Sabahın çiğ şafağında başlar gülün yolculuğu. Erken saatlerde henüz yeni açılmak üzere ya da açmış güller zahmetli bir şekil de toplanır. Bir kişinin günde 50-60 kg gül toplayabildiği düşünülürse zahmetin ölçüsü biraza daha belli olur. Dalların uçlarındaki gülleri toplamak kolay olsa da toplarken küçük dikenlerin parmaklarınıza dokunuşunu hep hissederseniz. Sabahın ayazının çiğ ile birleşimi ile ıslanan güller ellerinizi üşütse de dallardaki dikenler elinize batsa da sizi gülleri toplamaktan alıkoyamaz. Hava ısınmadan, sıcak bastırmadan bahçedeki tüm güller toplanmalıdır çünkü.
Asıl zahmet iç kısımlardaki gülleri toplarken çıkar karşımıza. Elinizi uzatırken başlar gövde de ki sert dikenler, gülü koparıp elinizi çekerken çizmeye başlar derinizi. Bazen çizikler derin olur kanatır. Bazen arının iğnesini bıraktığı gibi takılı kalır elimizde dikenler. Çıkarıp atarsınız ona takılmazsınız bile.
Topladıkça, daha yoğun duymaya başlarsınız gülün kokusunu. Çiğ düşmemiş ise parmaklarınızı yapışkan bir mumsu tabaka sarmaya başlar ve toplamayı daha da zorlaştırır.
İlk saatlerdeki sadece kuş seslerinin yerini ilerleyen saatlerde etraftaki insanların uyandığının belirtisi olan gürültü ve uğultular almaya başlar.
Tek tek toplanan güller önce bir torbaya sonra file çuvallara doldurulur. Bahçede ki pembe gül çiçeklerini toplarken bitmeye yakın geriye dönüp baktığınızda yeniden açan gülleri görmeye başlarsınız etrafınızda.
Zor ve zahmetlidir gülün toplanması. Yağmur yağdıysa yer balçık olmuştur. Dallardaki su tanecikleri sizi ıslatmıştır. Daldan toplanan her gül bir iz bırakır elinizde.
Toplanan güller gül alım yerlerinde tartılır, emeğin ve alnının terinin karşılığı olmasa da değer biçilir. Kamyonlara yüklenen güller fabrikaya doğru yola çıkar. Bazısı modern bazısı geleneksel yöntemlerle işlenirler ve asıl aranan maddeye, gül yağına dönüşür. Üç, dört ton gülden bir kg gül yağı elde edilir. İtina ile ayrılan gül yağları özel kaplarda toplanır. Bazen özel yöntemlerle katı halde elde edilir gül yağı ve gül konkreti adını alır. Özel ambalajlarda ve özel depolarda saklanan gül yağının her bir gramı çok kıymetlidir. Her ne kadar gülün kendisi hammadde olsa da, kozmetik için gül yağı da bir hammaddedir.
Gülün yolculuğu bitmemiştir.  Zaten gülün yolculuğu ne yeni başlamıştır, nede bitecektir. Kırk milyon yıl öncesine dayandırır arkeologlar onun yolculuğunun başlangıcını. Antik mısır, Babil, Yunan, Roma, Osmanlı derken pek çok sarayın bahçesini süslemiştir güller ve her devirde yaşayanları hem kokusu hem güzel görüntüsüyle derinden etkilemiştir. Şarkılar söylenmiş, sayısız şiirler yazılmış ve hikayeler anlatıla gelmiştir gül ile ilgili. Bülbülün aşkı yıllar yılı dile düşmüş, pek çok şair ve yazar bu aşkı anlatmaktan ve bu aşktan söz etmekten kendini alamamıştır.
Her gülün bir hikayesi vardır. Kimisi yazılmış, kimisi zamanla unutulmuş, kimisi ise hiç bilinmemiştir. Gül bir sevdadır bu şehirde, yer isimlerine, çocuk isimlerine adını vermiştir. Bir ismin önünde ya da arkasında hep gül vardır. İnsanlık var oldukça gül hep olacaktır.