AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB üyesi olan bazı ülkelerin AB sürecini aralarındaki anlaşmazlıklar için kullandığını belirterek, ''Maalesef Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy, Türkiye'nin AB üye olma sürecini, kendi yerel siyasi kampanyası için kullanıyor. Eminim ki bu konuda başarılı olamayacak, çünkü Fransız halkının toplumsal zekası, Sarkozy'nin basit yaklaşımından çok daha zengindir'' dedi.

Bakan Bağış, resmi temaslarda bulunmak üzere geldiği Karadağ'ın başkenti Podgorica'da ''Karadağ Avrupa Hareketi'' adlı sivil toplum örgütünce düzenlenen ''Avrupa'nın Zorluklarını Aşmak: Yeni Perspektif Zamanı'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye'nin AB'ye üye olma sürecinde bulunan toplam 33 fasıldan 13'ünü açtığını, açılmayan 20 faslının 17'sinin ise siyasi anlamda bloke edilmiş durumunda olduğunu vurguladı.

AB üyesi ülkelerin AB sürecini aralarındaki anlaşmazlıklar için kullandığına işaret eden Bakan Bağış, şöyle konuştu:

''Maalesef bazıları, isim de vereceğim, Sarkozy, Türkiye'nin AB üye olma sürecini, kendi yerel siyasi kampanyası için kullanıyor. Fransa kamuoyundaki Türkiye'nin gelişmesinin tereddütünü, yaklaşan seçimlerdeki rakiplerini yenmek için malzeme yapıyor. Eminim ki bu konuda başarılı olamayacak, çünkü Fransız halkı bundan daha zekidir. Fransız halkının toplumsal zekası, Sarkozy'nin basit yaklaşımından çok daha zengindir.''

Türkiye'nin Karadağ'la AB sürecindeki müzakereleri konusunda bazı tecrübelerini paylaşabileceğini dile getiren Bakan Bağış, ''Ümit ediyorum ki size de çifte standartlar uygulanmayacak'' diye konuştu.

Bakan Bağış, kendisinin AB'yi bir diyetisyen uzmanı olarak gördüğünü ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hepimiz, ne yediğimize dikkat etmeliyiz ki sağlığımız zinde olsun. Bu reçeteyi AB'nin 27 üye ülkesi uyguladı ve daha güçlü demokrasiye, daha güçlü ekonomiye sahip oldu. Besleme uzmanının damar tıkanması ile sorun yaşamasının reçetenin kötü olduğu anlamına gelmez. Sağlığın değerinin farkında olunması için bazen hasta olmak lazım. AB de bundan geçmektedir.''

AB'nin kendi kuralları yüzünden sorun yaşamadığını vurgulayan Bakan Bağış, üye olan ülkelerin bu kurallara uymadığından dolayı sorun yaşadığını dile getirdi.



-''Bugünkü Türkiye 1995 yılında AB'ye başvuran ülke değildir''-



Bakan Bağış, Türkiye'nin AB'ye üye olma müzakerelerinin ilk fasılını 2005'te açtığını anımsatarak, 2005'ten bu yana ülkenin ekonomisinin çok iyiye gittiğini söyledi.

Türkiye'ye gelen yatırımların yüzde 85'inin AB'den geldiğine dikkati çeken Bakan Bağış, şunları kaydetti:

''AB bir fikirdir ve fikrin ne coğrafi ne de diğer sınırları vardır. Bizim gelecek nesiller için sorumluluğumuz var ve bu yüzden gereken adımları atmalıyız. Ülkelerimizi daha çok demokratik, daha özgüvenli ve daha güçlü yapacak reformlara devam etmeliyiz ve daha parlak ortak geleceğimize bakmalıyız. Bugünkü Türkiye 1955'te AB'ye başvuran Türkiye değildir. Bizim sadece AB'den müzakere tarihi almamız 45 yıl sürdü. O günlerde ise bizim 14 üniversitemiz vardı, şimdi ise 200 üzerinde üniversitemiz vardır. O günlerde yıllık turizm gelirimiz 9 milyon dolar iken günümüzde bu rakam yaklaşık 30 milyar dolardır. Çok şey değişti ve değişmeye devam edecek. Müzakerelerin tamamlanması zamanına kadar Türkiye daha demokratik, daha gelişmiş ve daha da özgüvenli ülke olacaktır.

