Elma hasadının yaşandığı ve kutsal elmanın yetiştiği söylenen Büyükkabaca ‘da hafta sonu yöre tanıtım filmi çekildi. Çekimler sırasında beldesini tanıtan Büyükkabaca Belediye Başkanı Ali İhsan Temurçin, beldesinin tanıtımını ve tarihçesini şu sözlerle ifade etti: ‘’ Büyükkabaca ilin en büyük beldesi ve nüfus olarak beş ilçesinden büyük bir yerleşim birimi. Yerleşim alanı olarak Isparta’nın 11. büyük yerleşim alanı Büyükkabaca’nın tarihsel boyutu ise şu: Türklerin batıya doğru Orta Asya’nın kavimler göçü dediğimiz Hazar Gölü’nün Kuzey’inden Avrupa içlerine giden bir göç, ikinci göç Alparslan’la 1071’de Malazgirt’le Anadolu’nun içlerine gelen bir göç. Büyükkabacalılar da 3. göç dalgasında Hazar Denizi’nin altından Azerbaycan Genca’da konaklamışlar. Oradan İran bölgesi Isfahan ve Tebriz Bölgesi’nde konaklamışlar belli bir süre. Tebriz’den sonra Mardin ve Konya bölesi, ondan sonra da Selçuklu kılıç hakkı olarak bu bölgeyi Büyükkabacalı yörüklere vermiş. Bu bölgede Büyükkabaca’nın dışında 7 değişik yerleşim birimi var. Bu 7 değişik yerleşim birimi, gölden kaynaklı sivrisinek saldırısından dolayı Büyükkabaca’da toplanıyor. Dolayısıyla Büyükkabaca’nın nüfusu bölgedeki en büyük nüfus olarak geliyor. Ovamızın genişliği, halkımızın girişimciliği ve ekonomik gelirlerimizin büyüklüğü dışarıya göç vermememizin etkenlerinden. Onun için hala kendi kendine yeten, insanların doğduğu yerde doyabildiği bir belde. Büyükkabaca ovası 1977’de sulanabilir tarım arazisine geçti. O günden bugüne bölgenin bahsettiğim doğal klimatolojik etkisi ve mikro klima etkisiyle meyvecilik için altın bölgeler içinde geçiyor. Çünkü Akdeniz Bölgesi’nin boğucu nemli sıcağı Toroslar’dan dolayı bu bölgeye gelmiyor. İlerimizdeki Afyon’un vurucu, dondurucu soğukları da  bölgeye gelmiyor. Tam bir çukurda, doğal bir iklim yapısı olarak meyvecilik için ideal bir bölge. Bölgemizde aşağı yukarı 25 bin ton elma,12 bin tona yakın da kayısı üretiliyor. Resmi kayıtlara göre de 1500 tona yakın kiraz üretiyoruz. Üzümümüz çok sınırlı bölgede ama yine bölgenin en büyük pancar üreticisiyiz.’’


‘’TARIM VE HAYVANCILIKTA GEÇİCİ DEĞİL, KALICI ÇÖZÜMLER ÜRETİLMELİ’’
Büyükkabaca’da iki dönemdir belediye başkanlığı görevini yürüttüğünü, 2004-2009 yılları arasında da Isparta İl Genel Meclis Üyeliği yaptığını belirten Başkan Temurçin, kendisine yöneltilen ‘’Göç veriyor musunuz ve yörede hayvancılıkla geçimini sağlayanların dile getirdiği gübre, yem, ilaç paralarındaki yüksek artış şikayetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz ‘’ sorularını ise şu sözlerle cevaplandırdı: ‘’Artık teknoloji gelişti, halkın yaşam standardından beklentileri de yükseldi. İnsanların beklentisine kırsal maalesef cevap veremiyor. Şehirler çekiyor, köyler itiyor. Doğum ve ölüm oranımız aynı seviyede devam ediyor. Normalde artış olması lazım, artışımız da yok.Göç veriyoruz ,ama düşük oranda.Kısmi olarak hayvancılık ,daha çok tarımda  meyvecilikle geçiniyoruz.Tüm ülkenin problemi bu.Ciddi manada et ve süt ürünleri ihtiyacı var. Fakat Türk hayvancılığının girdi maliyetleri yüksek. Bunun sebebi ne. Bir kere hayvanın yemini de dışarıdan alıyor olmamız. Normalde slajını yapmadığın hayvancılığın sana ekonomik bir katma değeri yoktur. Nasıl yorumlarım bunu. Siz her gün restoranda yemek yerseniz, aile ekonominizi bitirirsiniz. Sindiremezsiniz yani. Dışarıdan aldıklarınızla hayvancılık yaparsanız, size kar marjı kalmaz. Sürdürülebilirliği sağlanamaz o işin. Ciddi yapısal reformların yapılması lazım. Hükümet bu konuda destekler veriyor, teşvikler veriyor, vergi iadeleri yapıyor, hayvan başına ödemeler yapıyor, kulak memesi ödemeleri yapıyor, yem desteği yapıyor ama demek ki yetersiz. Ya da üretici ile tüketici arasındaki fiyat sarmalı makası açılıyor. Siz hayvancıdan dinlediğiniz zaman girdiler çok yüksek, et fiyatı çok düşük ama kasap reyonuna gittiğinizde tüketiciye göre et fiyatı çok yüksek. Üretim tüketim dengesinin planlaması, planlı üretim yapılmasıyla bu denge sağlanır. Ülkenin ihtiyacına göre kaynaklarınızı kanalize ederseniz ve arada boşluk bırakmazsanız dengeli bir şekilde tüketimi dengelersiniz. Üretimi de tüketime yönelik yaparsınız. Ama siz, kısmi zamanlarda arızi durumlarda hayvan sayısı azalıyor ve dışarıdan et ithaline başvuruyorsunuz piyasayı dengelemek için. Sonra yine farklı şekilde bu sefer arz yükseliyor, fiyat düşüyor .Bu örümcek ağı  teoremi dediğimiz ekonomideki mantık ,sık sık üreticinin başına bela.Geçici çözümler yerine,kalıcı çözümler gerek. Ne dersiniz tıp dilinde, semptomatik çözümler yerine, kronik çözümler yapmanız lazım. Allah ülkeye, devlete zeval vermesin.Biz kişiler olarak,hepimiz geçiciyiz.Kurumlar bakidir,kişiler gelip,geçicidir.Hepimiz  hoş bir seda bırakıp gitmenin derdindeyiz.Biz her ne kadar kendi çapımızda iyi şeyler yapsak da,ülkemiz kötü olursa,biz daha kötüleşiyoruz.Allah ülkemize,milletimize zeval vermesin.’’


