Defne Ongun ile Çılgın Sörfçüler serisini konuştuk Sosyal mesafeden röportajlarımda bugünkü konuğum Defne Ongun. Evet, kendisi genç kızlığa adım attığımız kitapların yazarı İpek Ongun’un kızı. Defne Bayan için kızı Maya doğduğundan beri bir çocuk kitabı yazarı diyebiliriz. Çocuğuna sağlıklı gıda konusunda bir kitap arayışına girdiğinde gördüğü eksiklik üstüne kendisi yazmış. Yazarlığa nasıl başladı, annesinin buna etkisini hangi anlarda hissetti, kitaplarında çocuklara neler anlatmak istedi… Her şeyden konuştuk. Sordum, Defne Hanım da candan yanıtladı… Sevgili anneler, evet sanırım bu röportaj için bilhassa siz, soğuk kahveniz hazırsa başlayalım. Şen okumalar… Defne Ongun ile yazarlığını ve Çılgın Sörfçüler serisini konuşuyoruz (Annesi İpek Ongun ile)
- Defne Bayan merhaba! Defalarca bu soru ile başlıyorum, cevaplar beni heyecanlandırıyor. Defne Ongun Müminoğlu kimdir? Ulaşılanın dışarıda kalemi ve duygularıyla kendi gözünden, kendini nasıl anlatır? Merhaba Damla Hanım : )  İnsanın kendini anlatması bana defalarca şiddet gelmiştir. Ama deneyeceğim. Özet Olarak, bir karmayım sözde. Bir tarafım fazla disiplinli, her zaman en doğruyu gerçekleştirmek isteyen ve en sağlam yolu seçen, öteki tarafım maceraperest, biraz çılgın, özgür ruh, heyecanlı ve tez canlı bir müşteri. Olumlu bakış açısı ve bir B planı olma hâli değişmez unsurlar sanırım. Evden gitmeyi, seyahat etmeyi, yeni insanlarla tanışmayı ne kadar seviyorsam, evime ve alışkın olduğum çevreye dönme ihtiyacı duyuyorum. Okumaya, öğrenmeye meraklıyım. Çok soru soruyorum bazen; fakat bu temelde aslında anlayışlı olmak ve öğrenmek için oluyor. Çocukları, hayvanları, doğayı çok önemsiyorum. Sevmenin ötesinde onları ciddiye alıyorum. Haksızlığa dayanamıyorum. Doğrusu tahammülüm değil. Yalan, dolan, arkadan bıçaklanma, bahşedilen sözlerin tutulmaması, aykırı, asalak gibi yaşamış halk müziği benim için kabul edilebilecek şeyler değil. Yapılan iyiliği de kötülüğü de unutmuyorum. Kindar değilim; lakin unutmuyorum. Kendimi gözetmek için unutmamayı önemsiyorum. Kendimi artı açardım herkese. Fazla şeffaftım. Sağ olsunlar, öyle olmamam gerektiğini öğrettiler : ) Fakat hâlâ fazla beceremiyorum; deniyorum. - Size burada özel bir sorum daha var: İpek Ongun’un kızı olarak Defne Ongun kim? Bu size nasıl hissettiriyor? Annem benim için diğer çocukların annesi gibi. Bir anne sonuç olarak. Dolayısıyla “İpek Ongun’un kızıyım ben!” düşüncesi oluşmadı; ne bende ne ablamda. Fakat şöyle bir koşul var tabii: Kitap bizim için ana konulardan. Kitap ve yaşam. Doğal olarak bunu yaşadık daima. Kitap seçilir, okunur, hakkında konuşulur, nafile sohbet hiç olmaz. Dedikodu mu? Vaktimiz değil fakat… Daha kayda değer konular konuşuruz her zaman. Daima vaktini iyi değerleme, iyi işler yapma önceliğimiz oldu. Annem bizi pek kodladı çünkü : ) - Yazmaya birincil ne zaman ve nasıl başlamıştınız? Ben üniversiteden daha sonra profesyonel hayatta uzun yıllar çalıştım. Hep sevdiğim işi yaptım. Uzun saatler, çılgın gibi bir tempo, bol iş seyahatleri, tatil eksik, iş çok şeklinde bir tempoyla senelerim geçti. Fazla da mutluydum gerçekte. Daha Sonra Maya doğdu. Biraz ara vermeye zoraki kaldım. Ona bakacak kimse yoktu ve benim meslek tempom ara yol bulmama engel oluyordu. O vakit 0 km.Bızdıklar’ı (www.sifirkilometrebizdiklar.com) kurdum. 