Bu yüzden AB reformlarını bizim insanlarımız için uyguluyoruz. Biz bu reformları Sarkozy veya Merkel isimli şahıslar için değil, bizim insanımızın iyiliği için yapıyoruz, Karadağ da böyle yapmalı.

Türkiye şu anda dünyanın 16'ncısı Avrupa'nın ise 6'ncı büyük ekonomisidir. Biz Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisiyiz. Biz AB kriterlerini uyguluyoruz ve bu bizi AB'nin güçlü bir partneri yapıyor. Biz bazı zorluklar da yaşıyoruz. Türk halkının yüzde 92'si 'AB'nin Türkiye'ye yönelik çifte standartları olduğunu' söylüyor, bunda da haklıdır. Karadağ'ın da böyle bir şey yaşamayacağını ümit ediyorum. Benim vatandaşlarım Schengen için vize almak zorundadır, bu bazı diğer ülkeler için söz konusu değildir, ama maalesef biz bununla da uğraşmak zorundayız. Bu motivasyon azaltıcıdır.''



-''Bütün sorunların üstesinden geleceğiz, çünkü bizim amacımız var...''-



Kıbrıs sorununun Türkiye'nin AB üyeliği için herhangi bir şekilde ön şart olmaması gerektiğini de vurgulayan Bakan Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:

''AB için Kıbrıs sorunu bu kadar önemliyse o zaman Kıbrıs Rum kesimi kendi sınırlarını tamamen çözmeden AB'ye alınmaması gerekiyordu. Bütün bu sorunlar Türkiye'de negatif bir duygu yarattı, bu konuyla ilgili ama bütün bunların üstesinden geleceğiz, çünkü bizim amacımız var, Türkiye 2023'e kadar dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer almayı hedefliyor. Bu da Cumhuriyetimizin 100. yıldönümü olacak. Cumhuriyetimizin atası Kemal Atatürk ise uzun yıllar önce Avrupa'daki istikrarlı barış için Balkan Birliği ve daha sonra Avrupa Birliği'nin kurulması gerektiğini söylemişti. Yani kendisinin AB ile ilgili vizyonu vardı. Biz hala bu vizyonu paylaşıyoruz ve Türkiye'nin kısa süre içinde AB'nin çok önemli partneri olacağından eminim.''



-Türkiye ile Karadağ ilişkileri-



Türkiye ile Karadağ arasındaki ilişkilerden de bahseden Bakan Bağış, konuşmasını şu anekdotu anlatarak tamamladı:

''İki ülke ilişkilerini anlatırken iki efsanevi lideri Prens Nikola'yı ve İkinci Abdülhamid'i anmadan olmaz. Ülkelerimiz arasındaki dostluk ve kardeşliğin temelleri, bu efsanevi liderlerin birbirlerine olan sevgi ve saygılarıyla atılmıştı. Abdülhamid'in, Prens Nikola'nın sağlığıyla yakından ilgilenip ona doktor göndermesi de esasen bu yakınlığa işaret ediyor. Prens Nikola, ilki 1883, diğeri 1899 olmak üzere iki kez İstanbul'u ziyaret etmişti. Nikola'nın 17 gün süren ikinci İstanbul ziyaretinde Abdülhamid'in oğlu Şehzade Burhanettin Efendi, kendisine bir sürpriz yapar ve Prens Nikola onuruna verilen bir davette kendisini Karadağ milli marşını seslendirerek karşılar. İşte iki ülkenin yakınlığını bu anektodlar en iyi şekilde anlatıyor.''