DSİ Eski Genel Müdürü, hemşehrimiz Doğan Altınbilek, hayat hikayesini arkadaşımız Hakan Yaman’a anlattı.

Devlet Su İşlerinde 5.5 yıl Genel Müdür olarak görev yapan, hemşehrimiz Prof. Dr. Doğan Altınbilek, Ankara’da özel konutunda arkadaşımız Hakan Yaman’a hayat hikayesini anlattı. Uzun yıllar ODTÜ’de öğretim üyesi olarak görev yapan Altınbilek emekli olmasına rağmen hala ODTÜ’de bir odasının olduğunu ve ders vermeye  devam ettiğini söyledi.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde 5.5 yıl süre ile Devlet su İşlerinde Genel müdür olarak çalışan hemşehrimiz Altınbilek bu süre zarfında 3 Başbakan ve 5 bakanla çalıştığını, bu süre zarfında Isparta’ya ve ülkeye çok hizmetlerinin olduğunu dile getirdi. Dünya Su konseyi başkanılğıda yapan Altınbilekle röportajımızı 5.sayfamızda bulabirsiniz

Hakan Yaman: Hocam sizi tanıyabilirmiyiz?

Doğan Altınbilek: 1944 yılında Isparta’da doğdum. Hem anne, hem de babam Isparta’lı. Baba tarafım Gülcü mahallesinden. Ben doğduğumda babam Çankırı’da üstteğmen olarak görevliydi. Subay çocuğu olduğum için bütün çocukluğum Türkiye’yi gezmekle geçti. Isparta’ya dedemlerin evine gelmekten başka bir imkanım olmadı. Isparta’da hiç okula gitmedim. Isparta’da okul arkadaşlarımın olmasını isterdim. Gençliğimde de ve çocukluğumda de Isparta’ya gelirdim ve dedemin halk pazarının hemen girişinde bir dükkanı vardı. Av malzemeleri satardı dedem. 

Dedem camiye gittiği zaman ben dükkana bakardım. Dedemin evi 3-4 dönümlük bir bahçesi olan bir yerdi. 18 torununun en büyüğü bendim ve özelliğim vardı. Öteki dedeminde Gülcü mahallesinde çok büyük bahçeleri vardı. O zamanlar çok güzeldi. Babamla beraber Türkiye’nin çok yerini gezdim. 1957 yılında orta okulunu okumak için Ankara’ya gittik. Ankara Atatürk Lisesine devam ettim ve birincilikle bitirdim. Bütün bölümlere yetecek puanım varken inşaat mühendisliğini seçtim. 1965 yılında ODTÜ’yü derece ile bitirdim. Haziranda mezun oldum Ağustos’ta da Amerika’ya gittim. 5,5 yıl master ve doktora çalışmalarımı yaptım. Doktoramı bitirince hocalarımın baskısı ile ODTÜ’ye geri geldim ve 1970 yılında göreve başladım.

1970’li yıllarda çoğu kişinin olduğu gibi bizimde gençliğimiz harcandı. 1980’de ODTÜ’den bir anda 350 tane öğretim üyesi ayrıldı. Bizde o furyada eşimle bir karar verdik ve Suudi Arabistanın cidde şehrine gittik. 5 sene sonra bir yasa çıktı aynı yerde profesörde olamıyorduk. 

1980 yılında ODTÜ baya kan kaybetmişti. 1965 yılında kurulan bir üniversite çok hızlı bir şekilde yükselmesine rağmen daha sonra bu olaylardan sonra ciddi bir öğretim üyesi kaybına uğradı. 1988 yılında bölüm başkanı oldum. ODTÜ’nün inşaat mühendisliği bölümünü ayağa kaldırmak bana düştü. Daha öncede dekan yardımcılığı yapmıştım. 1988 yılından 1996 yılına kadar bölüm başkanlığı yaptım. 

