Beyhan Budak, son kitabı Senin Suçun Değil’i anlatıyor Sosyal mesafeden sürdürdüğüm röportajlarımda bugünkü konuğum Beyhan Budak. Onu, youtube videoları ile derhal hepimiz tanıyoruz. Ve yakın bir zamanda ikinci kitabını yazdı. Psikolog desteğine gereksinim duyan ancak bunu sağlayamayan insanlara ulaşmayı hedefliyor ve başarıyor da. Beyhan Bey’e konu ile merak ettiğim o kadar çok şey sordum ve samimi olarak yanıtladı. Sanırım bu söyleşi bile mini bir seanstı… Acilen sizi neşelendirici söyleşimizle baş başa bırakıyorum… Beyhan Budak, son kitabı Senin Suçun Değil’i anlatıyor   - Beyhan Bey merhaba! Bu defalarca birincil sorum ve yanıtları için heyecanlandığımı söylemeliyim. Beyhan Budak kimdir? Ulaşılanın açık havada duyguları ve kalemiyle, kendi gözünden kendini nasıl anlatır? Merhabalar. Ben Klinik Psikolog Beyhan Budak. 35 yaşındayım, Ankara’da yaşıyorum, evliyim ve iki çocuğum var. Zamanımın büyük bir kısmını ofisimde danışanlarımla çalışarak geçiriyorum. Hayatımın büyük kısmı bir oda içerisinde bir insanı dinleyerek geçiyor gibi görünse de doğrusu dünyaları gezdiğimi hissediyorum. Çünkü bir insanı dinlerken, onun kişisel tarihine şahit olurken o kadar ayrı algılara, yaşantılara şahit oluyorsunuz fakat. Hemen Şimdi şaşırmadığım bir gün olmadı dersem kesinlikle yalan olmaz. Kendimi eskiye oranla çok daha olgun hissediyorum. Bunda en büyük pay, beraber benzer yolda yürüdüğüm danışanlarıma ait diyebilirim. Psikoterapi sürecinde, keza siz bir şeyler öğreniyorsunuz ayrıca de aleyhinde tarafa katkıda bulunuyorsunuz. Bu fantastik geliştirici bir işlem. Bunların haricinde, fotoğraf çekmeyi seven fakat artık buna vakit bulamayan, fazla pozitif roman okuyan ve yürümekten hoşlanan birisiyim. - Bir bilirkişi klinik psikologsunuz. Peki yazmaya ne zaman ve nasıl başlamıştınız? Yazma rutininiz nedir? Ahenkli bir şekilde olmasa da, lise yıllarımın başından itibaren ara ara yaşadıklarımı, hikâye denemelerini, okuduğum kitapların başlıca fikirlerini ve hoşuma dışarı giden alıntıları yazdığım bir defterim daima oldu. İleride kitap yazmak konusundaki tek hayalim, Anton Çehov gibi hayatından içinden, insanların ilk bakışta dikkatini çekmeyen, basmakalıp insanların garip iç dünyalarını anlatabileceğim hikâyeler yazmaktı. Lakin hala böyle bir kitap yazmış değilim. İnternet hayatımıza girdikten sonradan, 2000’li yılların başında bir blog açmıştım, ara ara oraya psikoloji ile ilgili gözlemlerimi taşıyan denemeler yazıyordum. Ama hiçbir süre bu yazma süreci uyumlu olmadı. Sonraki süreçte, üniversite bitti, ben çalışmaya başladım.  Hayatımın akışını değiştiren en önemli şey, YouTube’da videolar yayınlamam oldu. İlk başta kimsenin izlemeyeceğini; lakin olur da bir şekilde psikoloğa gitme imkânı olmayan insanlara eşit gelirsem yardımcı olabileceğini düşündüğüm videolar yayınlamaya başladım, fazlasıyla amatörce. Yayınlan bu videoların birçok insanın gönlüne bağlantı ettiğini, psikolog yardımı almayan/alamayan insanların bu videolardan istifade ettiğini görünce keza fazla mutlu oldum ayrıca de bu işe daha fazla önem verdim. Söylenenlerin aksine, insanın kusurlu ve aciz olduğunu, her insanın negatif duygular yaşayabileceğini, defalarca olumlu düşünmenin olası olmadığını anlatmaya çalıştım, bazen kendimden de örnekler vererek. “Sen her şeyi yaparsın” görüş açısının tersi olan benim söylemlerim birçok insanın kendisiyle barışmasına asistan oldu diyebilirim. Bugün 1 milyon kişinin takip ettiği ve videoların yaklaşık 70 milyon kez izlendiği bir kanala dönüştü bu kanal. - Ve videoların yanında yazmaya da devam ettiniz… Video izlemek faydalı olsa bile, yazılmış bir metnin daha daimi olduğunu, videolarda anlatamadığım bir takım şeyleri daha iyi anlatabileceğimi düşünüyordum hep. Bundan dolayı ilk kitabım “Kendine İyi Davran Hoş İnsan”ı yazdım. İlk kitabımı