Ayfer Kafkas ile Divina’nın Bileziği ve polisiye üzerine konuştuk Sosyal mesafeden röportajlarımda bugünkü konuğum Ayfer Kafkas. ‘Bir Osmanlı Polisiyesi’ olarak tanımladığı romanı Divina’nın Bileziği ve fazla fazlası üzerine keyifli bir söyleşi yaptık. Mükemmeliyetçilik üstüne sabit bir yazarlığı var Ayfer Bayan’ın. Böylece oysa her şeyi en ince detayına dek irdeliyor. Ve şöyle diyor: ‘Kendimi fazla eleştirmekten üretken olamıyorum…’ Ayfer Kafkas’a sordum, bütün samimiyetiyle yanıtladı sorularımı. Günün hangi saatinde olursanız olun, bu söyleşi yanına bir fincan kahveyi adalet ediyor. diğer taraftan içimden geldi, şu lahza fonda çalan şarkımı da paylaşıyorum sizinle. Şen okumalar… Fondaki şarkıyı dinlemek için tıklayınız. Ayfer Kafkas ile Divina’nın Bileziği ve polisiye üzerine konuştuk (Ayfer Kafkas)   - Ayfer Hanım merhaba! İlk sorum defalarca aynı ve alacağım cevapları her zaman merak ediyorum. Ayfer Kafkas kimdir? Ulaşılanın dışarıda duyguları ve kalemiyle, kendi gözünden kendini nasıl anlatır? Merhabalar. Bu soruyu cevaplamak gerçekte daha neşe saçan olacak. Klasik özgeçmiş atamak bir süre sonradan ilgi çekici olmaktan uzaklaşıyor çünkü. - Harika… Kendimi dışarıdan izlersem, mükemmeliyetçi, insani hırslardan uzaktan, sabırlı ve sakinliği seven bir insan olarak tanımlayabilirim. Mükemmeliyetçi oluşum, defalarca işler yaptığım anlamına gelmiyor ne eyvah fakat… Kendimi ikna edemediğim her iş çöpe gidiyor. Bu yüzden yazma konusunda biraz verimsizim. Aynı meslek üzerinde de ısrar etmem. Başarısız olmuşsa başa dönüp her zaman düzenleme yerine getirmek yerine gözden çıkarıp baştan başlarım. diğer taraftan olumsuz eleştiriler beni çok fazla etkilemez. Yaptığım işler konusunda halk ne demiş diye fazla araştırmam. Denk geldiğim olumsuz eleştirileri yapıcı değillerse dikkate almam, motivasyonum bu sebeple düşmez. genelde kendi iç dünyamı bu şekilde tanımlama edebilirim. - Yazmaya nasıl başlamıştınız? Yazma rutininiz nedir? Yazmaya çok minik yaşlarda başladım. Sahiden öncelikle kurgulamakla başladım işe. Hayal ettiklerimin reel olmasını istediğimde, hayallerimi etrafımdakilere gerçekmiş gibi anlatırdım. Kuşkusuz bana inanırlardı. Böylece kurguladığım hayal dünyası benzeri gerçeğe dönüşürdü. Sonraları yazmaya başladım. Tabii öyle ahenkli işler değildi bunlar. Küçük öyküler, basit kurgular… Kademeli Olarak daha belirli şekli olan şeyler yazmaya başladım. sonra bunlar önce öykülere, daha sonra romanlara dönüştü. - yavaşça normalleşmeye başlasak da, malum zor bir süreçten geçiyoruz. Pandemi süreci sizin için nasıl geçiyor? Bu süreci kuşkusuz sevinçle karşıladığım söylenemez; ama doğrusu beni öyle bunaltmadı. Zaten kendini evde çok kuytu hisseden bir insan olduğum için dışarı çıkmamak beni zorlamadı. Hayatımda büyük bir değiştirme değil. Evvelden de insanların dokunduğu yere o kadar dokunamayan, özel eşyalarımı ailem haricinde dokunan olursa kolonyayla temizleyen, marketten aldıklarını silen bir insandım, acilen her şeyi çamaşır suyu ile siliyorum işte ayrım olarak. : ) bunun dışında evde olmak, evdeyken dıştan gelen trafik gürültüsünü duymamak, beni daha da keyiflendirdi diyebilirim. Doğrusu ne kadar asosyal olduğumu ayrım ettim bu süreçte. - Bu süreç yazarlığınızı besledi mi peki, yahut şöyle bir durmak isteyenlerden misiniz? Süreç gerçekten yazma alışkanlığım üzerinde pek bir değişim yapmadı; ama fazla yakın zamanda