2009 senesinde. Amacım kâğıda dökmek, paylaşmaktı. Söyleyecek fazla sözüm, aktarmak istediğim pek fazla konu vardı. Yazı yazmayı hep fazla sevdim. Mektep zamanından profesyonel hayata kadar her aşamada yazı ile aktarılacak konular benim için eğlenceliydi, keyifliydi. O nedenle bloğumu da ince ince işledim, içini besledim. - Nasıl bir blog hedefliyordunuz? Yalnızca bir annenin yazdıkları olmasını istemedim. Doymuş ve anlamlı, işe fayda başlıklar olsun, konuklar katkıda bulunsun istedim. Bu şekilde gelişti, büyüdü. O esnada ebeveyn dergilerinden köşe yazarı olmam için teklif geldi. Bu çalışmayı da çok sevdim. Ufak Baby&Pregnancy ve ALL,forkids dergilerinde yazdım. Okulum Tarsus Amerikan Koleji’nin dergisi BizLetter’de de yazılarım paylaşılmaya başladı. - Peki ya konu kitaba dek nasıl geldi? Bunları takiben Edukids firması bir projeyle geldi. Hikâyeli Yapboz yerine getirmek istiyorlardı. Onlar için dört kısa hikâye yazdım ve yapboz kurgusunu oluşturdum. Müthiş keyif aldığım bir çalışmaydı. Bunu da tamamladıktan daha sonra etrafımdakilerin “Yazmalısın” yönergesiyle Burcu ve Berk ile serisinin birincil kitabını kafamda tasarladım. Ve Artemis Yayınları’nın kapısını çaldım. Sevgili Ilgın Sönmez fikrimi fazla sevdi; lakin natürel benim aklımda olanı öbür bir formata soktu : ) Arkasında da atama verdi: “Bana altı konu seç ve onları çalışıp gel.” dedi. Kitap macerası böyle başladı. - İpek Bayan’ın bu konuda etkisini hissediyor musunuz? Annem de babam da bizlere hayatımızın her adımında yardım vermişlerdir. Kararlarımıza saygı duymuş, bizlerin en iyisini yapabilmemiz için defalarca yanımızda olduklarını hissettirmişlerdir. Kitap konusunda da annem, ben bu adımı atınca daima yanımda oldu. Fikrini söyledi, açıklama yaptı. O hâlâ bizlerden (hatta şimdilerde torunlarından) zihin alır, biz de ondan. Bu düşünce alışverişi, konudan bağımsız olarak tüm hayatımız boyunca zaten olan bir şeydir. - Yazma rutininiz nedir? Yazma noktasına çok sonradan geliyorum. Önce düşünce oluşuyor ve bunun notlarını almaya başlıyorum. Şemalar, allak bullak notlar, oklar çıkıyor oradan buradan… Ardından ara sıra posterler, görsel araştırmalar, akıl geliştirici dosyalar… Bol okuma, bol araştırma… Ne zamanki o zihin ayrıntılarıyla pişiyor ve hikâye başından sonuna gözümde bir film şeridi gibi akıyor, o süre bilgisayarın karşısına geçiyorum. O süreçte her gün kesintisiz yazmaya çaba ediyorum. Ara Sıra beş saat, ara sıra iki saat olabiliyor; fakat ara vermeden yazıyorum. 0 km.Bızdıklar ise yazı rutininden kopmamamı karşılayan öbür bir renk benim için. Eskisi dek uyumlu yazamasam da kayda değer bulduğum konuları ele aldığım, yazı yazmayı bana unutturmayan bir kanal. Defne Ongun ile yazarlığını ve Çılgın Sörfçüler serisini konuşuyoruz   - İlk kitabınız bir ihtiyaçtan çıkmış, böylece mi? Neydi o? Bizim içimizde işe yaramak, yaptığının bir anlamı olması çocukluktan işlenmiş doğrusu. O nedenle dinç beslenme konusunda eğlenceli ve çocuğa direkt hitap edecek yerli bir kaynak bulamama hâlim, ilk olarak bu konuya yönlenmeme niçin oldu. Bu bahsettiğim tabii on yıl öncesi. Kendi kızıma tanıdık olmayan kitaplar alıp çeviri ederek okurken, 0 km.Bızdıklar için çok güzel çalışmalar yaptığımız Çocuk Diyetisyen Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu’nun katkılarıyla böyle bir kitabın işe yarayabileceğini, çocukların seveceği bir hikâye çerçevesinde farkına varmadan doğruyu yanlışı öğrenebileceklerini düşündüm. Çünkü çocuklar