bir psikoterapi sürecinin ilk seansı gibi düşündüm. Ve şu anda “Senin Suçun Yok-Geçmişin Yüklerinden Kurtulma Rehberi” yayınlandı. Bu kitap da, okuyanların geçmişine yolculuk yapacağımız ikinci seans oldu. - Şimdilerde normalleşme sürecinde olsak da, umulan baskı bir süreçten geçiyoruz. Pandemi süreci sizin için nasıl geçti/geçiyor? acilen yaşayan birçok insan ilk kez bu türde bir zorlukla karşılaştı. Bir sonraki günümüzün bir önceki ile aynı olacağını varsayarken aniden tüm planlar alt üst oldu ve eve kapanmak zorunda kaldık. Bu çoğu insan için doğrusu çok engebeli bir süreç oldu. Ben de bu durumdan ilk başta çok artı tedirgin oldum. Çünkü insan şok anında en kötüsünü hesaplama ve düşünme eğiliminde oluyor. Lakin bu rahatsızlık halim, bir iki hafta içinde yerini kabullenişe bıraktı. Kendi şokumu atlattıktan sonradan, bu süreçte zorlanan halk için sosyal ağ hesaplarımda, yazılar, videolar yayınladım, canlı yayınlar yaptım. Evde kaldığımız süreçte, bizler çalışmaya online olarak yoğun bir şekilde devam ettik, dünyanın çoğu uygun yaşayan insanlarla psikoterapi süreçlerimizi online olarak gerçekleştirdik. Fakat şu an geldiğim noktada ben de sıkılmış hissediyorum ve bu şart hayat şeklimizi sorgulamama neden oldu. Apartman daireleri içerisinde uzun süreli kalmanın doğamıza yerinde olmadığını düşünüyorum. Uzun zamandır aklımızda olan bir hobi bahçesini almaya karar verdik. Bir şeyler ekip yetiştirebileceğimiz, toprakla daha fazla süre geçirebileceğimiz bir yerimiz olsun istedik. Beyhan Budak, son kitabı Senin Suçun Değil’i anlatıyor   - Bizi son kitabınız ‘Senin Suçun Değil’ buluşturdu. Bu ikinci kitabınız. Öncelikle neden böyle bir kitap yazmak istediniz, onu sormak istiyorum? Karşılaştığım vakalarda, insanların anlattığı sorunların büyük bir kısmı şimdiki zamanda geçer. Oysa bu sorunları çözmeye çalıştığımızda görünmez bir duvara çarparız ara sıra. Her şey fazla basit gibi gelir, görüntü açımızı, yanlış seçimlerimizi düzeltmek kolaymış gibi görünür; fakat hiç de göründüğü gibi kolay değildir. Geçmişte yaşadıklarımız, yaşayamadıklarımız şimdiki zamanımızın görünmez duvarını oluşturur. Birey gerçekte şimdi yaşıyor gibi görünür; ama doğrusu geçmişinde çözemediği problemlerin savaşçısıdır. Şu anki problemleri geçmişinin gölgesidir. İşte bundan nedeniyle geçmişte yaşadıklarımızın bizi nasıl etkilediğini anlatmam gerek diye düşündüm. Çünkü birçok insan sorunlarını çözmeye çalışırken çözümü yanlış yerde arıyor, ayrıca zamanı boşa gidiyor ayrıca de sonuca ulaşamıyor. - Kitabınızın adının devamında şöyle bir tanımlama var: Geçmişin Yüklerinden Kurtulma Rehberi! Bu yüklerden tamamen kurtulmak muhtemel mü? Bizi biz yapan iyisiyle kötüsüyle yaşadıklarımızdır. Burada değişebilecek olanla değişemeyecek olanı şöyle yarmak isterim: Diyelim oysa bir yaramız var vücudumuzda, geçmişten kalan. Birinci senaryoda yara her hareketimizde acı veriyor, bu yaradan dolayı yerine getirmek istediklerimizi yapamıyoruz veya bambaşka şekilde kullanmak zorunda kalıyoruz. İkinci senaryoda ise yaramız yine var, ancak görsel olarak var ya da yalnızca üzerine basınca acıyor. Geçmişin yüklerinden kurtulmak birinci senaryoyu ikinci senaryoya çevirmektir. Geçmişi silmek muhtemel değildir. - Zaman geçiyor ve dönüşüyoruz. O vakit da geçmişe ve yaşananlara görüntü açımız değişiyor diye düşünüyorum. Affetmek de bundan sonra mı geliyor? Yaşadığımız her şey, attığımız her adım bizi değiştiriyor ve dönüştürüyor. Ancak bazı ağır yaşantılar bu akışı bozuyor veya duraklatıyor. İnsan yaşadığı olumsuz olay neticesinde fazla pozitif haksızlık, suçluluk ve hiddet duygusu yaşayabiliyor. Böyle olunca fikir, bu adaletsizlik hissini tolere etmek için hiddet üretiyor ve zihinde bitmez tükenmez bir savaş çıkıyor. Bu savaş yaşanılanların ağırlığından kurtulmak için. Zihindeki