ODTÜ’de en uzun görev yapmış kişi benim. Emekli olmama rağmen ofisim var. Üniversitede orada ders veriyorum. 1996 yılında yurt dışına gitmeyi düşünüyordum. Kızım da o arada üniversiteyi yeni bitirmişti. Yurt dışında master yaptırıp Türkiye’ye getiririm diye düşünüyordum ama benim Amerika’ya gideceğimi gören meslektaşlarım bir anda bana DSİ genel müdürlüğü teklif ettiler. Aklımda olmayan bir işti. Hatta DSİ’nin beni kabul edip etmeyeceğini sorduğumda, kabul eder cevabı verdiler. 

1996 yılından 2001 yılına kadar çalıştım. Şu zaman kadar DSİ’de en uzun görev yapan kişi benim. Önemli olan uzun kalmak değil, verimli olabilmekti ve ben birşeyler yapmaya çalıştım. 5 yılda 5 tane bakan, 3 tane başbakan değiştirdim. Türkiye ve Isparta için çok büyük işler yaptık. DSİ’den ayrıldıktan sonra Üniversiteme geri döndüm. 2005 yılında kadrodan ayrılarak emekli oldum. Büyük bir holdinge geçerek enerji başkanı oldum. Hidroelektrik santraller ve barajlar yapmaktı görevimiz. 

Gençlik yıllarımdaki ideallerimden biri üniversite hocası olmaktı. Üniversite 1. Sınıfta hocalarıma giderek efendim beni asistan olarak alır mısınız diye sordum. Hocalarımın daha üst sınıflardan alacağını öğrendim daha sonra. Alman bir profesör vardı ve bana asistanım olur musun dedi ve hemen kabul ettim. Benim okuttuğum öğrencilerin çoğu profesör oldu. 

Hakan Yaman:  Isparta ile bağınız hala devam ediyormu?

Doğan Altınbilek: Evet hala devam ediyor Isparta ile bağım. Önceden bir evimiz vardı ama tahta olduğu için tehlike teşkil ediyordu ve evi sattık. Annemin son zamanlarında daha rahat edebilmesi için postanenin hemen arkasında dairemiz vardı. Tek üzüldüğüm taraflar geçmiş dostlarımızı vefat ettiğini görmek oluyor. 2010 yılında annem yazlığa gitmeyi çok seviyordu ve götürüyorduk. Hastalandı ve hastaneye yattı. 2 ay kadar hastanede kaldı. Isparta yaşanılabilir bir şehir. 

HAKAN YAMAN: ISPARTA’NIN GELCEĞİNİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ ?

Doğan Altınbilek: Isparta’nın markası güldür. Her şehrin bir amblemi var. Isparta tarım ekonomisine daha yatkın bir şehir. Isparta’da sulanan alan Türkiye’de en yüksek yerlerde. Dünyanın her tarafında en fakir olan işçiler. SDÜ’nün yetiştirdiği öğrenciler ve bu öğrencilerin Isparta’ya kattığı maddi imkan ekonomik açıdan çok güzel oldu. Çok güzel bir Eğirdir gölü olmasına rağmen Isparta, Antalya kadar turistik bir yer değil. Sanayi şehrine dönüşmek lazım. Isparta; bankada nakit parası olan iller arasında yüksek bir yerdeydi. Ekonominin çarkının döndürülemesi lazım. Mesela Eğirdir’de din turizmi de var. Kapadokya gibi çoğu yerden turistleri getirebiliyorlar. Bu yerler daha iyi reklam edilebilse daha çok kişiyi buraya getirebilirler. Geçenlerde interneti karıştırırken Kovada gölünde bir gönüllünün farklar yarattığını gördüm. Ben Isparta’lı olmama rağmen oraları bilmiyorum. 

HAKAN YAMAN: DSİ ESKİ GENEL MÜDÜRÜ İKEN ISPARTA İLE İLGİLİ ÇALIŞMLARINIZDAN BAHSEDER MİSİNİZ ?

