Belediye başkanlığı yarışında ki siyasi rekabetin içerisinde yer almak gibi bir niyetim yok. Yerel televizyon kanalında adayların çok sıklıkla kendilerini, projelerini anlatan söyleşilerini, çok fazla takip etmemekle beraber, ara sıra birazcık dinlerim. Bu dinlemelerden birinde duyduğum  bir ifade ve düşünce beni çok rahatsız ettiğinden, bu yazıyı kaleme almaya kendimi mecbur hissettim.
                         …….
        Tartışma konusu otobüs duraklarıydı. Konuşmacı belediye başkan adayı avukat, bir başka belediye başkanı adayının kapalı duraklar yapma ve duraklara klima, televizyon koyma projesini eleştirerek diyordu ki “kapalı duraklara klima, televizyon konulmaz, koyarsan Suriyeliler çalar.”  İlk duyduğumda dil sürçmesi, hızlı konuşmadan kaynaklanan istem dışı bir ifade olabileceğini düşündüm.  Üç beş gün sonra, başka bir mekânda aynı fikri aynı ifadelerle tekrar beyan  ettiğini izledim. Daha sonra, aynı adayın yapacağı teahhütleri tanıtan reklam filminin birisinde, Ispartaya yerel üretici gıdacıların alınmadığını oysa Suriyelilerin doldurulduğu ifadesini gördüm. Birbiriyle alakasız konuları  anlamsız, absürt bir mantık kurgusuyla birleştiren bu reklamı izleyince, iyice anladım ki; ‘Suriyeli konusu’ bir dil sürçmesi değil, ciddi siyasi bir argüman olarak kullanılmakta.
                      ……
        Öncelikle şunun altını çizmek gerekir ki; Suriye’den insanlar yerini, yurdunu, toprağını, malını ve birçoğu babasını, annesini, akrabasını keyfinden bırakıp diğer ülkelere gitmiyorlar. Ortada, uzun zamandır süren acımasız bir savaş durumu var. Ve bir kısım Suriyeliler can korkusuyla komşu ülkelere sığınıyorlar. Türkiye’de bunlardan birisidir.
        Can korkusu endişesiyle, her şeyini yurdunda bırakarak başka ülkelere göç etmek zorunda kalan insanlara kapılarını açan diğer insanlar ise misafir sever, erdemli insanlardır. Allah (c.c) Müslümanların kardeş olduğunu bildiriyor. Ayrıca bu bir kardeşlik sorumluluğudur. Zaten yeryüzü Allah’ın değil mi. Neyi kimden kıskanıyoruz.
                   …….
        Suriyelileri siyasi propaganda aracı olarak kullanmak ahlaki, etik bir yaklaşım, düşünce  değildir. Hele hele hırsızlıkla suçlamak. Her toplumda iyi insanlarda olur, kötü insanlarda. Suriyeliler içerisinde de iyi insanların yanında, tüm diğer toplumlardaki gibi, kötü insanlarda vardır.
        Fakat bir topluluğu kapsayacak şekilde, o toplumun ismini vererek, genelleyici bir ifade kullanarak (suriyeliler çalar demek gibi) suçlamak kadar yanlış, hatalı bir düşünce olamaz. Hele hele, can korkusuyla ülkesinden kaçmış insanları suçlamak bir avukata hiç yakışmaz. Bir hukukçunun savunması gereken ilk ve temel hak “yaşam hakkıdır.” Bu en temel insani değerdir. Bir avukat,  bu temel insani değeri savunmayacakta neyi savunacak.
                    …….  
       Bir şehre önder olmak isteyen insanlar; o topluma erdemli, ahlaki düşünce ve tutumları önermesi gerekir. Toplumu ayrıştırıcı, ötekileştirici duygulardan uzak durması önemli ve gereklidir. Bu siyasetin en önemli etiği, vasfı olması gerekir. 
       Ayrıştıran, ötekileştiren, horlayan, suçlayan insanlar toplumlarda olur. Öne çıkarak başkan olmak isteyen kişiler, bu insanların düşüncelerini yatıştırmak ve erdemli, ahlaklı olanı önermek yerine, bu duyguları ateşleyerek besleyerek oy devşirmeyi  tercih etmesi, o topluma ve insanlara güzellik getirmez. Bencil, ihtiraslı bir toplumun oluşmasına sebep olur.
                    …….
       Fani dünyada güzel eser bırakmaksa amacımız; erdemli, insani değerlere uygun siyasi bir söylemi ve düşünceyi ortaya koymalıyız. Yoksa üç günlük şu fani dünyada, koltuk sevdasıyla yapılanlar ‘baki alem’de bizleri çok zor durumda bırakan eylemler olarak amel defterine işlenecektir.
                                                          Bizden Hatırlatması…