ebeveynlerinden talimat almaktan yoruluyorlar, bıkıyorlar ve bir zaman daha sonra dinlemiyorlar. Lakin kitap karakterleri üzerinden konu işlendiğinde başka bir görüntü açısıyla, merakla takip ediyorlar. Dolayısıyla hedefe dolaylı bir şekilde ulaşmış oluyoruz. - Ardından da defalarca aynı şeyi hissettiniz mi? Sonrasında da hep aynı şeyi hissettim, çünkü on iki kitaplık bu serideki her bir konuyu bu ihtiyaçları gözeterek seçtim. Ilk Kez bir anne olarak benim neye dikkat ettiğime ve neyi önemsediğime baktım. İşlenmemiş veya az bitmiş, konuşulmaktan çekinilen, halının altına süpürülen konular benim önceliğim oldu. - Annenizin yazarlığınıza etkisini hissettiğiniz bir çocukluk anınızı paylaşır mısınız bizimle? Sanırım en aklımda kalan anı, yazdıklarını daha yayınevine yollamadan bizlere okutması ve bizim yorumlarımızı ciddiye alarak, hikâyeyi yeri geldiğinde revize etmesiydi. Ben de aynısını yaparken buluyorum kendimi. Yeri geliyor kızımın arkadaşlarına yolluyorum sayfaları. Onların yorumlarını doğrusu önemsiyorum. - Defne Hanım, sizce yazarlık genlerinize kodlanmış mıydı? Ailemizde bambaşka şekilde edebiyatla, yazıyla, sanatla uğraşan kişiler var. Anneannem edebiyat öğretmeniydi. Kuzenim Kadri Gürsel gazeteci, annemin fazla hoş, fazla anlamlı şiirler yazan kuzeni, benim yine akademisyen ve yazar başka bir kuzenim var. Yani ailede bu gen bir şekilde dolaşıyor. Ne mutlu bana fakat ben de hayatımın bir noktasında bu geni iyi işler için kullanabiliyorum : ) Defne Ongun ile yazarlığını ve Çılgın Sörfçüler serisini konuşuyoruz (Çılgın Sörfçüler'den)   - İlk gençliğe adım attığım zamanlarda İpek Ongun kitaplarını okumayı çok seviyordum. Onu kendime yakın hissediyordum. Siz, annenizin kitaplarını okurken onun anneniz olduğu gerçeğine ne kadar yakın veya uzaktınız? Hayatımızdan kesitler yakaladığım kitaplar anneminkiler. Gerçekle kurgunun birlikte ilerlediği kitaplar. Dolayısıyla zaman zaman güldüğüm, arada da “Aaaa bunu da mı yazmış?!” dediğim anlar silsilesi.  Bilhassa Anlat Anneanne’yi yazınca artık ailemizle ilgili her şey paylaşılmış oldu : ) - Şimdilerde normalleşme sürecine geçsek de malum zor bir pandemi dönemi yaşadık/yaşıyoruz. Bu işlem sizin için nasıl geçti/geçiyor? Evet, gerçekten fazla bambaşka bir dönemden geçiyoruz. Keza endişeliyiz ayrıca şaşkınız. Ben kendimi bırakmayı sevmeyen bir kişiyim. Hayat karşımıza hep bazı zorluklar, engeller koyuyor. Önce tepinsem de : ) sonra kendimce bir şekilde ilerlemeye çalışıyorum. Bu süreçte de bol bol yazı yazdım. Bölünmekten ötürü bir türlü yazmaya başlayamadığım bir kitabı bitirdim örneğin. Zaten her şeyi hazırdı. Kaç zamandır ön çalışmalarını yapıyordum. Ama daima bir “Ah bugün çok koşturdum, yarın başlarım.” hâli vardı. Kendimi disipline ettim ve her gün bilgisayarın başına geçip çalıştım. “Bu dönem nasılsa sonsuza dek devam etmeyecek. Hiç Olmazsa evde kaldığım bu dönemde yapmam gerekenleri bitireyim.” düşüncesi ile bol çalıştım. Bunun yanı sıra egzersizlerimi hiç bırakmadım. Kendimi adaleli kılmam gerekiyordu. Hatta arttırdım. Benzer şeyi kızım ve eşim de yaptı. Sağlıklı beslen, kaslı ol ve rahatsızlık gelse de seni ezmesine müsade verme! İnişler olmadı mı? Tabii ama oldu. Lakin hep dipte de yaşam geçmez. Onun için kendi kendimi motive etmeye gayret ettim. Defne Ongun ile yazarlığını ve Çılgın Sörfçüler serisini konuşuyoruz - Bizi ‘Deli Sörfçüler’ adlı yeni kitabınız