Doğuştan mizahçı Rıfat Ilgaz ve ölümsüz eseri Hababam Sınıfı #1 Hababam Sınıfı serisini üzerinden yıllar geçse de hala izliyoruz. Hatta şayet sinemadaki yerinin edebiyatın önüne geçtiğini de söyleyebiliriz. O Kadar ancak hala sahnelerini ezberden bildiğimiz, üzerine konuşup güldüğümüz, zaman zaman bir kere daha izlediğimiz oluyor. Elbet Kemal Sunal’dan Münir Özkul’a, Adile Naşit’cilt Tarık Akıcı’a pek fazla karaktere can veren oyuncuların payı bunda büyük. Ancak diğer taraftan hikâyeye can veren o birincil ad var: Rıfat Ilgaz! Ilgaz, kimliğine göre 8 Mayıs 1911’de, Kastamonu Cide’de dünyaya geldiğinde ailesi ona ‘Mehmet Rıfat’ adını vermişti. Çok uzun ve başarılı yollar yürüdü ve doğduğu, hayata hazırlandığı kente bağlılığını hiç yitirmedi. Edebi yaşamında özellikle Cide’nin kültürüne ve insanına yer verdiği romanlar yazdı. Karadenizin Kıyıcığında, Sarı Yazma, Halime Kaptan ve Yıldız Karayel romanlarında tema Cide ve insanları idi. 1934’te Soyadı Kanunu kabul edildiğinde o, bu kentin en büyük simgesi olan Ilgaz Dağları’nı soyuna ad olarak seçti. Kenti de Ilgaz’ın bu daimi vefasını karşılıksız bırakmadı. 7 Temmuz 1993’te solunum yetmezliği sebebi ile hayata vedan Rıfat Ilgaz, memleketi Cide’de, her yıl memleketi Cide’de, 7-8-9 Temmuz tarihlerinde düzenlenen Cide Rıfat Ilgaz Sarı Yazma ve Kültür Sanat Festivali’nde anılmaya devam etti… Doğuştan mizahçı Rıfat Ilgaz ve ölümsüz eseri Hababam Sınıfı #2 Ilgaz, edebiyat yaşamına Kastamonu Nazikter Gazetesi’nde yayımlanan ‘Sevgilimin Mezarında’ adını verdiği şiiri ile 1926’da birincil heyecanlı adımını ‘Mehmet Rıfat’ adı ile attı. 15 yaşındaydı. Bir vakit kişisel şiirlerini yazdı. Tarzı buydu. Bu şiirler Varlık, Oluş gibi dergilerde yayımlandı. Fakat bu şiirleri gözü kapalı yaşadığı yılların ifadesi olarak tanımladığından zamanı geldiğinde kitaplarına almadı. Ancak Kastamonu’dan yolu geçen Faruk Nafiz Çamlıbel’in dahi dikkatinden kaçmamıştı. Sonra yolları Nazım Hikmet ile kesişti. Rıfat, Nazım’ın şiir tekniğine yeni bir bitik getirdiğine inandığından bir süre onunla çalıştı. Nazım’ın Bursa Hapishanesi’nden gönderdiği şiirleri Rıfat, ‘İbrahim Sabri’ mahlası ile yayınlıyordu. Ve Nazım da Rıfat Ilgaz’dan söz ederken defalarca umut doluydu. Pek oysa bir vakit diliminde Orhan Kemal’e, kendi sesini bulması konusunda örnek gösterdiği ad Rıfat Ilgaz idi. Ve şiirlerini beğendiği isimleri sayarken Rıfat’ın ismi de listedeydi… “Gençlerin içinde fazla beğendiğim şairler var, hepsinin ismini aklımda tutamıyorum, isimleri hemen şimdi yer etmedi; ama şiirlerini o kadar beğeniyorum. Şöyle aklımda kalanları, sıra tefriki yapmadan sayayım: Dinamo, Suat Taşer, Rıfat Ilgaz, A. Kadir, Orhan Kemal, Saffet Irgat vesaire…” Doğuştan mizahçı Rıfat Ilgaz ve ölümsüz eseri Hababam Sınıfı #3 Ilgaz, ‘Yarenlik’ adını verdiği ilk şiir kitabını 1943’te çıkardı. II. Dünya Savaşı dönemiydi ve Ilgaz’ın da öğretmenlik yaptığı zamanlardı. Bireysel şiirlerinden uzaktan bir yerde ve tekrar yaşamından, çevresinden izlerle toplumcu bir şiir anlayışına yönelmişti. Kendini halktan biri görüyordu ve olduğunun da farkındaydı. Böylece ama halkın yaşadığı tüm sorunlar, kendisinin de sorunuydu. İçinde bütün bunları tasvir etmeye karşı harika bir özlem duyuyordu ve bunu anlatmanın en iyi yolu şüphesiz şiirler yazmaktı. İşte ‘Yarenlik’ bu amaçtan doğan şiirlerin kitabıydı. Bilhassa kitapta bulunan ‘Alişim’ adını verdiği şiirinde toplumun yüzü, madalyondan yansır gibiydi. Köyden kente göç, emekçi sınıfının durumu, toplumsal gerçekler ve bu gerçeklerin kıskacındaki biricik insan… Şiirlerindeki sade anlatımı ile her şey bu şiirdeydi. Ardından ikinci şiir kitabı ‘Sınıf’ı da tekrar aynı bir anlayışta yazmıştı ve 1944’te yayımladı. Şiirlerinin bir kısmı kendi öğrencileri ile ilgiliydi. Fazla geçmeden hakkında soruşturma başlatılan Ilgaz’ın bu kitabı da toplatıldı. Bu dönemde bir sıhhat problemi yaşadığından izinli olan Ilgaz, bir vakit saklandı. Sağlığı biraz toparladığında teslim oldu. Cezası 6 ay hapis oldu. Ilgaz, hapishanede geçen günlerini bu dönemi, anılarını anlatan bir roman yazdı. Karakteri ‘Mustafa Ural’ ile yaşadıklarını anlatan Ilgaz, romanına ‘Karartma Geceleri’ adını verdi. Doğuştan mizahçı Rıfat Ilgaz ve ölümsüz eseri Hababam Sınıfı #4 Ilgaz, 1952-1960 yılları arasında Tan Gazetesi’nde dizgici, düzeltmen ve görüşme yazarı olarak çalışıyordu. Bu görevi devam ederken 1956’da, İlhan Selçuk’un çıkardığı ‘Dolmuş’ dergisinde ‘Stepne’ takma adıyla ‘Hababam Sınıfı’, ‘Bizim Koğuş’ ve ‘Don Kişot’ eserlerini bir dizi şeklinde okurla paylaşmaya başladı. Oğlu Aydın, okulda geçen maceralarını anlatmaya başladığında Ilgaz, Hababam Sınıfı’nın ilhamını bulmuştu. Bu ilhama kendi öğretmenlik zamanları tecrübelerini ekledi ve ortaya fazla sevilen bu eseri çıkardı. Çok sevilen bu dizinin çizimlerini de Turhan Selçuk yapıyordu. Ve hepsinden öte Stepne mahlasını kullandığı için bu hikâyenin yazarı pek merak ediliyordu. Ilgaz, bir vakit daha sonra yazılarını kendi adıyla toparlayıp yayımladığında, çoğu insan buna inanamamıştı. bununla birlikte bunca zamanın üzerine Ilgaz belli başlı şöhrete 1959’da yazdığı ‘Hababam Sınıfı’ romanı ile ulaşmıştı. Bu hikâye başta 1966’da, Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu’nca sahneye taşındı. 