Kadın, aile ve çocuk eksenli politikalarda aktif rol almak istiyorum.

 Çünkü bizim geleneklerimiz, kadını; evin de, ailenin de, sosyal hayatın da, ekonomik hayatın da en merkezinde görür ve böyle kabul eder. Bizim medeniyetimiz, CENNET, ANALARIN AYAKLARI ALTINDADIR der…

Bizim medeniyetimiz, kültürümüz, kadın erkek demeden, yaşlı çocuk demeden canı, hayatı, insanı kutsal görür, mübarek görür, dokunulmaz görür.

Dolayısıyla nüfusun yarısını oluşturan kadınları, kızları dışlayan siyaset, siyaset olamaz.

Ak Parti Kadın Kollarımız   2011 Kadın Eylem Planını:

1)Eğitim

2) Sağlık

3) İstihdam

4) Şiddetle mücadele olarak açıklamıştır.

Ak Parti iktidarı olarak bu noktalardan hareketle:

Kadınların eğitimi, kadınların istihdama daha fazla katılımı noktasında önemli adımlar atarken, yoksulluğun önlenmesi, ihtiyaçların giderilmesi için  adres olarak kadınları gördük, sosyal yardımları doğrudan kadınlara yaptık.

Eğitim noktasında başlatılan seferberlikle, kadınların okulun, eğitimin, okuma yazmanın uzağında kalmasını engelledik ve engelliyoruz. Son dönemde başlattığımız kampanyalarla 350 bin kız çocuğumuzu ve hanım kardeşimizi okulla buluşturduk, okuma yazma öğrettik.

Türk kadını, bundan 75 yıl önce 5 Aralık 1934 tarihinde seçme ve seçilme hakkına kavuşmuş, 1935 yılında 18 parlamenter ile Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmeye başlanmıştır.

İtalya’da 1948’de, Japonya’da 1950’de, Medeni Kanunu aldığımız İsviçre’de ise 1971 yılında kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuştuğu göz önüne alınırsa, dünyadaki hemcinslerinden çok önce ileri haklara kavuşan Türk kadınları büyük önder Atatürk’e minnettardır.

 Atatürk, “Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Türk kadınından daha çok çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez.” sözleriyle kadınının hakkını teslim ettiği gibi, seçme ve seçilme hakkını vermek sureti ile de güvenini teyit etmiştir.

Ancak, yarım asrı geçen sürede, kadınlara tanınan hakların daha da geliştirilmesi beklenirken, ne yazık ki “yeni kazanımlar” elde edilmesi gecikmiştir.

Kadının toplumun her kademesinde karar alma mekanizmalarına katılabilmesi için mevzuatımız hemen tüm eksiklikleri geçen sekiz yıllık Ak Parti iktidarında tek tek ele alınmıştır. Anayasadan, TCK’ya, İş Kanunundan sosyal devlet uygulamalarına kadar “kadın” öncelikli düzenlemeler hızla hayata geçirilmiştir.

1935’te kadınların ilk kez milletvekili olduğu günden bu yana kadın parlamenter oranımız nihayet 22 Temmuz 2007 seçimleri ile  %10’lara yaklaşmıştır.

1935 seçimlerinde oluşan meclisten bu güne kadar TBMM’de görev yapan toplam 241 kadın milletvekilinin her biri Türk siyasetinin önemli kazanımlarıdır.     

Kadınların karar alma mekanizmalarında ve elbette parlamentoda temsil oranının artması, Türk demokrasisi ve siyasetinin toplam kalitesinin artması demektir. 8 yıl boyunca, kadın haklarını samimi ve kararlı şekilde savunduk.

Kadının, siyasette, ekonomide, sosyal yaşamda daha etkin şekilde rol almasını güçlü şekilde teşvik ettik.

Şunu altını çizerek ifade ediyorum: Bir Ak Parti ‘li olarak  kadın haklarının, erkekler eliyle değil; kadın haklarının bizzat kadınlar tarafından savunulması gerektiğine inanıyorum.

Kadın yöneticileri teşvik ediyor, yerel yönetimlere kadın elinin daha fazla değmesini istiyor, siyasette kadınların daha aktif olarak yer almasını savunuyoruz.

