Gezi eylemleri bitti, akabinde Diyarbakır Lice’de Karakol yapımı bahanesiyle ürkütücü bir olay patlak verdi. Bereket orada da olaylar büyümeden sağduyu hâkim oldu.

         Bu arada Mısır’da da Cumhurbaşkanı Mursi’yi istifaya zorlamak için yapılan gösterilere hız verildi. Bazı göstericiler ellerinde taşıdıkları Mübarek posterleri ile meydanlarda boy gösterdi.

         Batılı Müslüman entelektüel Bobby S.Sayyid’in Gezi olayları ile ilgili bir yorumunu okudum. Star Gazetesinin Açık Görüş ekinde yayınlanan yazısında Sayyid gösterilerin Yeni Türkiye’ye yönelik muhalefetin bir sembol değeri olduğundan söz ediyordu.

         Aynı zamanda Batı’da nasıl yorumlandığının da ipuçlarını veriyordu.

         “Batı’da bu protestolar, gençlerin ve eğitimli kişilerin Doğulu bedenlerinin altında aslında Batılı olduklarının bir ispatı olarak görülmektedir. Başka bir deyişle protestolar, Çin’in yükselişi Batı Merkeziyetini azaltsa bile Batının evrenselliğini doğrulamaktadır”

         Yazarın görüşleri tartışılabilir; fakat ben yinede doğruluk payının fazla olduğuna inanıyorum.

         Buna göre iki hususiyet öne çıkıyor.

         İlki Batı’nın ekonomik olarak eski gücünde olmadığı. Avrupa ülkelerinde yaşanan iflas olayları durumun en bariz örneği. Ekonomik güç artık Asya kıtasına doğru kayıyor. Bunun önderliğini şimdilik Çin üstlenmiş vaziyette.

İkincisi ise, hal böyle olmakla birlikte Batı halen daha yaşam biçimine istinaden dünyaya “evrensellik” satıyor.

Anlaşılan müşteri bulmakta da çok zorlanmıyor.

Elbette ki başka faktörlerde birleşmek suretiyle yaşanan olaylar meydana geldi. Ama Batı dünyasının Gezi olayları münasebetiyle aldığı hususi tavır hiç kimsenin yok sayamayacağı kadar ortada.

Sayyid devamla yaşananların geri planında şöyle bir anlayışın yattığına işaret ediyor: Bir Müslüman’ın demokrat ve özgürlükçü olamayıp otoriter olacağı önyargısı. Çünkü İslam’ın doğası uyarınca Müslüman liderler asla ilerleyici ve özgürlükçü olamazlar.  Olsa olsa ancak despot olurlar.

Bugün Başbakan için söylenenler dün Merhum Özal için denmedi mi? Onunda diktatör olduğu gazetelerde boy boy yazılmıyor muydu?

Keza yine asılan merhum Menderes içinde aynı yaftalar kullanılmadı mı? Onu deviren ve asan askeri darbe, özgürlükçü olarak alkışlanıp uygun adım yürüyüşlü bayramlarla çocukluğumuzda mecburi katılımlarımızla kutlanılmadı mı?

Oğlum birebir şahit olduğu bir olayı anlattı. Hepside diplomalı üstelik çoğu da hukukçu bir topluluk özgürlük ve hayat tarzı üzerine konuşuyormuş, oğlum dayanamayıp sormuş  “sizden hanginiz içki yasağı ile ilgili yasayı okudu, eğer sizlere bir kısıtlama gelmişse bende sizinle birlikte mücadele edeyim” demiş

Hiçbirinden de bir cevap alamamış. Çünkü hiç kimse karşı çıktığı o yasanın içeriğini bilmiyormuş.

Oğlum devam etmiş: “2001 den önce olup da sonra kısıtlanan hangi özgürlükler var desem sayamazsınız, ama ben size 2001 den önce olmayıp da sonra verilen, pek çok özgürlükten söz edebilirim” demiş.

Aydın Üniversitesinde mezuniyet töreninde çirkin bir olay yaşanmış. Bazı öğrenciler ellerinde bir pankartla platformda yürümüşler: “Çapulcular ayıldı, imam bayıldı”

Sayyid’i ne kadar da haklı kılan bir döviz değil mi?

Sembollere lütfen dikkat

Çapulcular çıkınca kim bayılıyor? İmam.

Peki, imam kelimesi ile kim kast ediliyor? Başbakan.

Başbakana “imam” denilince onun hangi özelliği aklımıza geliveriyor? Müslüman kimliğini saklamaması yani dini…

Hiç kimsenin şahsı beni ilgilendirmiyor! Avukatlığını da yapacak değilim! Ama kimse beni aptal yerinede koymasın,   birilerinin üzerinden benim dinime dil uzatmasın, burada ki “imam” kelimesi çok tehlikeli, utanç verici ve yabancı bir bakış açısının yansıması.

Oryantalizmin. Yani bir batılı gözüyle topluma bakışın haletiruhiyesinin kelimeye bürünüp de görünür hale gelmiş olması.

Evet, ben Başbakanın “imam” olmasından gurur duyuyorum. Tıpkı o dövizi taşıyanların kendilerine çapulculuğu yakıştırdıkları gibi.

Çapulculuklarıyla gurur duydukları gibi!

Hem “İmam” kelimesi benim kültürümün bir kavramıdır. Anlamını kimseye öğretmek zorunda değilim. Mademki bu ülkede yaşıyorsunuz en azından  “kültürel” Müslüman olmanızı beklemek benim hakkım.

Bu nedenle bilmemeniz sizin ayıbınız.

Fakat anlamını ister bilin ister bilmeyin kavramı pejoratif bir şekilde kullanmaya hakkınız yok.

Twit merkezli dolduruşlarla Batı’nın evrensellik masallarının ucuz kahramanlığının hiç mi hiç lüzumu yok!

Zira dünya artık “batı-merkezli” bir dünyayı taşımaz hale geldi… Çapulcular farkına varmasa bile.

Dostlar ben bu satırları Ankara’dan yazıyorum. Ankara’da bazı kadim dostlarla yaptığım sohbetlerden size bahsedecektim.

Onu da önümüzdeki yazıda, inşallah…