Kabul edelim ya da etmeyelim, pek çoğumuzun, araç park ederken küçük de olsa “vukuatı” mevcut. Elbette bunu, “tartışmalı sürücülük becerimize” bağlamak işin kolayı... Ama yapılan araştırmalar, öyle demiyor!

Sürücü kurslarında ne kadar öğretilse de, defalarca denense de, ne kadar usta şoför olsak da park ederken hemen hemen herkeste ufak da olsa bir tedirginlik yaşanır. Hatta araç kullanan herkesin aracını park ederken arabasını hafif sürtme, çarpma gibi vukuatları da mevcuttur. Siz ne kadar usta olursanız olun park sorunu yaşamanız çok mümkün. Araştırmalara göre sorun sizde değil, aracınızda...

"Ehliyetinizin “kaç yaşında” olduğu, yollarda ne kadar süredir “arz-ı endam” ettiğiniz filan gibi şeyler, kimi zaman ve bazı durumlarda hiç ama hiç önemli değildir. Zira “dağ kadar” deneyiminiz de olsa, trafiğe yeni de çıkmış olsanız, mutlaka park yerinde bir ya da düzinelerce “vukuat” yaşamış olduğunuza eminim!

Bunu neden çok “bilmiş” söylüyorum acaba? Çünkü yapılmış araştırmalar var. Efendim geçen yıl sigorta şirketlerine bildirilen kazaların yüzde 30'u, park yerlerinde gerçekleşiyormuş. Elbette çok şükür ölümcül zararlara neden olacak bir durum değil bu, olsa olsa sinir bozucu ve biraz da üzücü. Çünkü hiç yoktan aracın hasar görmesi, boyanması ve de nedense araca hasar gelmesinden daha fazla önemsediğimiz “Abi kaskomdan yiyecek şimdi!” durumuyla karşılaşılması söz konusu... Tabii, çevredekilere ve aracın içindeki yakınlarınıza “rezil” olma durumunu hesaba bile katmıyorum!
Farkında değiliz!

Evet, bunların bir bölümü, bizim “tartışmalı sürücülük becerimizle” alakası olabilir. Ancak durun! Tamamen de değil! Zira yapılan araştırmalara göre suçlu biraz da Otomobillerimizin taaa kendisinde.

Birincisi, farkında değiliz ama, otomobillerimiz giderek büyüyor. Tabii yıllar geçtikçe ve yaş aldıkça değil! Yani, sınıf ortalamaları sürekli artıyor. Yani düşünün, B sınıfında yer alan bir otomobil, bir sonraki nesli (yani yenisi) çıktığında eskisine göre “daha geniş” ve “daha uzun” diye lanse ediliyor.

Her ne kadar “milimetrik” ya da “santimlik” büyümeler de olsa, büyüyorlar işte. Tabii ki günün gereklerine ve taleplerine göre... Ancak park yerlerinde her bir otomobile ayrılan yerler öyle değil. Özellikle de eski park alanlarında. Bu da, örneğin çizgilere uygun şekilde park etmeye çalıştığınızda, iki araç arasına girmekte zorlanmanız, hatta yandakilere “dokunmanız” anlamına gelebiliyor. Çünkü iki araç arasında kalan mesafe giderek azalmış oluyor! Bir de farklı büyüklükteki araçları hesaba katarsanız, “çuvallama” riski giderek artıyor!

Kameralar, sensörler Vs

İkinci neden de, otomobillerin aerodinamik ve tasarımsal kaygılarla görüş alanlarının küçülmesiymiş. Yani, genel olarak yeni küçük sınıf otomobillerde arka camlar küçülüp, sedan araçlarda bagaj boyu ya da yüksekliği artınca “mesafe algılaması”nı azaltabiliyormuş. Aynı şekilde SUV ve pick-up tipi araçların yüksek ve uzun oluşlarını da hesaba katabilirmişiz...

Böyle “miş, muş” dediğime bakmayın, aslında bal gibi de doğru saptamalar. İşte “park sensörü” ve “geri görüş kamerası” da bunun için doğdu zaten! Hatta şimdilerde giderek yaygınlaşmaya başlayan ve genelde “Park Asistanı” diye adlandırılan “otomatik park etmeyi sağlayan” sistemler de öyle...

Ancak bunun, her şeyin çözümü olduğunu da sanmayın. Çünkü bu elektronik sistem de, yüz binde bir bile olsa yanılabilir. Geri görüş kameralarındaki çizgileri anlayana ve alışana kadar da zaman geçebilir!

Peki, ne mi yapacağız? İlla ki dikkatli kullanıp, park yerlerinin daha genişlemesine duacı olacağız. Ya da eski usulde, “yumurtalı koni”ler yardımıyla bol alıştırma yapacağız, ya da aracımızın yardımcı sistemleriyle “anlaşma” yoluna gidip, onların direktiflerine uymayı öğreneceğiz.

Hiçbiri olmazsa, park yeri sıkıntılı yerlere otomobilimizi götürmeyeceğiz... Daha ne tavsiye edebileceğimi şaşırdım ben de şimdi... "

ARAÇ PARK ETMENİN PÜF NOKTALARI

* Öncelikle aracın park edileceği alan iyi ölçülüp, biçilmeli. Öndeki araç ile aranızda 120 santim mesafe kalıyorsa, aracın o alana sığacağı anlamına gelir. Kapılar arasında ortalama 45 santim kadar mesafe bırakılmalı aracının arka tamponu, aracın park etme sırasında arkanızda duran aracın ön tamponuyla aynı sırada olacak şekilde, park edeceğin yerin tam yanında durulmalıdır.

* Arabamızı dikey olarak park edeceğimiz durumlarda sürücü olarak çok fazla zorlanmayız. Dikey park etmelerde en önemli husus araç kapılarının açılacağı mesafeyi ayarlamaktır.

* Zorlanılan park etmelerden birisi iki araba arasına park etmektir. İki araba arasına park nasıl edilir sorusunu cevaplamak için öncelikle şunun bilinmesi gereklidir ki burda en önemli şey dikiz ayalarını kullanmak ve iki araba arasına park esnasında paniğe kapılmadan park etmektir. İki araba arasına park etmek biraz da pratik işi olduğundan eğer bilmiyorsak dubalar da kullanılarak bu pratiği yapmalıyız.

* Özellikle iki araç arasına park durumlarında en önemli püf noktalardan biri de çıkış için doğru parktır. Çıkış yapabilmemiz için park edeceğimiz yerde gerekli boşluk olmalı ve rahat bir çıkış yapabilmek için gerekli mesafe bırakılmalıdır.

* Araç park etme durumlarında şunu da unutmamalıyız, boş bir yere park etsek bile önümüz veya arkamıza araçlar park edecektir. Bu gibi durumlarda çıkış kolaylığı için ön mesafemizin iyi olması gerekir. Eğer bir aracın arkasına park ediyorsak bu mesafeyi ayarlayarak park etmeliyiz. Bir aracın önüne park ediyorsak o aracın çıkabileceği bölgeyi de koruyarak parkımızı yapmalıyız.