Doğan Altınbilek: Darıderesinin baraj olmasında çok emeğimiz oldu. Benim zamanımda 12 tane yeni gölet başlatıldı. Yeni yapılanlarla beraber 20’ye yakın gölet yaptık. Eğirdir gölünü daha kötü durumdan kurtarmak için epey çalışmalar yaptık. Isparta’daki sulamaların yeniden ele alınması lazım. DSİ çok büyük bir kuruluş olduğu için Isparta dışında da çok büyük işler yaptık. önemli ölçüde Türkiye ve Isparta’da emeklerimiz oldu.  Isparta’nın 10’dan fazla ilçesini eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in konvoyunda gezdim. 

HAKAN YAMAN : DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜZ ZAMANINDA BİR PROJENİZ VARDI. KIBRIS’A BALONLARLA SU GÖTÜRME PROJESİ. BU PROJE NE OLDU ?

Doğan Altınbilek: Bu proje gerçekleşti. Zamanın başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan’dan bir yazı aldık. Kıbrıs için su getirilmesi yazıyordu. Bu şekilde hızlı olmak ya da alt yapı yapmak mümkün değil. Boru hattı döşeyeceksiniz ve her iki tarafa da gölet, ya da baraj yapacaksınız. Gelecek yaza yetişmeyeceği için bunu nasıl yaparız diye düşündük. Norveç’te bir firma geldi bize başvurdu. Bazı ada devletlerinde bu su taşıma işi var. Bu şirketlerin çalışmalarını izledik ve bu şirketlerle bir anlaşma yaptık. o zamanlar Manavgat barajından su alarak, Afirka ve doğu ülkelerine su satmak için Turgut Özal’ın başlattığı bir proje vardı. Bunu 1999 yılında Bülent Ecevit bitirdi. 

Adana’da bir noktada suyu bulduk. Oraya da bu balonları getirerek suları yüklettik ve adaya götürdük. Adaya da boşaltma istasyonu yaptık. Bunun açılışını başbakan ve cumhurbaşkanının katılımı ile çok büyük bir açılış yaptık. Hatta daha önce bir deneme yaptık. Balonu getirdik. Antalya limanında doldurduk balonu ve Kıbrıs’a gönderdik. Tabi o zamanlar balonun yanaşması için bir platform yoktu ve biz sözleşmeden önce bir deneme çalışması yapıyorduk. Gönderdiğimiz balon hem Kıbrısa gitti, hem de Türkiye’ye geri geldi. Biz de inandık ki bu balon işi çalışacak. Sözleşmelerimizi yaptık.

istasyonumuzu kurduk. Kıbrıs’a çok su taşındı fakat kova ile su taşımaya benziyor. Ufak tefek aksaklıklar yaşadık bu konuda. Balonu çeken tekneyi zor durumda bıraktığı için balonu kesmek zorunda kalmışlar ve bir daha balonu bulamadık.  Şu anda bu sistem çalışmıyor ve adaya gelecek sene denizin 250 metre altına döşenen borulardan pompalanarak ulaşacak.

HAKAN YAMAN: DÜNYADA KURAKLIK ARAŞTIRMALARI YAPILDI. DÜNYA NEREYE GİDİYOR ?

Doğan Altıhnbilek: Türkiye’de erozyon ile kaybedilen toprak miktarı gerçekten çok büyük. Ülkemiz zaman zaman ciddi yağmurlarla karşılaşıyor. Hem de çok iyi ağaçlandırılmamış. Çocuklarımıza da bu kültürü aşılamamız lazım. Bize de bu tutum ODTÜ’den geliyor. ODTÜ’nün her tarafı ağaçlarla kaplı. 10-15 milyon kadar ağaç var bu alanda. 1963’te Türkiye’nin çölü olarak görülen Ankara’ya dikilen ağaçlar çok güzel olmuştu. ODTÜ mezunlarının hepsi bulundukları yerlere hemen ağaç dikmeye çalışırlar. 

Hakan Yaman: GELECEK DÖNEMLERDE SU İLE İLGİLİ BİR ENDİŞEMİZ OLACAK MI ?