babamı kaybettim. Onun kısa da olsa hastalık süreci ve akabinde yaşadığım endişe beni daha bir buhrana soktu. Böyle dönemlerde yazmak şöyle dursun, kitap deha okuyamıyorum. yavaşça daha sağlıklı bir ruh haline kavuşmayı umuyorum. Ayfer Kafkas ile Divina’nın Bileziği ve polisiye üzerine konuştuk - Başınız sağ olsun… Bizi ‘Divina’nın Bileziği’ buluşturdu. Romanı konuşacağız; ama biyografinizde diğer türler deneyerek yazarlıkta profesyonel adımlarınızı okudum. Bizimle paylaşır mısınız? Nasıl zamanlardı? Neler denediniz? Yazmaya tutku duyan her insanın mutlaka kendini ve yazar kimliğini iyi tanıması gerekiyor. Çok planlı çalışan, aldığı her işi günü gününe yapan, katiyen geç kalmayan ben, mesela yazarken ara sıra çok verimsiz olabiliyorum. Yetiştiremiyorum, siliyorum, baştan yazıyorum… İşte, her insanın yazar kimliği diğer oluyor. İnsanın kendini tanıması, hangi şartlarda, hangi türde yazmanın kendisine en uygun olduğunu keşfetmesi gerekiyor. Bu da fakat denemek ile mümkün. Ben de bol bol denedim. Öyküler, novella denebilecek ufak romanlar, bambaşka kurgular, bambaşka anlatım türleri, ayrı kronolojik anlatımlar… herkes benim için birer basamak oldu. Kendimi tanıdıkça daha kolay ifade eder oldum. Kısacası “Aklımda harikulade bir kurgu var, oturup roman yazayım.” demenin fazla olgun bir açıklama olmadığını düşünüyorum. Deneyerek bulmak, okurken “Ben olsam bu durumu nasıl açıklama ederdim?” diye kendi kendine sormak çok kayda değer. - Şimdiki Ayfer dönüp o günlere baktığında, -olur ya de tek sözcük ile- en fazla ne hissediyor? Sevinç hissediyorum. “Evet, ben artık yazıyorum.” dediğim andan itibaren hayat daha hoş oldu benim için. - Peki neden polisiye? Size ne kasıt açıklama ediyor? Polisiye bence mükemmeliyetçi ahali için bir rahatlama arabulucu. İster okur, ister yazan olun, polisiyede (iyi bir polisiyede) açık kapı kalmaz, her gedik doldurulur, ardınızı tertemiz bırakırsınız. Bu duygu sizi hoşnutluk eder. dahası ben detaylara fazlasıyla dikkat eden bir insanım. Neyi nerede nasıl bıraktığımı her zaman bilirim. Dolayısıyla benden sonra biri kullanırsa bunu ister istemez ayrım ederim. Minik ipuçlarından gerçeğe ulaşmaktan, etrafımdakileri şaşırtmaktan keyif alırım. üstelik gizemli olan her şey beni cezbeder. Asla cevabını öğrenemeyeceğim şeyleri bile merak ederim. Mesela evrenin hiç ışıkları dahi bize hemen şimdi ulaşmamış kısmında ne var, Mars’ta yürümek nasıl olurdu, binlerce yıl önce şimdi bastığım yere kimler bastı, bundan sonra burada kimler olacak… İşte tüm bunlar benim polisiye okumama ve yazmama yardımı dokunan şeyler oldu. Ayfer Kafkas ile Divina’nın Bileziği ve polisiye üzerine konuştuk (Sosyal medyada okur fotoğrafı: @fatmavergisiz)   - Gelelim Divina’nın Bileziği’ne. Kapakta ‘Bir Osmanlı Polisiyesi’ diye yazıyor. Tarihi bir polisiye diyebilir miyiz? Sanırım tarihi polisiye diyebiliriz; fakat şunu da belirtmekte menfaat var: Yazdığım romanlarda sahne ve süsleme olarak geçmiş zamanları kullanıyorum. Yani benzer kurguyu diğer zamana da rahatlıkla yerleştirebilirsiniz. Asistan unsurları değiştirerek natürel… Dönemin siyasi olayları romanlarımda fazla yer tutmuyor. Bu şekliyle düşünülünce tarihi polisiye denebilir mi, ben de fazla emin değilim. - Ve doğrusu bu bir devam romanı. ‘Kızıl Şebeke’ romanındaki Dersaadetli Hafiye Eşrefzade İdris Bey’in maceralarını anlatmaya devam ediyorsunuz. Yazarlığınızdan uzaklaşıp