1960’larda akıl hastalarının yazdıkları şiirler Bugünlerde bu şiirlerle sosyal medyada çoğu kez karşılaşıyorum. Siz de görmüşsünüzdür. Tamamını okumak istedim daha sonra. Daha önce hepsini okumamıştım. Sanırım karantina günlerinde o bütün gerçeklikten soyutlanıp kendimize döndüğümüz zamanlarda kafamızda fazla soru var ve bunların her bir akıldan, her dönem çıkışı etkileyici. Her Zaman espri konusu ola ki! ‘Sonumuz Bakırköy olmasa hiç olmazsa!’ ‘Sen de tam Bakırköylüksün!’ gibi kurduğumuz o kadar çok cümle takıldı kafama şiirleri okuyunca. Hep birlikte onların şiirlerini okuyalım diye geçti içimden. Bugün listemde şiir var. Tabii önce Bedia Hanım’ın bu kitabı derleyişi ile başlayacağım. Sonra da şiirlerden birkaç tanesini alıntılıyorum. Siz şiirlerin tamamını okumak isterseniz yazının sonuna bir link bırakıyorum. Oradan okuyabilirsiniz. Sizi en fazla hangi şiir etkiledi? En fazla hangi sorular geçti aklınızdan? Ne hissettiniz? bundan başka şiirleri okuduktan daha sonra aklıma Camille Claudel geldi. Biyografisini yazarken çok etkilenmiştim. Onu da anmadan geçmeyeyim. #evdeyimokuyorum 1960’larda akıl hastalarının yazdığı şiirler Bedia Tuncer, 1961-1964 yılları aralarında, Milli Eğitim Müdürlüğü göre Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde personeli geliştirmek üzere görevlendirilmiş bir öğretmendi. Her şey basmakalıp da ilerleyebilirdi; ama o, görevi sırasında hafıza hastalarının öbür gördüğü dünyaları ile yakından ilgilenmeye başladı. İçlerinde yazma yeteneği olanları keşfediyordu. Burada bulunduğu zaman her tarafında bu keşfin peşinden gitti ve yayımlanmaya layık şiirler derledi. Zamanla şiirlerini Tuncer’e ithaf eden hastalar oldu. Günde 16 paket sigara için şiir yazan da vardı. Bu bilgiyi şiirlerin aşağı Tuncer kendisi veriyordu. Bu hastanın sigara isteğinin yanına giyimi de oldukça enteresandı. Tuncer, şair ruhlu hastalarının her bir detayıyla ilgileniyordu. Şiirler bu tarz bilgilerle, ad verilmeden şairinin ad ve soyadlarının baş harfleriyle yayımlandı. Hem derleyen Bedia Tuncer, kitabı annesi Vuslat Tuncer'e ithaf etmişti... 1964’te, Basımevi Teknisyenleri Matbaa kadar İstanbul’da, ola ki de dünyada türünün tek örneği olarak basılan ‘İnilti’ adını verdiği kitabın 29 Ekim 1964 İstanbul imzalı önsözünde şöyle diyordu Tuncer: “Onların dünyasını tanımak, bana onların hiç de sanıldığı gibi adamakıllı unutulmaya mahkûm ahali olmadığı gerçeğini kabul ettirdi. Önünüze serdiğim bu şiirlerde onların da sevgileri, nefretleri, üzüntüleri, acıları, özlemleri, haksızlığa karşısında direnmeleri, iyiliği kabul edip kötülüğü reddetmeleri dile gelir. Bugün yayınlanmasını istediğim bu küçük kitap, hastalar göre her sene hazırlanan ve 1963 yılında şahsi buluş ve gayretimle spor ve festival bayramı programında yer alan millet türküleriyle süslenip renklendirilerek yapılan gövde hareketlerinin bir parçası sayılır. Eğer bu kitapla us hastalarının eğitimi alanında minik bir hizmet yapabildimse. onların sisli bulutlu dünyalarına nurlu ve aydınlatılmış minik bir pencere açabildimse, bu benim için büyük sevinç olacaktır.” 1960’larda akıl hastalarının yazdığı şiirler
Despot kız kaçırır, Kamarot kurşun kaçırır. Karaborsacı döviz kaçırır, Zengin hanım kürk kaçırır. Ağa koyun kaçırır, Orman eşkıyası kütük kaçırır. Ve sonunda kaçırmak için bizlere, Kuşkusuz akıl kalır! (33-B Servisinden Y. K) * Kefenim olsun eski bir bayrak Her tarafı kırmızı ortası ak.   Mezarımın üzerine koymayın taş Üzerimden uçan kuşlar söylesin askeri marş   Cesedimi koyun ayakaltı bir yere Üzerimden geçsin top, tank, piyade Türkün orduları olsun yıldızlardan ziyade   Hey Türk yüksel… Yüksel… Tanrı uzattı sana el. (13. servisten A.D) 1960’larda akıl hastalarının yazdığı şiirler
(Hastabakıcıların okuma yazma öğretmeni Hanımefendi Bedia’ya ithaf!...) Nalân!… Nalân!… Bu dünyada (aşk) da yalan! Sevda da yalan Vefat realite olan!... Unutuluyor en sonunda Aşk izdirabıyla bir gül gibi solan!… Mes’ut kişidir elbet aşk yüzünden mes’ut olan! Melankolik bir beste gibi sevdası ruha dolan Nalân!... Aşk belli fakat masal misali Süre içinde kaybolan! Leylâ ile Mecnun oluyor Aşk dertleriyle saçlarını yolan (Anekdot: Bu şiir günde (16) paket sigara için R.G.Ö göre yazılmıştır.) 1960’larda akıl hastalarının yazdığı şiirler Günlerim taburcu olmamı beklemekle geçiyor. Gençliğim delilere hoş görünmekle bitiyor. Gün güne her gün daha çok eriyorum. Güldüğümü rüyamda o kadar az görüyorum. (6. servisten Ü.S) * Güzel geldin akıllı kardeş Bizler ise ‘Çılgın’ kardeş Hepimiz birbirimizle dost Sizlerle de olalım yoldaş. Deliliktir içimizdeki maraz Fakat kimseye değiliz garaz   Hepimiz olduk arkadaş Sizinle de olalım arkadaş. (35. servisten A.D) 1960’larda akıl hastalarının yazdığı şiirler
Doğdum büyüdüm okuma, başıma oldu dert; Askerlik çağı, vazife itham, dikte, tahliye et… Dünya evi varmış, anladım o da dert!… Alnıma çizilmiş tımarhane elim akıbet cür’et   Sonu ne olur bilmem ne bir yargı? Uyan kabrinden ey meşhur filozof Sokrat, Yolunu öğret beni de filozof et… ya da Allah’ım yeter azat et!… (14-B servisinden N.İ.K) * Gönül neş’eli bugün aBade köşeli bugün Hastaneye döşeli Gönlüm neş’eli bugün   Cumartesi günüdür Ziyaretin günüdür Hiç sormayın dost Bugün bayram günüdür   Sorma al iç arkadaş Sigaramız bol bugün Sizin gibi ahbaplar Soran gelen bol bugün (34. servisten Y.O) * * Damla Karakuş email protected Instagram: biyografivekitap Bu haber sizlere www.haber32.com.tr farkıyla sunulmuştur