Doğan Altınbilek: Su durumu mesela Türkiye bu sene kurak geçti. Bu sene Türkiye’nin bütün kesimlerinde ciddi bir su eksikliği vardı. 800’den fazla barajımız var o yüzden bu seneyi bu şekilde geçirdik.  1 sene daha kurak geçse düşünmek bile istemiyorum. Bu sene bir don olayı ile kayısı üretimi sıfırlandı ve eriğin fiyatı çok pahalı oldu. Uzun süreli kuraklıklar Türkiye’yi çok kötü sarsar. Bir süre sonra su sıkıntısı arkamızda kalacak. Türkiye’nin esas suyu karların erimesinden geliyor. Kışları eriyen karları yakalayamazsanız çiftçiler için uzun, sıcak ve kurak bir yaz olur. Bir köyde yapılan baraja kimse karşı çıkmıyor. Biliyorlar ki bu baraj o köye refah getirecek. 

HAKAN YAMAN: BU KADAR YOĞUNLUĞUN İÇERİSİNDE EVE ZAMAN AYIRABİLİYOR MUSUNUZ ?

Doğan Altınbilek: Şu anlarda daha rahatım ayda bir ya da iki kere yurt dışına gidiyorum, diğer zamanlar buradayım. Subay bir ailenin çocuğu olduğum için disiplinli bir aile geleneğim var. Çoğu yurtdışı gezilerime eşimi de götürüyorum. 41 yıllık bir evliliğimiz var. Bu evlilikten 2 tane çocuğumuz var. Çocuklarımız Bilge Altınbilek ve Erdem Altınbilek. Eşim ve çocuklarımın hepsi ODTÜ mezunu. Eşim çok başarılı bir öğrenciydi ve daima çok iyi derecelerle mezun oldu. Mezuniyetten sonra kariyer yerine kendisini bize ve ailesine adadı. Bu da benim için çok büyük bir şans olmuştur. Ev işlerini kendi hallederek beni büyük bir yükten kurtarmıştır. Bende ne başardıysam eşim sayesindedir. 

Çocuklarımın Üniversiteye hazırlanmasında da çok büyük emekleri olmuştur. Kendisi sadece ailevi şeylerle meşgul değil. Çeşitli sosyal projelere de katkıda bulunuyor. 1999 depreminde bölgede etkilenen ailelere çok büyük bir yardım kampanyasını devam ettirdi. Bir çok hayır ilerinde mesela çocukların okuması giydirilmesi okul taramaları da yürütüyor. Sadece kendi çocuklarmız için değil, diğer çocuklar için de elimizden geleni yapıyoruz. 

HAKAN YAMAN: BOŞ ZAMANLARINIZDA NELERLE UĞRAŞIYORSUNUZ ?

Doğan Altınbilek: Eskiden beri çok tiyatro izlerdim. Gençliğim de iyi bir kitap okuyucusuydum. 1950 yılından sonra tenis oynamaya başladım. Amatörce işlerimiz var. Sinema ve tiyatroyu çok seviyoruz ailecek. 

HAKAN YAMAN MÜZİKLE ARANIZ NASIL ?

Doğan Altınbilek: Eşimle beraber her türlü müzik dinliyoruz. Klasik müzik konserlerine de gidiyoruz. Bilkent orkestrası var. Ayda bir iki kere gidiyoruz. Mesela eşimle birlikte hafta sonları yataktan kalkmadan Zeki Müren dinlediğimiz oluyor. Bizim çocukluğumuzunda ayrı bir tadı vardı.  Yeni nesil bilgisayarı çok güzel kullanabiliyor.  Şimdi ki öğrencilerimiz de hem çalışıp, hem de okuyarak hayatlarını kazanıyorlar.  Bizim zamanımızda böyle bir şey yoktu. 

Hakan Yaman: Hocam bize evinizin kapılarını açtınız ve hayat hikayenizi anlattınız. çok teşekkür ederim. size hayatınızın geri kalan kısmında önce sağlık sonrada eşinizle, çocuklarınızla ve torunlarınızla mutlu bir hayat dileriz.

Doğan Altınbilek: bende sizlere teşekkür ederim, bana böyle bir imkan sağladığınız için.