romanı okudunuz mu? Evet, bunu sıkça yapmaya gayret ediyorum. Yazdığım her bölümü ezberleyene dek okurum. Tabii bunu yazar yazmaz yapmam. Bir bölüm yazdıktan daha sonra devam ederim; ama aradan birkaç gün geçip de yazdığıma yabancılaşınca dönüp defalarca okurum. İlk kez okuyormuş gibi yapmaya çalışırım. Takılan, tökezleyen, çabuk okurken o hızı kesip keyif kaçıran yerler var mı, her cümleyi bir bir kontrol ederim. Cümleler kulakta nasıl iz bırakıyor, buna bakarım. Yazıp geçen insanları anlayamıyorum. Bir yemek yapıyorsunuz ve tuzuna bile bakmadan insanlara ikram ediyorsunuz. Bunu böylece saygılı bir davranış bulmuyorum. - Bir okur olarak nasıl değerlendiriyorsunuz peki maceralarınızı? Kendi yazılarımı bu anlamda beğeniyorum. Elimden gelenin en iyisi olmasına çaba ediyorum çünkü. En azından daha iyi olabilirdi diye hayıflanmıyorum. Yapabileceğim buydu ve ben böyle yazdım diyorum. - Kendinizi eleştirir misiniz Ayfer Bayan? Bir romanın görünme sürecinde nasıl birisiniz? Çok fazla eleştiririm. Hatta gereğinden fazla… Azıcık daha kaygısız bir insan olup da, ben yazdım oldu demeyi fazla isterdim. Kendimi artı eleştirmekten üretken olamıyorum. Aklıma gelen kurgu başka bir romanda varsa asla yazmıyorum. Eşsiz olması için çok uğraş gösteriyorum. Başka bir romanda, filmde olan belirleyici bir unsuru kullanmışsam fark eder etmez değiştiriyorum. Eşsiz edinmek benim için çok kayda değer. Belki bu kadarı gereksiz; ama bu huyumdan vazgeçemiyorum. Ayfer Kafkas ile Divina’nın Bileziği ve polisiye üzerine konuştuk (Sosyal medyada okur fotoğrafı: @nuraytakaz)   - Roman elbette bir kurgu; fakat tarihten hakiki noktalar da var mı? Mesela bir birey ve tarihte yaşadığı bir anı romanınıza aldınız mı? Karakterlerimin hakiki tarihi kişilerle bir bağlantısı değil; fakat gerçekmiş gibi görünmeleri için çok uğraş gösteriyorum. Hangi olaya ne tepki vereceklerini tamamen tartmaya çalışıyorum. Doğrusu kişilerden ziyade dekorda hakiki hayattan faydalanmayı seviyorum. Mekân isimlerinin yanı sıra gerçekte bütün da o zamanda yaşanmış yer sarsıntısı, su baskını, yangın gibi hakiki olayları, kurguya inandırıcılık katması için kullanıyorum. - Dersaadetli Hafiye Eşrefzade İdris Bey nasıl bir kişilik? Yazarı, onu nasıl anlatır? Onunla nasıl tanışmıştınız? İdris Bey doğrusu Amanvermez Avni’yi okuduğumda şekillenmeye başladı. Sherlock Holmes’ün bana fiilen uzakta ve soğuk gelen yönlerini Amanvermez’de tatmin ettiğimde kendi karakterimi kurgulamaya başladım. İdris Bey’i daha hümanist, hata yapabilen, etrafındakilerin fikirlerine siklet veren, sakin, babacan ve epeyce okumuş bir kişilik olarak tanım edebilirim. - Peki ya Divina? Divina, yani Mersiye sahiden etrafta fazla bulunabilecek bir kişilik. Kurgulamakta zorluk çekmedim. Hırsları, servet düşkünlüğü, insanları bu yolda kullanmaktan çekinmemesi, kendinden başkasını düşünmemesi, zahmetsizce yalan söyleyebilmesi sahiden onu direk noktada değil epeyce sıradan bir karakter yapıyor. Özellikle günümüzde onun gibisini bulmak pek kolay. - Size bu romanı yazdıran şey neydi? Divina’nın Bileziği’ni yazmaya ilk olarak “Mersiye” isimli bir şahsiyet yazma isteği ile başladım. Cümbür Cemaat, ayrıntılarıyla olmasa bile bir yönü ile onu birine benzetecektir. Böyle bir karakterin arzulanan akıbetini yazmak isteği bana bu romanı yazdırdı. - Yazımı ne dek sürdü? Araştırma süreci nasıldı? Bu romanda biraz daha