1969’da, İstanbul Tiyatrosu’nda sahnedeydi. Ve nihayet 1975’te, Ertem Eğilmez’in yönetmenliği ile beyaz perdeye uyarlandı. Zamanla hepimiz onları evlerimizde ağırladık… Yıllar sonra ‘Rıfat Ilgaz’lı Yıllar’ adlı anı kitabını kaleme bölge Mehmet Saydur, Ilgaz’ın Hababam Sınıfı’nı yazma amacını kendine şöyle anlattığını açıklamıştı: "Hababam Sınıfı bir eğitim yergisidir. Mizah beyazdır, olumludur. Mizahta gülme başlıca unsur değildir. İsteyen ağlar, isteyen güler. Ben taşlama yapıyorum, komedi bile düşünmüyorum. Hababam Sınıfı'nda üç şeyin yergisi yapışmıştır, kopyanın, ezberin, uydurma saygının. Benim mizahım düşündürmeye dayanır. Hababam Sınıfı'nda bize uygunsuz eğitimsel şeylerin yergisini yapıyorum." Doğuştan mizahçı Rıfat Ilgaz ve ölümsüz eseri Hababam Sınıfı #5
Ilgaz, bir etkinlikte yaptığı konuşmada mizahçı yönünü keşfedişini anlatıyordu. Bu konu üzerine uzun uzun düşünmüş, şiirlerini, tüm yazılarını taramaya başlamıştı. Ve sonunda daha sonra mizahçı olmadığını anladı. Konuşmasının bir bölümü şöyleydi: "Ben mizahçı olduğumu fazla geç anladım. Neden? Hababam Sınıfı'ndan daha sonra. Baktım ancak ahali sevdi, gülmeye başlıyor. 'Ben kendimi yalnız şair zannederdim, mizahçıymışım da...' dedim kendi kendime. Sonra düşündüm acaba ben okuduğum edebiyat dalındaki hocalardan mı öğrendim bu mizahı?' Bir incelemeye başladım, şiirlerimi de aradım. Benim için yapılan bir toplantıda Ahmet Gülhan 'Mıstabey' şiirimi okudu. Cümbür Cemaat ciddi ciddi dinleyecek, olur ya de üzülecek... İkinci Dünya Savaşı'ndan, Almanlardan bahsediyorum şiirde... Baktım insanlar gülüyor. Ben bunu, fazla trajik bir olayı anlatayım diye yazmıştım..." Aslına bakılırsa Ilgaz, başlarda dünyaya şair olmak için geldiğini düşünüyordu. Ancak bu uzun bir yoldu ve her zaman en fazla kendini keşfe meydana çıkan ara sokaklardı seni çağıran. Onu da çağırdı ve Ilgaz da o çağrıları duymazdan gelmedi. Oysa gerçi şairlik daima ebedi kalsın istediğinden şiir dışındaki tüm yazılarını mahlas kullanarak yazmaya başlamıştı. Verdiği bir röportajda mizahın insanda allah vergisi olduğunu keşfedişini şöyle açıklamıştı: "Mizah diye bir yazı türü yoktur. Yazı türü romandır, öyküdür, köşe yazılarıdır, anılardır. Mektup bile bir yazı türüdür de espri bir yazı türü değildir. Nesil olsaydı tekniği olurdu. Mizah bir biçemdir. Topluma bakış açısıdır. Mizah şiir, hikaye, roman olabilir: tür değil, biçimdir. Mizacımızdan gelen bir özelliktir, bir çeşnidir. Yazı türleri maharet ister, teknik ister. Bunları sağladın mı galibiyet tamdır. Espri ne ister? Espri insanın mizacından geldiği için veri değildir edinilemez. Teknik de değildir. İnsanın yaradılışında bu nitelik varsa espri başarılı olabilir." Ilgaz, hep güldürürken düşündüren bir yeteneğe sahip olduğunu keşfetmişti. Ardında neşelendirici kahkahalar ile güldürürken defalarca kederini yanında taşıyan hikâyeleri, toplumun derdini dert edinirken dahi bir gülüşü de yanına iliştirdiği şiirleri, romanları ile geçti bu dünyadan… İyi ama… * Damla Karakuş email protected Instagram: biyografivekitap Bu haber sizlere www.haber32.com.tr farkıyla sunulmuştur