Türk Uçağının Suriye tarafından düşürülmesiyle başlayan bölgesel gerginlikle ilgili nasıl bir çözüm formüle edileceği hususunda zihinsel bir netlik oluşmuş değil. Bir grup; Suriye’ye savaş açılmasını önerirken, başka bir grup; savaşın büyük yanlış olacağı sorunun uluslararası  platformlar kullanılarak (Nato,BM) çözümlenmesi gerektiğini, diğer bir grup ise “Suriye’de ne işimiz olur; böyle bir sorunu yaratmamız doğru olmamıştır” şeklinde;  birçok farklı değerlendirmeler yapılmaktadır.

                       Baas Partisinin önceki lideri Hafız Esed 1982 yılında 30 bin insanı Hama’da Müslüman Kardeşler mensubu olması nedeniyle katletmiştir. Yaşadığımız zaman diliminde benzeri bir zulme ve katliama göz yummak ne insanlığımızla ne de Müslüman olmamızla bağdaşır. Bu sebepten Suriye’de zalim yönetim tarafından insanların  öldürülmesine kayıtsız kalmamız düşünülemez.

On yıllık Ak Parti iktidarının dış politikasında bölgeyle ilgili temel aldığı bir felsefe vardır. “Bölgesel barış ve huzur”. Bir asırdır bölgede devam eden savaşlar, kaos ve kavgadan kurtulmak için “Komşularımızla sıfır problem” sloganıyla başlattığı dış politika hareketliliği bizleri ve bölge insanlarını mutlu etmiştir. Bu politikanın temelinde sadece    komşularımızla sorunlarımızın tartışılması değil komşular arasındaki sorunların da tartışılmasında aracılık etme durumumuz söz konusu olmuştur. Suriye ile İsrail, Hamas ile İsrail, Ermenistan ile Azerbaycan vs. gibi devlet arasında barış sağlanabilmesi için bir dizi politikalar üretilmiş, görüşmeler yapmaları sağlanmıştır. Aynı gerekçelerle ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra Suriye’yi  de işgal etme planı Türkiye tarafından uyguladığı uluslararası politika sayesinde engellenmiş ve Suriye ile Türkiye arasında neredeyse sınırların önemsizleştiği barış iklimi oluşturulmuştur.

               Fakat bir yıl kadar önce bölgede esmeye başlayan Arap baharı rüzgarına direnmeye karar veren Esed; tekrar halkına zulmetmeye başlamıştır. Bu aşamada Esed’a ülkesinde insan haklarına uygun, seçimle iş başına gelmiş bir yönetimin oluşmasını sağlaması için reformlar yapmasının gerekliliği politik olarak izah edilip, silah kullanarak zulme ve kaosa sebebiyet vermenin kötü sonuçlar doğuracağı anlatılmıştır. Bu girişimler sonuç vermemiş, Esed silahı tercih etmiş ve şu anki bölgesel  kaos durumuna gelinmiştir.

             Suriye olayı Türkiye’yi 10 yıl öncesi bölgesel koşullara doğru çekmektedir. Eğer bölgesel barışı sağlama hedefimize ulaşmak istiyorsak haklı ve yerinde tepkimizi; daha sonuç alıcı yöntem ve bölge üzerinde bölge dışı emperyal ülkelerin güç gösterimine müsaade etmeyen bir dış politika açılımı üzerine oturtmamız gerekiyor.

Türkiye’nin Suriye probleminin çözüm hususunda ;

A)     Müslüman ülke ve toplumlarının oluşturduğu uluslararası  ve bölgesel kurumlarını öncelikle harekete geçirmesi gerektiğini düşünmekteyim. Örneğin İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap birliği vs. Bu yöntemi pasif olarak değil gayet aktif olarak harekete geçirerek  çözüm üretmeye zorlamak şeklindeki bir politik açılım; bu kuruluşlara ve oluşabilecek yeni kuruluşlara canlılık katacak olup  ileriye dönük Müslüman ülkelerin dünya siyasetindeki  yerini de güçlendirecektir. Aynı zamanda; Müslüman topluluklar arası sorunları kendi teşkilatları vasıtasıyla çözmeye başlaması bir idealizminde gerçekleşmesi anlamına gelecektir.

 

B)  Bölge ülkeleriyle yoğun ikili görüşmelerde bulunarak bölgesel toplantılar organize edip Suriye problemini bölge ülkelerin baskı ve yaklaşımlarıyla çözme arayışı oluşturmak.

C) Suriye problemlerinin çok taraflılığı göz önünde bulundurularak öncelikle İran, Rusya ve Çin üzerinde siyasi girişimlerde bulunarak çözüm arayışları oluşturmak. Bu hususta İran’ın çok belirleyici olduğu kanısındayım.

İran’ın bölgesel kuşatılmışlığını anlayabiliyoruz. Fakat Müslüman duyarlılığını önemsemeleri de gerekmekte olup bu hususta Türkiye ile iş birliğine girmeleri ve Türkiye’ye güvenmeleri gerekmektedir. Eğer hala Türkiye’yi on yıl öncesi gibi bir konumda varsayıyorlarsa; bu büyük bir tarihi yanılgı olup mazlum toplumların sorumluluğunun hesabını veremezler.

             Türkiye içerisinde yer aldığı uluslararası diğer kurumlarda da haklılığını anlatmalı ve fakat bu ülkelerin bölgeyle sıcak temas kurmalarına kapı aralamamalıdır. Nato’yu bölge üzerinde çözüme yönelik devreye sokmakbloklaşmayı derinleştirecek, bölgesel barışa hizmet etmeyecektir.

               Müslüman ülkelerde Müslüman halklar özgür ve adil yönetimler oluşturmak için; zamanda alsa bir bir  toplum yönetimini (devlet erkini) devralmaktadır. Devam eden devrim sürecinde Mısır’da ilk sivil Müslüman  Cumhurbaşkanı görevi devraldı. Bu olaya sadece Mısır değil tüm Müslüman ve bölge halkı sevindi. Uzmanların beyanına göre bu olay sadece İsrail’i  tedirgin etti.

               Suriye’yle yapılacak sıcak bir savaşın yahut, Nato müdahalesinin Müslüman dünyadan çok kimi memnun edeceğini de iyi hesap edelim.

               Eğer Türkiye bölgesel barış hedefini gerçekleştirmek ve bölgesel lider olduğunu pekiştirmek istiyorsa; bu zulmü  Allah’a sığınarak Müslüman bir ülkeye yakışır şekilde çözmesi gerekmektedir.