sistematik çalıştığımı söyleyebilirim. Öncelikle özet kurguyu, daha doğrusu görünenin haricen gerçekten ne olduğunu anlatan bir özet, sonradan karakterler, sonradan zaman çizelgesi hazırlayarak yazdım. Evvelce de bahsettiğim gibi fazla uyumlu ve çabuk yazabilen biri değilim. Bu yüzden zannedersem yaklaşık bir yıl gibi bir süreçte tamamladım. Ayfer Kafkas ile Divina’nın Bileziği ve polisiye üzerine konuştuk   - Romanınızı, diğer romanlarınızdan ayıran, belki anlatımında olur ya kurgusunda, bir nokta var mı? Bu defa farklı bir şey denediniz mi? Sanırım daha tabakalı bir egzersiz olması yönüyle diğerlerinden ayrılıyor. Gerçeğe ulaştım dediğinizde yanıldığınızı, yeniden yanıldığınızı, tekrar yanıldığınızı anlıyorsunuz. Bu yönüyle ayrıldığını söyleyebilirim. - Yazarlık söz konusu olduğunda en sırık hayaliniz nedir? Sanırım en uç hayalim, oldukça banal, epeyce jurnal ve hiçbir ilginçliği olmayan bir olayı son derece etkileyici ve iz bırakan bir şekilde açıklamak. Çünkü kurgunuzu acayip tuttukça yazma kabiliyetinizin eksikliğini gizleyebilirsiniz. Ama garip olmayan bir olayı anlatarak güzel yapabilmek öyle herkesin harcı yok. - Sizi en fazla hangi anları yazmak duygu anlamında zorlar? Bu romanda özellikle hangi hatıra yazarken zorlandınız? Beni en yoran anlatım, masum birinin, özellikle bir çocuğun başına fena şeyler gelmesi. Böyle şeyler yazmayı yüreğim kaldırmıyor. Doğrusu bu tür şeyler yazarak etkileyici olmayı bekleyen yazarları, insanların duygularıyla oynadıkları için kınıyorum. Bir masumun, bir çocuğun, evlatlarını korumaya çalışan bir annenin, çocukların gözleri önünde işlenen bir cinayetin hikâyesini anlatabilirsiniz. Duyguları olan her insan bunlardan içten etkilenecektir. Ben bunu sömürmeyi uygun bulmuyorum. Bu yüzden benim kurgularımda başlıca kötüler Allah’ından buluyor. Polisiye, lakin masalsı bir polisiye diyebiliriz. Bu anlamda yazmakta zorlandığım bir nokta olmadı. - Polisiye konusunda misal aldığınız isimler kimler? Türkiye’de bu işi iyi yaptığınızı düşündüğünüz isimler var mı? Bilhassa polisiye yazma noktasında kendime misal seçtiğim isimler yok. Hangi türü yazarsa yazsın her yazarın anlatımını özenle okumayı seviyorum. en düşük kelimeyle en anlaşılır nasıl anlatmış, detayları okura nasıl hissettirmeden aktarmış, geçmişte yaşananları okura boca etmeden nasıl hissettirmeden kurgusuna yedirmiş, bunlara bakıyorum. Türkiye’de bu işi mükemmel yaptığına inandığım yazarlar var kesinlikle. Algan Sezgintüredi, Çağatay Yaşmut, Günay Gafur, Cenk Çalışır, Yaprak Öz, Hediye Tunaboylu ve adını saymadığım o kadar fazla yazarın bu işi hakkıyla yaptığına inanıyorum. - Ayfer Hanım, bize yazarlık sürecinizde ‘İyi ki yaptım!’ dediğiniz 3 şey sayar mısınız? Üçten fazla çıkacaktır; ama en kayda değer üçünü yazayım: İyi ama başarısız olan çalışmalarımda diretmeyip pes etmeden yenilerine başlamışım, iyi ki içtenlikle kendimi ve çalışmalarımı anlatan, niçin farklı olduğunu açıkça ifade eden notlarla yayıncılara kendimi anlatmışım ve ne olursa olsun iyi oysa yazmaya başlamışım : ) Damla Karakuş: Teşekkür Ederim. Ayfer Kafkas: Teşekkür Ederim. Ayfer Kafkas ile Divina’nın Bileziği ve polisiye üzerine konuştuk Divina’nın Bileziği Ayfer Kafkas İnkılap Kitapçı S.: 208 Kitabı satın edinmek için tıklayınız: inkilap.com * Damla Karakuş email protected Instagram: biyografivekitap Bu haber sizlere www.haber32.com.tr farkıyla sunulmuştur