Rabbimizin yüce kitabında “sayılı günler” olarak belirttiği ramazanın fırsatlarıyla beraber gittiği gibi ömrümüz de bir gün bitecek. Bundan dolayı fırsat elimizdeyken ibadetlerimize ramazandan sonra da devam edip ömrümüzün her anını ahirette fayda verecek güzel amellerle süslemeliyiz. İbadetler sadece belli bir zaman ve mekana değil ömrün tamamına yayılmalıdır.

Yüce Rabbimiz Kur´an-ı Kerimde;  “Ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” buyuruyor. Yoğun bir manevi atmosferden çıkmış bulunuyoruz. Ancak bu bizim için bir tatil anlamına gelmemelidir. Bu mübarek ayda edindiğimiz güzel hasletlerimizi, ibadet bilincimizi bundan sonra da muhafaza etmeliyiz. Hatta bu güzellikleri senenin diğer aylarına, ömrümüzün her anına yaymaya çaba sarfetmeliyiz.

Dinimize göre ubudiyet süreklilik ister. İslam, insanın elde ettiği manevi kazanımları ve salih amellerin devamlı olmasını müminlerden talep eder. Nitekim Hz. Aişe (ra)´den rivayet edildiğine göre, bir defasında Efendimiz (as)´e: Ya Resulallah! Hangi ibadet Allahü Teâlâ´ya daha sevimlidir? diye sorulmuştu. Efendimiz; “Az da olsa, devamlı olanıdır” buyurarak yapılan güzel işlerin sürekli olanının daha hayırlı olduğunu belirtmişlerdir.

Müslümanların dini hayatlarında müstesna bir yere sahip olan, orucuyla, teravihiyle, mukabeleleriyle, namazlarıyla, itikâfıyla zekât ve sadakalarıyla dilimizi gönlümüzü, kalbimizi ıslah ettiğimiz kutlu zaman dilimi Ramazanı geride bırakmış bulunuyoruz. Allah´a karşı kulluk görevlerimizi yoğun bir şekilde yerine getirmenin, nefis, şeytan ve heveslerimizin isteklerine engel olarak manevi yönden kendimizi geliştirdik.

Bizleri yoktan var eden ve sayısız nimetlerle donatan Rabbimize olan kulluk sorumluluğumuz sadece Ramazan ayına has kılınmış değildir. Yüce dinimizin emir ve yasakları bazı mevsimlere göre belirlenmiş mevsimi geçince pratikten kaldırılan buyruklar değildir. Bilakis onlar insanın hayatı boyunca devam eden insanın insan olmasına, kendisine değer katmasına vesile olan ibadetlerdir. Bundan dolayı bu mübarek zaman diliminde dikkatli bir şekilde eksiksiz yerine getirmeye çalıştığımız ibadetlerimizi yerine getirmeye aynı titizlik içerisinde devam etmeliyiz.

Ramazan ayı vesilesiyle hayatımızdan çıkardığımız kötü ahlak ve alışkanlıklarımızı hayatımızdan tamamen çıkarmanın yollarını aramalıyız. Ancak ne acıdır ki büyük emeklerle elde ettiğimiz manevi ilerlemeler ve güzel ameller bazılarımızca bu aydan sonra birer birer terk ediliyor. Tekrardan günahlara ve kötü alışkanlıklara dönüş yapılıyor. Bu mübarek ayın feyziyle nurlanan midelerimi, kalplerimiz, hayatımız yine normal düzenine döndürülüyor. Tüm bunlardan sakınmamız gerekiyor.

İnsan maddi ve manevi ihtiyaçları olan bir varlıktır. O sadece maddiyattan meydana gelmemiştir. O sadece maneviyattan da meydana gelmemiştir. Bu iki yönünün de birtakım sürekli devam eden ihtiyaçları vardır. Bedenimizi günde birkaç kez maddi besinlerle takviye ettiğimiz gibi ruhumuzu da manevi gıdalarla sürekli beslemeliyiz. Ruhumuzun gıdaları ise Ramazanda yoğun biçimde elde ettiğimiz ibadetlerimizdir.

İbadetlerimizle ruhumuzu huzura kavuşturmuş oluruz. Bundan dolayı Ramazandan sonra sadece Cuma namazı veya yılda sadece Ramazan orucuyla bu manevi huzur tam manasıyla elde edilemez. Bu kalbi huzurun tesisi için gönlümüzü sürekli ibadetlerle, dualarla tevbeyle besler ve kötülüklerinden arındırmamız gerekir. Yine bu şekilde bir hayat yaşamayla günümüz dünyasının stres, depresyon ve çıkmazlarına karşı koyabiliriz. Hayatımızın her anına maneviyatı yerleştirmezsek ruhi bunalım ve karmaşalardan asla kurtulamayız toplumsal barışı tesis edemeyiz.

Rabbimizin razı olacağı bir kul olabilmek, cennete aday olabilmemiz için, İbadetlerimizi ve kulluğumuzu ecel kapımıza gelinceye sürdürmemiz gerekir. Rabbim bizi doğru yolu olan sırat-ı müstekim´inden ayırmasın.

haber32 Ramazan 2017 özel