Sevgili dostlar bazı tipler vardır. Her konudan anlarlar.

Çenesi düşük tiplerdir onlar.

Neyin nerde konuşulacağı onlar için önemli değildir,

Her ortamda konuşurlar,

Sizi beğenmezler, 

Uzmanlaştığınız konuda bile sizden daha bilgilidirler…

 Doğum doktoru profesörden bile daha bilgilidirler,

Doğum sancısını doktordan daha iyi bilirler,

Sanki daha önce doğurmuşta tecrübe etmiş gibi,

Yok, o öyle değil, böyledir diye ahkam keserler…

En iyi bildiğiniz, anladığınız konuda bile size “cahil” muamelesi yaparlar…

Böbürlenerek tepeden bakmalar,

Birde “sen bu konuyu pek fazla bilmiyorsun herhalde” diyerek küçümseyerek azarlamaları yok mu?

Gıcık olurum böyle tiplere…

Sizi komik yerine koyarak herkesten çok gülerler,

Ve herkesten çok konuşurlar…

Baş edemezlerse sizi “yalancılıkla da” suçlarlar.

Nerde konuşulur, nerde susulur,

Hiç bilmezler…

Ancak sürekli konuşurlar.

Sevgili dostlar tamda bu tiplere uygun bir yazıyı geçen hafta Afyonda bulunan meslektaşımız Kemal Beyin köşesinde okumuştum.

Noktası, virgülüne dokunmadan sizlerle paylaşmak istedim;

“Geveze Başkan”

Adı lazım değil, bir ilçemizin eski belediye başkanıydı.

Çok kusuru vardı,

Biri de; lüzumsuz konuşmasıydı…

Çenesi düşüktü,

Özellikle ilçe dışından gelen yatırımcı heyetlere, buzda kaymamak için çivili ayakkabı giyilmesi gerektiğini, tuvaletlere erimeyen tuvalet kağıdı atıldığı için kanalizasyonların sık sık patladığını, ya da o sene ayva bol olduğu için kışın ne kadar da soğuk geçtiği gibi gereksiz şeyleri anlatması sorun oluyordu.

Ama en son gelen heyete, toplantı boyunca uzun uzun kuru fasulyenin pişirilişini anlatınca encümen üyeleri  önlem almak zorunda kalmış…

Ne konuşacağını yazıp eline vermişler,

Ancak başkan; ilk gelen konuk yatırımcı heyete, öbür cebindeki ‘‘basura iyi gelen yiyeceklerin listesini’’ okumuş…

Encümen “acil” koduyla tekrar toplanmış,

 Bu kez toplantı odasının gizli bir yerine kırmızı, sarı ve yeşil ışık yerleştirmişler...

Başkanı uyarmışlar,

‘Sayın Başkan, sizden ricamız, yeşil ışıkta konuşun, sarı yanınca toparlayın, kırmızı yanınca susun  diye sıkı, sıkı tembih etmişler...

Ertesi gün büyük bir şirketin temsilcileri gelmiş,

Başkan konuşurken toplantı odasının karşı köşesindeki sarı ışık, sonra kırmızı ışık yanmış…

Nafile,

Hangi ışık yansa da başkanın zencefilin faydalarını anlatmasına hiç kimse engel olamamış…

Encümen heyeti tekrar toplanmış ve sonunda etkili bir çözüm yolu bulmuşlar,

Dinsizin hakkından imansız gelir misali,

Şeyine ip bağlayıp yan odaya kadar uzatmışlar…

O gün İngiliz ortaklı büyük bir şirketin temsilcileriyle görüşme başlamış…

Başkan konu dışına çıkarak abur cubur lafa başladı mı, hemen ipi çekiyorlarmış,

Başkanda hemen susuyormuş…

“Hello” diyecek oluyormuş,

Daha ağızdan “hel” lafı çıkar çıkmaz hemen ipi çekiyorlarmış,

Başkanda sus, pus oluyormuş…

İngiliz ve yerli ortaklı heyet gittikten sonra başkan çok kızmış…

Encümenlerine dönerek; ‘‘Bize biraz konuşma fırsatı vermediniz, elbette önemli bir şey soracaktık’’ diye çıkışmış...

Encümen heyeti merak etmiş,

‘‘Acaba ne soracaktınız Sayın Başkan?’’

Başkan cevap vermiş;

‘‘İngilizlere soracaktım, acaba onlar ipi kraliçenin neresine bağlıyor?’’ Onu soracaktım demiş…

Sevgili dostlar işte, çenesi düşüklerin sonu bu…

Nerde konuşulur, nerde susulur bilmezseniz,

İpi her yerinize bağlarlar,

Ona göre……