On yıllar boyunca, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yüzde 4 oranını aşamayan kadın milletvekili oranı, ilk kez bu dönemde yüzde 9 oranına yükseldi.

İl genel meclislerinde, belediye meclislerinde kadınların daha fazla yer almasını sağladık.

Partimiz bunları  yeterli görmüyor, daha fazla kadının siyasete katılması için samimi çaba sarfediyor.

İsthdam konusuna gelirsek:

 

Amerika, Almanya, Fransa, Kanada, İtalya, İsviçre gibi Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyesi ülkelerde kadının istihdam oranı yüzde 62, AB ülkelerinde yüzde 52, Türkiye'de ise yüzde 23.5. Bu oran  zihniyet değişimi,kadını koruyan  iş kanunları ve pozitif ayrımcılık amacıyla çıkarılan yasalar ile hızla artmaktadır.

İş kanununda yaptığımız değişiklikle, 2003 yılında kadınlar için eşit işe eşit ücret ilkesini getirdik.

İş kanununda yaptığımız değişiklikle, annelerin doğum izninin doğumdan önce 8 ve doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere 16 haftaya çıkardık.

2008 yılında çıkardığımız yasa ile kadınların doğum izinlerini borçlanmaları imkanını getirdik.

İstihdam ve mesleki eğitim projeleriyle kadın istihdamını destekledik

Evde üretimi vergiden muaf yaptık

2008 yılında hazırladığımız teşvik paketiyle kadın istihdamını özendirdik, kadınların ve gençlerin sigorta primlerinin devlet tarafından kademeli olarak ödenmesini sağladık.

8 yılda Anayasa’da iki önemli değişiklik yaptık: Birincisinde kadın-erkek fırsat eşitliğini Anayasal bir hüküm haline getirirken, 12 Eylül’de yaptığımız değişiklikle, kadınlara pozitif ayrımcılık sağladık.

Yasalarda yaptığımız değişikliklerle, ücret eşitsizliğini gidermenin, kadın istihdamını teşvik etmenin, kadınların iktisadi ve ticari faaliyetlerde daha fazla yer almasını sağlamanın gayreti içinde olduk.

Doğum nedeniyle ücretsiz izine ayrılan hanım kardeşlerimize, emeklilik noktasında, bu dönemi borçlanabilme imkanını getirdik.

Evinde çalışan, evinde üreten kadınlara muafiyetler sağladık.

Şiddetle mücadele ve istismar konusunu birlikte mütalaa edecek olursak:

       İstismarın, ucuz iş gücünün, düşük ücretin mağduru yapılmak istenen, TERÖRÜN VE TÖRENİN baskısı altında kalan kadınlarımızın haklarının korunması noktasında partimizin iktidarı ile başlayan mücadele , yasal ve sosyal zeminde karalılıkla devam etmektedir. Hiç kimse, kadına yönelik şiddeti, adına TÖRE, GELENEK, NAMUS DAVASI diyerek meşrulaştıramaz.

·        26 Eylül 2004 tarihinde TCK’da yapılan düzenlemeler ile töre ve namus saikiyle işlene suçlar hafifletici neden olmaktan çıkarılarak, kişiye bağlı suçlar kapsamına alındı ve cezalar ağırlaştırıldı.

·        9 Temmuz 2004 tarihinde belediyeler kanununda yapılan değişiklikle nüfusu 50 000’i geçen belediyelere kadın sığınma evi açma zorunluluğu getirildi.

·        2005 yılında TBMM’de Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma komisyonu kuruldu ve 4 ay süreyle çalıştı.  Ortaya çıkan raporun ardından 2006 yılında çıkarılan başbakanlık genelgesi ile konuyla ilgili olarak tüm kurumların eşgüdümlü olarak çalışması üçer aylık raporlar sunması öngörüldü.

·        Başbakanlık genelgesine istinaden konunun tarafı tüm kamu personelinin hizmet içi eğitim programlarına başlandı. Emniyet Teşkilatı, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı personeline hizmet içi eğitim programları uygulandı. Ayrıca kadına yönelik şiddetle ilgili olarak, vatani görevini yapan er ve erbaşların eğitimine başlandı. Her yıl 450 000 er ve erbaş bu eğitimi almaktadır.

