Her şeyin bir yaratılış yasası vardır.

Bazı olayların erken meydana gelmesi şaşkınlık yaratabileceği gibi bazı olayların gecikmesi de şaşkınlık yaratan veya inceden inceye düşündüren cinstendir.

Mesela erken konuşan veya yürüyen bir çocuk şaşkınlık yarattığı gibi; bazı çocukların konuşmak veya yürümekte geç kalması da derinden düşüncelere sokar insanı.

Bir çocuğun konuya yaklaşımı ile gencin veya yaşlının konulara yaklaşımı farklı olacaktır.

Burada şaşılacak şey yaş ve tecrübenin karşılığı olabilecek bazı tepkilerin veya tavırların beklenen kişiden görülmemesi, ifade edilmemesiyle ilgilidir.

Nasıl yağmurun yağdığı yerde ıslaklığın olması normalse, fıtratının farkında olan bir varlığın da kendine ait bir konuda gereken tavrı göstermemesi o kadar yanlış ve anlamsız olacaktır.

Şimdilerde genleriyle oynanarak veya fare ile kedinin dost olduğundan bahisle sanki fıtratlarının birbirlerine dostluğu emrettiği tezinden yola çıkılarak; insanların sınırlarının veya standartlarının kalmamasına yönelik bir erozyon meydana getirilmeye çalışılmaktadır.

Fıtratların dönüştürülmesi veya bozulmasıyla meydana gelen kötü hallerin arkasından insanların inançları ve buna bağlı davranışlarının da artık dönüşmüş varlıkların dünyada ortay çıkması söz konusu olmuştur. Bu fıtratın yaratılış maksadından uzak bir duruma gelmesinin bu kadar yaygınlaşma sonucunda normal şeylermiş gibi kabul ettirilmeye çalışılmasını da ortaya çıkarmıştır.

Henüz erken dönemlerde farkına varılan sorumlukların oluşturacağı bilinç hali, sıkıntıların henüz çok alanı işgal etmesine izin vermeden ve en aza indirilecek tedbirlerin alınmasını da zorunlu hale getirecektir.

Dünyayı kurtarmaya kalkışanlar; kendilerine davet ederek kurtaracakları bir dünyanın efendileri olmaya kalkışmakla, asıl zulüm denilen bir kötülüğün baş aktörleri olmaktan kendilerini kurtaramayacaklardır.

Başkalarını kurtarmaya kalkışanların kendilerini kurtaramadıkları bir dünyada kokuşmuşluklarının tek reçetesi kendilerinin ve sorumluluklarının farkında olabilmeleriyle ilgilidir.

Başkalarının eğlendikleri ve para kazandıkları dünyada, başkalarını eğlendirmeyi kendine görev bilen kobaylardan olmaktansa; asıl hayatın bu dünya hayatından sonra gelecek olana ve asla sanalı ve şakası bulunmayan dünyaya hazırlanmakla ilgili olacağını da önceden kestirebilmek gerekir

Dünyevileşmeden, dünyanın farkına varabilmek insanlığın kurtuluşu için bir vesile olabilir.

Oyun kabul edilen rollerin oynandığı dünya sahnesinden çıktıktan sonra, her insanın asıl hayata dönüşünden itibaren gerçeklere döneceği de unutulmamalıdır.

Asıl hayat; sonsuza değin sürecek ahiret hayatıdır.

Dünya hayatının geçiciliği; zaten yaşadığımız hayatın hızlıca akmasından veya geçip giden zamanın hiç fark edilememesinden anlaşılacak bir gerçektir.

Geçici olana her şeyini teslim edenlerin; sürekli olan hayat içinde yaya kalmaları yadsınamaz bir gerçeklik olacaktır.

Kendini dünyadaki geçici olanların hızına ulaştırmaya çalışanların; yarışmayı kaybedeceklerini fark etmeleri gerekir.

Geçici olanların hâkim olduğu bir dünyada kalıcı olanların unutulması; oyuncakçı dükkânında kendini kaybeden çocuğun hayat alanını bu dükkândan ibaret kabul etmesi gibidir.

Asıl hayatın dışarıdaki zorluklarının veya gerçekliklerinin olacağını akıl edememek sonrasında meydana gelecek pişmanlıkların da başlangıcı olacaktır.

Hiç kimse kendini enayi veya saf kabul etmediğine göre, acaba insanlar aslında kimi kandırmaktadırlar.

Kandırılmaya çalışılanlar, herkesin kendinden başkası değil midir yoksa?

Kendince açıkgözlü olduğu kabul edilenler; aslında kendinden başkasını aldatamayacak kadar açıkgözlü körler olduklarını hiç fark etmişler midir?

Bazen herkesi memnun eden dünya işlerinin, bazen üzmesini de algılamak gerekirken; herkesin iyi sonuçları isteyen ama gereklerini yerine getiren olmadıklarını da bir kere daha düşünmeleri gerekmez mi?

Geçici yeşilliklere aldananların; kalıcı sararmışlıkları da görebileceklerini bilmeleri gerekir.

Tercih edilecek iki şık vardır.

A)Ya geçici yeşilliğe aldanıp, dünyalıklarla vakit geçirerek kalıcı azabı hak edeceksiniz;

B)Ya da kalıcı yeşilliklere kendinizi hazırlamak için, geçici zevklerden veya Allah’ın razı olmadıklarından vazgeçeceksiniz.

Unutmamak gerekir ki; dünya hayatı aslında kendini kandırmanın şahikasına ulaşılacak zevklerin tadının alındığı yerdir.

Rabbimiz bu konuyu şöyle ifade eder bizlere;

” BİLİN Kİ (ey insanlar,) bu dünya hayatı, sadece bir oyundan, geçici bir eğlence ve güzel bir gösteriden, birbirinizle büyüklük yarışı(na girişmenizden) ve daha çok servet ve çocuk sahibi olma hırsın(ız)dan ibarettir. Bu (dünya)nın durumu, (hayat getiren) yağmurun hikayesine benzer: yağmurun yeşerttiği bitki, toprağı ekenlere sevinç verir; ama sonra kurur ve sen onun sarardığını görürsün; sonunda toprak haline gelir. Ama öteki dünyada (insanın durumu ile ilgili ebedî hakikat açıkça ortaya çıkacaktır): (ya) şiddetli azap, yahut Allah'ın bağışlayıcılığı ve hoşnutluğu; çünkü bu dünya hayatı, kendini kandırmanın zevkin(i tatmak)tan başka bir şey değildir. “ (Hadid 57/20)