12 Eylül 1980 darbesinin devamı bizlerin lisede tahsil gördüğü yıllarda Türkiye gündeminde yoğun bir şekilde aile planlaması propagandası vardı. Bu konuda öğrenciler de Sağlık bilgisi dersinde aydınlatılırdı. Sağlık bilgisi derslerinde gençlere sunulan bu aydınlanmacı! Bilgiler 1965-1983 yıllarında kanunsal altyapıda sahip olmuş ve o darbe dönemlerinin beyaz Türkleri tarafından topluma çeşitli kampanyalarla dayatılmıştır.

     Şimdinin gençlerine derslerde ne öğretiliyor; merak ettim inceledim.
         Milli Eğitim Bakanlığı lise bir Sağlık Bilgisi ders kitabında aile planlaması başlığı altında geniş bir (3-4 sayfalık) bilgilendirme yapılmış.

       Bu bilgilendirmede şu çarpıcı ifadelerle karşılaşıyoruz.  ‘’Gelişmiş ülkelerde aileler az sayıda çocuk yaparak onların iyi bir eğitim alması ve sağlıklı büyümesini amaçlamaktadır. Az gelişmiş ülkelerde ise ailelerin çocuk sayısı çok fazla olduğundan çocuklar sağlıklı gelişememekte ve yeterli eğitim alamamaktadır. Kalkınma hızı ülkenin nüfus artışıyla ters orantılıdır nüfus artışının fazla olduğu ülkelerde işsizlik, açlık, konut yetersizliği, çevre kirlenmesi gibi sorunlar ortaya çıkar. Bazı toplumlarda aileler çok sayıda çocuk yaparak insan sayısının artmasına neden olurlar. Oysa yeryüzündeki kaynaklar sınırlıdır. Bu kaynakların tutumlu kullanılması için aile planlaması şarttır.’’

    Gençlere okullarda zorunlu öğretilen bazı dersler ideolojik kaynaklıdır. Milli Güvenlik, vatandaşlık bilgisi, sağlık bilgisi vs. gibi, Robot insan yetiştirme talebi ve arzusuyla konulmuş olan bu dersler daha çok ülkemizde darbe dönemleri ve sonrasında aktifleştirilir.28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik derslerinin İmam Hatip Liselerinde icra ettiği fonksiyon gibi.
 

    Fakat bizim üzerinde durmak istediğimiz konu; aile planlamasının tarihçesi, ne olduğu, ideolojik temelleri vs. hususu değildir.
 

         Ülkemiz Başbakanının ailelere ısrarla ve haklı olarak en az üç çocuk sahip olmaları hususunda tavsiyede bulunmaktadır.Bu sosyal politikayı o kadar önemsemektedir ki yurt dışı gezilerinde dahi gittiği ülkelere taşımaktadır.Başbakan son günlerde de kürtajın cinayet olduğunun; sezeryan ın doğumu azalttığından karşı olduğunu açıkça beyan etmekte iken genç beyinlere hala 2012 yılının okullarında geçmiş dönemlerin dayatmalarının bilgi olarak sunulması nasıl izah edilebilinir,?  Kaldı ki bu kitaplar yeni hazırlanmış ve Ak Parti iktidarının ders kitapları olarak dağıtılmaktadır.

        Bunun net izahı bürokrasinin bildiğini okumaya devam etme alışkanlığıdır.Başbakanın ne düşündüğünün, ne yapmak istediğinin bürokrasinin umurunda olmamasıdır.Milletin oyuyla seçilmiş Başbakan ve ekibi bir takım sosyal,ekonomik,siyasal hedefler koyarlar ve bunu gerçekleştirmek için uğraşır durular.Ama bürokrasi değişmeyen zihinsel ataerkil kalıplarıyla bildiğini okumaya devam eder.
 

         Bürokrasi özgürlükten, insan onurundan, değişimden uzaktır. Bürokrasiyi sadece kontrolsüz güç değiştirebilir. O güç gösterimi de ancak darbe dönemlerinde olur.
 

          Siyaset bilimciler bürokrasinin bu bildiğini okuma ve siyaset kurumunu önemsiz sayma (yeri geldiğinde baskı altına alma) yaklaşımına bürokratik vesayet tanımlaması yapmışlardır. Bu konuda çok konuşacağız ve tartışacağız. Çünkü insanın özgür ve onurlu yaşaması bu hususun çözümlenmesiyle mümkün olacaktır.

Ama şimdi kısa tutalım ve asıl soruyu hatırlayalım.’’Gençler kimi dinleyecek? Başbakanı mı yoksa Öğretmenleri mi?