·        ALO 183 Şiddet hattı, şiddete uğrayan veya risk altında olan kadın ve çocuklara hizmet vermektedir.

Evinde şiddete uğrayan kadınlara sahip çıkmak, onları korumak adına sosyal hizmet sağlayacak evler inşa ettik.

Yukarıda zikrettiklerim  yapılan yasal düzenlemelerden bazılarıdır.

Kadına yönelik şiddeti birlikte çözeceğiz.

Kadın emeğinin istismarına birlikte çözüm üreteceğiz.

Ayrımcılığı birlikte ortadan kaldıracağız.

Ama bunun dışında, kadın sorunlarının dışında, ülkemizin ekonomik sorunlarına, siyasi meselelere, demokratikleşmeye daha fazla kadın elinin değmesini de istiyor ve arzuluyoruz.

Terör, ülkemizin tamamını etkiledi, ama en fazla kadınları etkiledi.

Gençler kaybolduğunda, faili meçhul cinayetler işlendiğinde biz hepimiz kahrolduk; ama annelerin yüreği herkesten fazla yandı.

Terörün sebep olduğu yoksulluk, herkesten fazla kadınları hedef aldı.

Terörün yaralarını saracak olanlar da yine bizzat kadınlardır.

Milli Birlik ve Kardeşliği en ideal, en güzel şekilde tesis edecek olan da yine kadınlardır.

Anneler değişir, Anadolu değişir, Trakya değişir…

Anneler bilinçlenirse, tüm ülke bilinçli hale gelir.

Eğer anneler okursa, biliniz ki tüm çocukları da okur.

Kadınlar çalışma yaşamlarıyla özel yaşamlarını birleştirmekte güçlük çekmekteler. Sadece iş yaşamında değil, sağlıkta, siyasette, adalette, bilgiye teknolojiye erişimde toplumsal cinsiyet eşitliğini kesen bütün alanlarda kadınların güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle çocuklarımız eğiten ve yetiştiren kadınlarımızın eğitimi, daha sağlıklı kuşakların yetiştirilmesi açısından büyük öneme sahiptir. Kadının eğitim düzeyi arttıkça ailenin refahı da artmaktadır. Çocukların okullaşma oranı yükselmekte, bebek ve çocuk ölüm hızları üşmekte sağlık sorunları azalmaktadır. Kadınlar sürdürülebilir insani gelişme sürecinin hem uygulayıcıları hem de yararlanıcıları olarak kalkınma sürecinin vazgeçilmez ön koşulu ve dayanağıdır.

Siyasetçiler, STK’lar, üniversiteler, medya vs konuya aynı duyarlılıkla bakmalı, ortak bir eylem planı çerçevesinde hareket etmelidir.

 

Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında uygulamaların sıkı takibi konusunda her türlü işbirliğine açık olduğumuzu daha önce yaptığımız çalışmalar açıkça ortaya koymaktadır. Bu noktada bugün dünden daha iyi bir yerdeyiz, yarın ise bugünden daha iyi bir noktada olabilmek için tüm taraflar işbirliğine gitmelidir.         

Biz Türkiye'yi her anlamda birinci sınıf yapmaya kararlıyız. Biz de bu inanç, birlik ve beraberlik olduğu sürece birçok başarıya imza atacağımıza inanıyorum.

 Türkiye AK Parti ile yasakçı zihniyetten, baskıdan ve vizyonsuzluktan kurtulmuş, dışarıda itibarlı bir ülke haline gelmiş, ekonomide büyük ilerleme kaydedilmiştir.

 

Kadınların hak mücadelesini her zaman destekledim; aynı şekilde desteklemeye devam edeceğimi ifade ediyor,  Türkiye’nin her sorununa mutlaka ve mutlaka kadın eli değmelidir diye düşünüyorum. Kadınların sorunlarının yine bizzat kadınlar tarafından çözüleceğini, çözülmesi gerektiği kanaatımı yineliyorum.