Tabii ki Reisimiz ERDOĞAN,  % 53 ile kazandı. İlk Başkanımız oldu. Partimizden daha fazla oy aldı. Milletinin güvenini tazeledi. Tartışmasız lider olduğunu ve başarısının tesadüfi olmadığını dünyaya bangır bangır bir daha hatırlattı.

Elbette İNCE de kazandı. Başkanlık seçiminde Türkiye solunun göremeyeceği % 30 bandını yakaladı. Kendi partisinden 8 (sekiz) puan daha fazla oy toparladı. Gördük ki zaten ilk turda kazanmayı kendi de beklemiyormuş. İkinci tura kalıp, işi Erdoğan karşıtlığına döküp, etnik oyları da alıp Erdoğanı ikinci turda devirmeyi umuyormuş...

BAHÇELİ de gerçekten kazandı. Seçim öncesi anketlerde kendilerine en çok % 5 bandını layık görenlere inat, bir önceki iki seçime yakın olarak oylarını korudu. Cumhurun gönlüne girdi. Parti için: Milliyetçi eksenden başka bir bildikleri yok, imajını da kırdı. Adam gibi adam olduğunu kanıtladı.

AKŞENER de kazandı. Çok ütopik ve Türk milletim tabiatına aykırı vaatlerine rağmen, sağcı siyasetin realitelerini bilmezlikten ve görmezlikten gelerek çıktığı bu yolda, partisine barajı aştırmayı başardı ve meclise soktu. Çiçeği burnunda bir parti için epey milletvekilliği de topladı.

DEMİRTAŞ bile kazandı. Daha önceki seçimlerde partisinin aldığı oyları korudu ve doğunun ve güneydoğunun hakimiyetini elden bırakmadı.

KARAMOLLAOĞLU da kazandı. Onca yılın arkasından partisini ülke gündemine taşıdı. Kendisinin cumhur ittifakı haricindeki seçmen tarafından adam yerine konulmasını sağladı.

PERİNÇEK de kazandı diyebiliriz. Unutulmaya yüz tutan sosyalistleri ve İzmir gibi kuvvetli olduğu şehirlerde kendi kendileri ile moral buldular. Medyada yer buldular ve kendilerine gaz veren egemen dünya güçlerine karşı da güven tazelediler.

Tablo böyle iken akıllara şu soru da gelecektir. Bu seçimin kaybedeni kim? Elbette her seçimin bir kazananı ve bir de kaybedeni vardır. Dünya düzeni böyle işlemektedir. Ancak seçime giren herkesin beklentileri farklı olduğundan olsa gerek, her seçimden sonra herkes kendine bir kazanç çıkarmayı başarır. İşi önceki yarışlara göre değerlendirir. Artırdığı oylarını ve popülaritesini kar sayar ve asla kaybetmez.

Reisimiz ERDOĞAN, partimizin oyları düşerken kazanmıştır. Reis bu millete karşı kendi karizmasını, kendi inancını ve kendi kararlılığını ortaya koymuş ve kazanmıştır. Ama bu gayreti aynı oranda veya daha fazla vekil arkadaşını meclise taşımaya yetmedi. Gecenin epey ilerlediği bir saatte balkon konuşmasında ise bu durumu bizler gibi kendisinin de gözlediğini ve sıkıntının teşhisini en kısa sürede belirleyip, gerekeni yapacağının mesajını verdi.

İNCE ise seçimden bir gün sonraki değerlendirme toplantısında, seçim sonuçlarının ayan beyan ortaya çıktığını ve seçimlere itiraz etmenin ve birilerini sokağa çağırmanın anlamının olmadığını metazori olarak açıkladı. Ama buna rağmen Türk soluna % 30 bandını hatırlattığını ve kaybederken kazandığını ve bunun hiç de küçümsenmeyecek bir başarı olduğunu dile getirerek mutlu oldu. İnce, basın mensuplarının, ileride gündeme gelecek CHP'de parti içi gelişmelere yönelik sorularına ise net cevaplar vermedi/veremedi. Bekleyip göreceğiz, dedi.

Merkezi siyasette hal böyle iken şehrimiz ISPARTA'da seçimleri nasıl değerlendirmek gerekir, diye birçok okuyucumuzun aklına gelen soruya da hemen cevap verelim.

Seçim öncesi yerel gözlemler ve yerel anket çalışmalarına bakılınca Ak Partinin 2 (iki) vekilliği garanti idi şehrimizde. Diğer iki vekilliğin ise CHP, MHP ve İP arasında geçeceği konuşuluyordu. Reisin şehrimizdeki devasa mitingi ve Valilik meydanındaki  müthiş performansı ve sayın vekilimiz Mehmet Uğur GÖKGÖZ'ün de ilçe veya köy demeyerek cadde cadde, sokak sokak, kapı kapı birebir çalışması bu başarıyı bize getirdi.

CHP ve MHP açısından ciddi kayıplar ortaya çıkmıştır ve bu gerçek vekil adayları tarafından sitemle dile getirilmiştir. Ancak yine de, CHP ve MHP il teşkilatlarına da yukarıdaki ülke geneli başarılarını hatırlatmak sanırım iyi bir teselli olacaktır. Isparta MHP İl teşkilatının, Devlet beyin hükümete karşılıksız ve limitsiz verdiği büyük destekden dolayı aldığı/alacağı paye zaten onlara on yıllarca yeter de artar. CHP de üzülmesin. Tabanının zaten en az yarısının eski DYP'lilerden oluştuğunu da unutmasın. Şehrimizin tek bayan vekili Aylin CESUR hanımın merhum hemşerimiz ve eski cumhurbaşkanımız Süleyman DEMİREL'in özel doktoru olması ve Demokrat parti tabanının teveccühü böyle bir tabloyu zoraki doğurmuştur.   

Hasılı, seçimler herkese, hepimize ve Türk milletine hayırlı olmuştur. Olacaktır da. Aynı temenni dünyadaki dost-düşman ülkeler için de hayırlı olacaktır. Gördük ki, bütün dünya liderleri açıklamalarında seçimimizde herhangi bir olumsuzluk yerine tebrik ve takdirlerini seçim sonu hemen açıkladılar.

Başkanımız  "artık tamam" diyerek medya hokkabazlığı yapanları da kazandığı zafere rağmen kucaklayarak büyük başkan olduğunu bir kez daha göstermiştir. Büyüklüğünün gereği olarak toplumun tüm katmanlarını kucaklamaya da devam edecektir.

Sonsöz olarak, durmayacağız. Yola devam edeceğiz. Yolumuz önceden olduğu gibi uzun ve meşakkatlidir. Çünkü nihayetinde, her iki dünyada tüm insanlık için hayırlara vesile olması bizim için tek gayedir, tek idealdir. Kalın sağlıcakla...