buluşturdu. Üstüne konuşacağız; ama önce sormak istiyorum: Neden çocuk kitapları? Çünkü çocuk dünyasının rengi, saflığı beni fazla etkiliyor. Ve onlara aktarmak istediklerim var. Olur Ya de anne olduğum için bir mesuliyet duygusal var içimde. Yol gösteren, ufuk açan, renkli olanı arzetmek istiyorum onlara. Çocukları anladığımı hissediyorum. Onların ciddiye alınması gerektiğine inanıyorum. Duyulmaya ihtiyaçları var, yaşları kaç olursa olsun. Bir diğer sebebi de kendimdeki çocuksu hâl sanırım. Büyümek can sıkıcı; lakin çocuk kalabilmek gerçekten fazla renkli… - Çılgın Sörfçüler, Denizden Gelen Şifre ve Deniz Fenerindeki Adam kitaplarınızın devamı. Bu üçüncü serüven: Kerberos’un Gizemi! İlk ikisinden öbür ilerlediğiniz şeyler oldu mu? Her kitapta mitolojik unsurlar var. İpuçlarımız bu unsurlara dayanıyor. Bu kitapta üç başlı köpek Kerberos çerçevesinde ilerliyoruz. Gizem ve macera unsurları, iyiler kötüler bu kitapta da var. İlk iki kitaba kadar burada bir tık daha belirgin belki. - Karakterlerinizi tanıtarak başlıyorsunuz. Hepsini siz yazdınız tabii; ama hangi karakterin ruhunu içinizdeki çocuk Defne’ye yakın hissediyorsunuz? Mira az daha. Lakin tam da değil. Mira bana göre daha gözü kara : ) - Peki karakterlerinizle nasıl tanıştınız? Çoğunlukla ilham kaynağınız ne oluyor? Başlıca kızım, onun arkadaşları, etrafımdaki ahali, karşılaştığım kişiler… Aslında bir şekilde yanımdan yakınımdan geçenler… Hepsinin karması neredeyse! - Üçüncü maceranızda çocuklara hangi noktadan gelmek istiyorsunuz? Teknolojinin bu kadar ön planda olduğu bir yaşamda, çocuklar iyiye de kötüye de çabuk ulaşıyorlar. Dünyada olup biten savaşlar, ülke yönetimlerinde olan yolsuzluklar, virüsler, hastalıklar, ölümler… o kadar fazla bilgiye o kadar erken yaşta maruz kalıyorlar fakat, bu seride tüm bunların dıştan değerlerle karşılaşsınlar, okurken o dünyadan uzaklaşsınlar istedim. Doğada olmak, doğa sporu gerçekleştirmek bir çocuğa harikulade değerler, öğretiler sunuyor. Ekip çalışması, beklenmeyenle çaba, çözümlemeli girişim… öte yandan arkadaşlık, dayanışma, hayvan sevgisi, doğayı önemseme ve koruma insanı iyileştiren şeyler. Ruhuna iyi gelen. Kendimce çocukların böyle konular içerisinde yoğrulmaları gerekiyor. Her bir kitapta bu unsurların olması gerekliydi bence ve zaten kitap doğalında böyle oluştu. Macera unsuları, gizem ise benim için fazla cezbedici, olmazsa olmaz : ) Defne Ongun ile yazarlığını ve Çılgın Sörfçüler serisini konuşuyoruz   - Bir çocuk kitabının en çekici yanlarından biri kuşkusuz renkleri. Kitabınız çizimleri ile de ilgi çekiyor. Çizim süreci nasıldı? Sizin katkınız var mı bu alanda? Bu seride Tuba Şamlı Atilla ile çalıştım. Her seride kimle çalışacağıma temelde ben karar veriyorum (yayınevimin de fikrini alarak natürel). Bu beni hür kılıyor. Tuba ve Deli Sörfçüler mükemmel bir eşleşme oldu. Tuba’ya ilk önce kısa bir metin ile karakter bilgilerini ilettim. Ondan birkaç karakteri çalışmasını rica ettim. İlk gelen taslaklar üzerinden ilerleyerek bizim karakterlerimizi bulduk. “İşte oldu!” dedikten sonra çalışmaya başladık. - görünüşe göre uyuşmuşsunuz… Bu süratli teknik göz ve deneyim istiyor. Her çizerin adaleli olduğu yönler var. Manâlı olan kitap ile dürüst çizeri buluşturmak. Tuba elle çiziyor, perspektif, açı gibi teknik unsurları dikkate alarak kareleri ele alıyor. Benim gibi çok detaycı biri ve disiplinli çalışıyor. - Peki genelde