Başörtüsü mağduru genç kızlar bir gösteride “7,4 de aklınızı başınıza getirmedi mi?” şeklinde bir pankart kullanmışlardı. Bununla Marmara Depremine gönderme yaparak kendilerine yapılan zulme son verilmesini istiyorlardı. Daha da ötesinde dünyada yaşanan bazı gerçekliklerin arkasında yapılan bir haksızlığın yattığını dile getirmeye çalışıyorlardı.
    Yani görülen gerçekliklerin ötesinde “değişmeyen” bir hakikatin olduğunu;  gerçekliklerin tecelli ediş şekli değişse de hakikatin değişmeyeceğini söylemeye çalışıyorlardı.
 Cuntacılar pankart nedeniyle suç duyurusunda bulundu ve yargı gereğini yaptı… Zira “görülen âlem” ile “görülmeyen” arasındaki ilişki, 28 Şubatçıların sığ kafasına sığmayacak kadar şümullü; “arka bahçe” konumundaki yargının muhakeme mecaline girmeyecek kadar cesametliydi…
Aslında Saddam ne zaman bitti biliyor musunuz? Kendi ülkesinde yaşayan Kürtlere gaz bombası attığı zaman. Fotoğrafta bir anne iki çocuğuna sarılarak can vermişti. Annelik içgüdüsüyle o iki yavrusunu bombadan koruyacağını sanıyordu.
Hâlbuki bilmiyordu ki Batılılar muhkem bomba yaparlar… Yaparlar ve satarlar…
Irak İran’a saldırdı milyonlarca masum insan öldü; sonrada Irak Kuveyt’e saldırdı; nihayetinde de Amerika Irak’ı işgal etti ve Saddam’ı öldürdü.
Elbette ki yaşananların politika ilmi ile ekonomik çıkarlarla, konjonktürle izahı mümkün. Ama ben biraz daha derinler de olayı değerlendirmenin gerekli olduğuna inanıyorum.
Efendimiz Hazretleri buyururlar ki:” Her kim bir zalime zulmünde yardım ederse Allah da o zalimi onun başına musallat eder.”
İran Devrimi Amerika’nın işine gelmedi. Devrimi doğarken boğmak istiyordu; Irak Amerika’nın zulmünde ona yardımcı oldu ve İran’a anlamsız bir savaş açtı. Her iki taraftan da Müslümanlar öldü… Peki, sonunda ne oldu? Amerika zulmünde yardımcı olan Saddam’ın Irak’ını işgal etti, kendisini de idam.
Ya Kuveyt? O da Zalim Irak rejiminin yanında yer aldı. Bütün maddi desteğini İran’a karşı kullansın diye Saddam’ın hizmetine sundu. Netice onun içinde farklı olmadı. Yardım ettiği zalim Irak daha sonra başına bela oldu.
Ben buna İlahi Adalet diyorum; isteyen daha seküler isimde verebilir; ortada inkârı mümkün olmayan böyle bir vakıa var işte.
Allah Tekvir Suresinde diri diri gömülen kız çocukları için “hangi günahlarından dolayı öldürüldüklerinin” sorulacağını bildiriyor.
Bu ayetin sadece Arap Müşrikleri için indiğini ve yalnızca cahiliye döneminde gömülen kızlara has olduğunu sanıyorsak fena halde kendimizi kandırıyoruz demektir.
 Irak’lı o annenin sarıldığı iki yavrucağına “ne günahlarından dolayı öldürüldükleri” sorulmayacak mı sanıyorsunuz?
Ya sırf başörtüsü takıyor diye okullarına alınmayan binlerce kız için “ne suçlarından dolayı” diyen bir hesabın olmayacağını mı zannediyorsunuz?
Hatta o öldürülen delik ayakkabılı Hrant Dink İçin de “ne suçundan dolayı” sorusunun tecelli etmeyeceğini mi sanıyorsunuz?
Diri diri kesilen papazların, binlerce faili meçhule kurban masum Kürt vatandaşlarımızın ahı yerde mi kalacak sanıyorsunuz?
Soruyorum Jitem’e: “Gaffar Okkan’ı güler yüzünden başka hangi suçundan dolayı öldürdünüz?” diye…
Ya o hapishanelerde ırzına geçilen çocuklar… Evlatları ölmüş analar… Kürt olsun Türk olsun analar…
İskilipli Atıflar, Şeyh Saidler, Seyyid Rızalar…
Daha dün Hocalı katliamında öldürülen Türkler anılırken “Hepiniz Ermeni’siniz, hepiniz piçsiniz” diye pankartlar açıldı. Üstelikte taşıyanlar şık giyimli bayanlardı. Bayan yani kadın; yani merhametin, şefkatin güzelliğin sembolü olan “kadın”.
“Eril” değil “dişil” güç… Ne kadar hazin bir tablo değil mi? Hocalı katliamını insanlık namına protesto edeceğine ırkçı saldırganlığı kışkırtıyor.
Artık şunu kavrayalım: Ne Saddam’ın Arap’ı, Iraklı Kürt’ten üstündür; nede katledilen bir Türk katledilen bir Ermeni’den.
Hiçbir kavmin mensubu dünyaya bedel olmadığı gibi hiçbir kavmin damarında asil kan bulunmaz…
Peki, ne bulunur ancak asil düşünceler oda hiçbir kavimle ilişkili olmadan… Geleceğe ışık tutabilecek cins kafalarda bulunur.
“Hakikat” diye problemi olanlarda bulunur…
“Akıl” çağı, “bilgi” çağı… Eyvallah! Ama birazda insanlığın “hikmet” çağına ihtiyacı yok mu?
Cümle zalimlerin zulmüne “artık yeter!” diyecek, barış için çırpınacak, yeni değerleri hâkim kılmak için ter dökecek insanlara ihtiyaç yok mu?
Bence dünyanın şu an evrensel ve yeni mesajlara ihtiyacı var… Mevlanalardan, Yunuslardan, Hacı Bektaşi Velilerden kaynaklanan yeni mesajlara… Zira insan çürüyor…
Hapishanede ırzına geçilen çocuklar ruhumuzu kanatmıyorsa; Türkü, Kürdü, Alevi’si ve Sünni’siyle birbirimizi kucaklayamıyorsak.
Ve yüreklerimiz “barış” için atmıyorsa… İnanınki o zaman Mevlanalar Yunuslar ve Hacı Bektaşilerin boynu bükük demektir.
İnsanda çürümeye devam edecek demektir…
İşte o zaman dünya diktatörleri ve zalimleri bayram yapabilir…