Gazeteci Yiğit Bulut bir belge yayınladı. İddiaya göre Batılı iki ülkenin istihbarat servisi ile bir üniversite 2009 yılında bir araya gelerek Türkiye üzerine bir rapor düzenlemişler.

            Rapora göre Türkiye 2009 yılı itibariyle artık kontrol edilemez bir noktaya kayıyormuş. Zira İMF ile ilişkisini kesmiş. Yeni önlemler alınması elzemmiş. Buna göre uygulanabilecek senaryolar hazırlanmış; paramiliter ve sivil unsurların eyleme geçirilmesi kararı alınmış.

            Bu rapor gerçekten var mı yok mu? Varsa bu biçimde mi yoksa değiştirildi mi? Gezi parkı olayları raporun senaryosu gereği mi yoksa alakası yok mu? Bütün bunları elbette ki bilemem.

            Lakin raporda bir cümle var ki, sırılsıklam “İngiliz” kokuyor. Rapor ister sahici olsun isterse sahte, hiç önemli değil; çünkü o cümleler tartışmasız bir vaziyette İngiliz şuuraltısını yansıtıyor:

            “Son 300 yıldır hiçbir İslam Ülkesinin etkin ve aktif olmasına izin vermeyen emperyal stratejimiz, Türkiye’nin bu inisiyatifi ele geçirmesine asla izin veremez. Türkiye’nin bu çıkışı durdurulmadığı takdirde gidişatı, küresel emperyal denklemi bozabileceği gibi varlıkları tamamen odaklarımız tarafından yönetilen İslam Ülkelerini de akıllarında olmayan yeni bir yola itebilir”

            Aklıselim sahibi ve biraz da tarih bilgisi olan herkese soruyorum: Bu ifadeler buram buram İngiliz kokmuyor mu? Rapor olsa ne olur olmasa ne olur İngilizlerin hakkımızdaki kanaatlerini göstermiyor mu?

            Hele şu ifadeler var ki yakalarını tamamen ele veriyor:

            “Ekonomik bağımsızlık ve özellikle petrol ve gaz arzına ulaşımdaki coğrafi üstünlük, oluşabilecek bir bağımsızlık bilinci ile birleşince ciddi bir sorun yaratacaktır”

            İMF ile ilişkimizi kesince ayaklarımız üzerinde duracağız, yani ekonomik olarak batının tesirinden kurtulup bağımsız hale geleceğiz, buda bizleri kontrol altına alınamaz konuma getirecek,  üstelik petrol ve gaz ulaşımı da coğrafyamız gereği bizim topraklarımız üzerinden olacak.

            Peki, olacak da ne olacak? Batı için çok tehlikeli olacak...

            Raporun sahihliği benim neyime; birinci dünya savaşında İngilizlerin çizdiği sınırlar ile İslam Coğrafyası parçalanmadı mı? Müslümanlar arasındaki birlikten çekinen İngiliz siyaseti Hilafetin kaldırılması için olanca ağırlığını ortaya koymadı mı? Coğrafyamızı şerha şerha eden ulusçuluğu bize verip petrollerimizi kendisi almadı mı?

            Anlaşılan İngilizler de bir değişiklik yok, işin garibi bizimde değişmeden hep aynı yerde kalmamızı arzuluyorlar. İstiyorlar ki elimize tutuşturulan ideoloji elma şekerini yalamaya devam edelim.

            Üstelik başımıza gelenleri “dünya halklarına  örnek bir antiemperyalizm” olduğu masalını sayıklaya sayıklaya!!!

            Yine basına yansıdı. İngiliz İstihbaratı 2009 yılında Londra’da G-20 toplantısına katılan bir bakanımızın telefon ve elektronik postalarını takip etmiş.

            Bırakalım işin diplomatik skandal olduğu tarafını veya dinlenen bakanın isminin ne olduğunu. Önemli olan dinlenen bakanımızın “maliye” bakanı olduğu gerçeği...

            İş bu kadarla kalsa yine iyi! Takvim gazetesi geçen gün CNN televizyonunun Atlanta’daki merkezinde Christiane Amanpour ile görüştüğünü duyurdu. Bu kanal baştan beri, gezi olaylarını bir “Türk Baharı” başlığı altında ısrarla sunuyor. Haberleri çarpıtmasının arkasında patronlar olduğunu açıkça söylüyor. Patronların özellikle “diktatör” vurgusu üzerinde pek hassas olduklarının da altını çiziyor.

            Kanalın son marifeti Kazlıçeşme’de yapılan mitingi Hükümet karşıtı olarak dünyaya servis etmesi olduğu için gazete muhabiri bunun sebebini sormuş. Aldığı cevap çok enteresan ve bir o kadar da umursamazca.

            “Ne yapacaktık yani... Taksim’deki 150-200 kişiyle mi Türk Baharı olacak! Dünyadaki ilgiyi devam ettirebilmek için küçük bir hile yaptık, hepsi o kadar”

            Pes doğrusu! Pişkinlik diye işte ben buna derim.

            Anlaşılan İngilizler de tava-tencere çalıyor. Yalnız bir farkla ki onlar “İngiliz”ce çalıyor.