ne bekliyor, nasıl ilerliyorsunuz? Ben her çalıştığım çizere sıradan detay veriyorum, o kareden ne bekliyorsam ince ince anlatıyorum. Bazen örnek görsel/resim yolluyorum. Çünkü benim gözümde canlananı dürüst aktarmam gerekli. Aksi takdirde karşımdaki kişiyi gereksiz yere yoracağımı ve yol alamayacağımızı biliyorum. Bunun bilinciyle maksimumda bilgi akışı ve yol boyu sık irtibat ile sonuca ulaşıyoruz. Tuba ile de her aşamada konuştuk. Gece yarıları haberleştik. Alıştırma disiplinimiz, yaptığımız işi ciddiye alma hâlimiz ve ne varsa ortaya koymaktan imtina etmememiz bizim ahenk içerisinde çalışmamızı sağladı. bundan başka tabii çizimleri yapacak kişinin kitabı, karakterleri sevmesi, özümsemesi, çizim yapacağı konuda kendinin de araştırma yapması fazla önemli. Yani burada çizerlerimizin de kendi katkıları önemli oluyor. Bunu yapabilen kişilerle çalışabilmek büyük mutluluk. Tuba da onlardan biriydi benim için. - Bir çocuk kitabına iyi diyebilmek için sizce neleri karşılaması gerekiyor? Bu soruya tamamıyla kendi gösterme açımla yanıt verebileceğim. Genel doğrular bambaşka olabilir. Bana tarafından akıcı bir dil, kaslı bir konu ve iç açıcı, renkli içerik ile çizimler. Yani şiddet bir konuyu bile olumlu şekilde derin etki bırakmak lazım bence. Bir sorun olabilir; fakat nihayetinde buna giden çözümü de gösterebilmek lazım. Renk çok seviyorum. Kahveler, siyahlar, koyu tonlar kaçtığım, hoşlanmadığım şeyler. Renkli olsun çocuk kitabı. Ciddi bir mesaj veriyorsa bile görselleri renkli, anlatımı olumlu olsun. İnsanın içini ısıtsın. - Bir kitabı imlâ süreciniz nasıl ilerliyor? Yazarken nasıl bir Defne var? Duygu silsilesi olarak iniş çıkışlar var. Araştırma aşamasında bilgiye aç bir kurt oluyorum. Kafamda fikirler uçuşurken ben de karışıyorum. Sözde her şey birbirine girdi gibi oluyor. Endişeleniyorum. Nasıl toparlanacak bunlar?! Sonra o film şeridi oluşunca mükemmel bir heyecan başlıyor. Yerimde duramıyorum. Basıldıktan sonraysa ilginç bir keder. Hani benimdi sadece de hemen başkalarının oldu gibi. Ardından da kalp çarpıntısı. Acaba herkese ulaşacak mı? Okuyanlar beğenecek mi? Ya sevmezlerse! Bitmiş okuyamıyorum kitabı mesela. Yani bir süre karşımda duruyor. Seviyorum onu; fakat okuyamıyorum. - İlk kitabınızdan bu yanlamasına yazarlığınızda nasıl bir ilerleme izlediniz sizce? Geliştiğini veya şekil değiştirdiğini hissediyorum. Herhangi bir kasınızı çalıştırmanız gibi aslında. Yazdıkça yazı diliniz gelişiyor. Yazdıkça okuduklarınızı daha çözümsel okuyorsunuz. Okuduklarınızdan kendinize örneklemeler yapıyorsunuz. Kafanız hep bu şekilde çalışıyor az daha. Bende böylece oluyor en azından. Artık bir kitabı öylesine okuyamıyorum. Tümce yapısını analiz ediyorum, neyi nasıl aktarmış yazan, nasıl tanım etmiş… Kuytu yok yani : ) - Peki şu anda sırada ne var? Şimdi okumalarını yapmakta olduğum yepyeni bir kitap var. Yine oku, anekdot al, şema çiz, kafa karışsın noktasındayım : ) Damla Karakuş: Teşekkür Ederim. Defne Ongun Müminoğlu: Teşekkür Ederim. NOT: Defne Ongun'a gelmek isterseniz... www.defneninkitaplari.com Instagram: @defne71 Defne Ongun ile yazarlığını ve Çılgın Sörfçüler serisini konuşuyoruz Çılgın Sörfçüler - Kerberos'un Gizemi Defne Ongun Müminoğlu Artemis Çocuk, S.: 248 Kitabı almak için tıklayınız: kitap365 * Damla Karakuş email protected Instagram: biyografivekitap Bu haber sizlere www.haber32.com.tr farkıyla sunulmuştur