada bunlar olmadığı gibi, “laiklik” gibi birkaç kelime üzerine bina edilen o sıkıcı nakaratlardan oluşan söylem sahibi de değildir Üstelik mesela Çevik Bir gibi külhanbeyi edası da bulunmamaktadır…

            Yeni bir 27 Mayısın yıldönümündeyiz. Toplumsal hayatımızda bir yüz karası olan ve Başbakan ve Bakanların asıldığı o mütegallibe eşkıya güruhu sadece siyasilere zulüm etmemiştir. Başta Erdelhun Paşa olmak üzere aklı başında bu Milleti gerçekten seven ve ona hizmet aşkı ile yanan bütün Silahlı Kuvvetler mensuplarını ordudan atmıştır. Dile kolay tam 235 General emekli edilmiş 5 bin subay ise askerlikten atılmıştır.

            Peki ya darbecilere ne olmuştur? Onların her biri bir makamı işgal etmişlerdir. Çoğu aynı siyasi bir partiden milletvekili, senatör ve belediye başkanı olarak hayatını devam ettirmiştir.

            Öyle sanıyorum ki 27 Mayıs darbesinde mağdur olan siyasiler kadar, mağdur olan Silahlı Kuvvetler mensuplarını anar ve hatırlarsak hem hâkşinasça davranmış olur ve hem de darbelerin toplumsal yapımızda açmış olduğu yaraları teşhis ederken daha isabetli davranmış oluruz.

            Ayrıca sonrasında gelen darbeleri muhtıraları ve siyasete müdahaleleri daha iyi anlamış oluruz.

            Konuya devam etmek bence bu açıdan gerekli gibi görülmektedir.