savaş devam ettikçe hayat dıştan devam ediyor gibi görünse de aslında kişi, o sorunlu zamanların döngüsüne hapsoluyor ve hayat ilerlemiyor. Böyle olunca kaybeden kişinin kendisi oluyor. Bundan dolayı bağışlamak hayati öneme sahip. Bağışlamak aleyhinde tarafın sırtını sıvazlayıp iyi fakat yaptın bunu demek değil. Zihnindeki savaşı bitirip, hayatın akışına her yerde dönebilmek için affetmekten diğer tedavi değil. Beyhan Budak, son kitabı Senin Suçun Değil’i anlatıyor   - Yaşanmış örneklere de yer veriyorsunuz kitapta. Fazla ağır şeyler… Bazen bir başkasının da onu yaşadığını bilmek bize neden iyi geliyor? Yalnızlıktan mı kurtuluyoruz? İnsanlar olumsuz olaylardan etkilenirler; ama belli başlı yıkıcılık olumsuz yaşantılarla suçluluk karışınca ortaya çıkar. Birisi tacize uğrar ve ‘Benim suçumdu.’ der. ya da şöyle yapmasaydım olmazdı diye düşünür. Birisi depresyona girer, ‘Ben zayıf bir insanım:’ der. Öteki insanların hikâyelerini okumak, bize yalnız olmadığımızı ve bizim elimizde olmadığını hatırlatır. Bu sebeple rahatlıyoruz. - Peki bütün kaderimizi, yaşamımızda nasıl bir psikolojiye sahip olacağımızı nasıl bir ailede büyüdüğümüz mü belirliyor? İçine doğduğumuz aile bugün kim olduğumuz konusunda fazla manâlı etkilere sahip; fakat tek başına belirleyici yok. Genetik özelliklerimiz, çevremizdeki sosyal destekler, aile haricen neler yaşadığımız da çok etkili oluyor. Bir bebek dünyaya geldiği süre, kendini tanımlama bilincine sahip değildir. Ona bakım veren kişinin kendisine yaklaşımı ile kendi kendini tanımlamaya başlar. Anne ve babası çocuk için kendini tanımladığı bir ayna gibidir. Aynanın görüntüsü sağlıklıysa çocuğun şahsiyet gelişimi de sağlıklı olacaktır. Ayna kırıksa gösterme de bozuk olacaktır. Ancak burada dikkatimizi çeken bir şey oluyor. Bazen çok fena bir ailede artan bir çocuk, tutunacağı bir dal ile hayata tutunabiliyor. Bu dal ara sıra bir anane, bir babaanne ara sıra de bir hoca oluyor. O kişinin sağladığı sosyal takviye fazla etkin olabiliyor. Bir yandan da aile dinç olsa içinde olduğumuz topluluğun bize yaklaşımı da çok etkili oluyor. Derslik arkadaşlarımızın bizi dışlaması, bu yaşlarda yaşadığımız travmalar da yetişkinlik döneminde neler yaşayacağımızı belirliyor. - Bu kitap bir yolculuksa, sizce okurlarınıza karşı göreviniz ne? Okurlarıma aleyhinde görevim, ilk olarak farkındalık kazandırmak. Geçmişte, hemen şimdi sorumluluk sahibi olmamışken yaşadıkların senin suçun değil. Ayrıca birçok insan seninle benzer şeyler yaşıyor ve mücadelelerine devam ediyor; mücadeleden diğer bir seçenek olmadığını hatırlatmak istiyorum. - İlk kitabınız ‘Kendine İyi Davran Hoş İnsan’da da şimdiki başlıca, ilişkilere, olayları tanımlama biçimlerine değinmiştiniz. Şimdi geçmişin yükleri… Bir sonraki konunuz emin mi? şu anda üstüne çalıştığım iki proje var: Birincisi üçüncü seans olarak tanımladığım, birincil ikisinin yapısında bir kitap olacak. İkincisi ise psikolojik alt yapısı olan bir roman projesi. Fakat ne zaman biter, ne zaman yayınlanır hiçbir fikrim değil. - Sizi her zaman çoksatanlar listesinde görüyoruz. Peki okurlarınızdan geri dönüşler nasıldı? Çoğu okurum, kitabı okurken sanki müşterek oturuyormuşuz gibi ve benim sesimden okuduklarını söylediler. Bu bütün da benim istediğim şeydi, yani bir psikoterapi seansı gibi sezdirmek. İkinci kitabım az önce çıkmış olmasına rağmen, üçüncü kitap konusunda fazla fazla özlem mesajı geliyor. Bu çok güzel bir duygu… Damla Karakuş: Teşekkürler. Beyhan Budak: Teşekkür Ederim. Beyhan Budak, son kitabı Senin Suçun Değil’i anlatıyor Senin Suçun Değil - Geçmişin Yüklerinden Kurtulma Rehberi Beyhan Budak İnkılâp Kitap Evi S.: 236 Kitabı elde etmek için tıklayınız: kitapyurdu * Damla Karakuş email protected Instagram: biyografivekitap Bu haber sizlere www.haber32.com.tr farkıyla sunulmuştur