‘’KUTSAL KİTAPLARDA CENNET DİYE TABİR EDİLEN YERE BİRAZ BENZİYOR’’
Hoyran Gölü karşısında yamaçlarda yer alan elma bahçelerinin gezildiği sırada ‘’Dağdan bağ yaptık’’ larını  belirten Başkan Temurçin: ‘’Burada üretimde 18 çeşit elma var.Ağustos’un 10’unda başlıyoruz erkenci türlerle ve Aralık’ın başına kadar hasat devam ediyor.En son pink lady ve granny  smith ile bitiriyoruz.Elmanın şimdi Ekim ayı ortasında hasat edilebilen florina dediğimiz türünün hasadı gerçekleşmekte.Yeni  depolama teknolojisi smart ‘la elmanın en az 12 ay stoklama ömrü var’’yöre üretimine ilişkin  açıklamasının ardından,ilgi çeken ‘’Kutsal elma ‘’  dayanağını ise şu anlatımla ifade etti: ‘’Hoyran Gölü’nün Kuzeybatı kısmındayız.Burada Allah vergisi  doğal klimatolojik etkide mikro klima etkisi ile yetişen kutsal Büyükkabaca elmasını görüyorsunuz.Büyükkabaca elmasının en önemli özelliği farklı bir kabuk kalınlığı ve farklı bir aroması var.Bu aromanın özelliği gölden kaynaklı yarım derecelik nem.O yarım derecelik nem,bütün meyvelere farklı bir kabuk kalınlığı ve aroma veriyor.Ayrıca o yarım derecelik nem erken ve geç bahar donlarının çiçekleri yakmasını engelleyerek,  meyve havzası  yapıyor ve mikro klima etkisiyle bölgeyi meyve  cenneti haline getiriyor. Büyükkabaca elmasının kutsiyeti ve kutsallığı nereden geliyor derseniz, Kitabı Mukaddes  17. Tekbir, 4. Bab’da şöyle yazar:Adem babamız Havva anamızı cennette elma ile baştan çıkardıktan sonra cenabı Allah onları dünya sürgününe yollamaya karar verir.Adem babamız cezasını anlar ve Allah’ın huzuruna çıkar.Ey Allah’ım cezamı kabul ediyorum.Senin emrin dışına çıktım.Fakat ceza nesnesi olan meyveyi elimde öbür tarafa götüreyim ki,ona bakarak ibret alayım ve tekrar senin yolundan çıkmayayım.Cenabı Allah Adem babamızın dileğini kabul eder.Elindeki yasak meyveyle dünyaya fırlatır. Adem babamız tüm dünyayı şöyle tepeden gezer gezer gezer, Büyükkabaca’nın Alcıbar dediğimiz mevkiinin üzerine gelirken,’’Burası benim kovulduğum cennete biraz benziyor. Dünya sürgünüme buradan başlayayım’’ der. Adem babamız dünya sürgününe Avcılar dediğimiz mevkiden başlıyor. Tabi ki ayakları yere değince  insan olur, insan olunca da  melekiyeti ve ruh hali biter.O zaman insanoğlunun en büyük iç güdüsel ihtiyaçlarından açlık,barınma,güvenlik gibi ihtiyaçlar belirir .Acıkır ve tek gıda maddesi olan elmayı yer ve o elmadan dökülen  çekirdeklerden oluşan fidelerle elma tüm dünyaya Büyükkabaca’nın Alcıbar mevkisinden dağılır.Onun için, Büyükkabaca’nın elmasının kutsiyeti buradan kaynaklanıyor.Yiyen bir daha yiyor ve yiyenlerin basireti açılıyor.’’  /Elif AKGÜL