Isparta'daki 45 sivil toplum teşkilatları olarak bir araya gelip oluşturduğumuz Gül Platformu olarak, Myanmar ordusu ve Budistler tarafından Arakanlı Müslümanların katledilmesini şiddetle kınıyoruz.  

Şunu özellikle vurgulamak istiyoruz ki, Müslümanların zulme karşı bir ve beraber olması, ayağa kalkması gerekmektedir. Zira, dünya genelinde Müslümanların maruz kaldığı zulümler ancak ittihad-ı İslam ile son bulacaktır.

Yaklaşık 15 gündür Myanmar ordusu ve Budistler tarafından, Arakanlı Müslümanlara yönelik yapılan katliam ve soykırım, biz Müslümanlar olarak asla kabul edilemez bir durumdur. Ne acıdır ki, Myanmar’daki Budist Burma hükümetinin 1942 yılından beri hiç durmadan Arakan’da devam eden katliamları bugünlerde en vahşi şekilde sürmektedir.

Ordu güçleri ve Budist rahipler öncülüğünde şiddeti giderek artan ve yaygınlaşan saldırılar sonucunda son iki haftada Arakan'ın çeşitli köylerinde en az 3 bin Müslüman katledilmiş ve 100 binden fazla Müslüman da yerinden yurdundan edilmiştir. Arakan’daki Müslümanlara ait evler Budist çeteleri tarafından acımasızca yakılıp yıkılmıştır. Oradan gelen haberlerin katliamların, 2012 ve geçen yıl ekim ayında yaşanan saldırılardan da daha şiddetli bir hal aldığı ve bir soykırıma dönüştüğü yönündedir.  Maalesef yüzbinlerce Arakanlı Müslüman katliamdan kaçarak Bangladeş’e sığınmış, yüz binlercesi de geçmek için sınıra dayanmıştır. Buradaki Müslüman kardeşlerimiz Budist çeteleri tarafından katledilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. 

Arakan’da yaşanan bu zulüm ne yazık ki, ne dünya kamuoyunun gündemine girebilmiş ne de şimdiye kadar Türkiye hariç hiçbir ülkenin zulmü hafifletecek ciddi bir girişimi söz konusu olmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti nezdinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın girişimleri tüm dünyaya ibret olacak niteliktedir.  

Müslüman Arakan halkını İslami köklerinden koparmak için İslami eğitim veren okulları kapatılmış ve Kur’an okunması, başörtüsü kullanılması ve kurban kesilmesi yasaklanmış durumdadır. Bütün bunlara karşın birkaç güçlü devletin çıkarlarını korumaktan başka bir işe yaramayan Birleşmiş Milletler (BM) ise mazlum milletlerin yaşadıkları zulümleri kınamak için bile ABD’nin, Çin’in, Rusya’nın iznine bakıyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu tarafından yapılan tek şey ölü ve yaralıları sayarak rapor hazırlamaktır. Vahşi katliamları engellemek için bugüne kadar en küçük bir girişimde bulunulmuş değildir.  

Bakıldığında, Dünyanın her yerinde Müslümanların çok büyük zulümlere ve katliamlara maruz kaldığı görülmektedir. Buna karşın uluslararası örgütler ve Batı çirkin bir ikiyüzlülükle İslamofobiyi pompalamakla meşguldür. Bugün Arakan’da mazlum, müdafaasız insanlar acımasız zorbalığın ve zulmün insafsızlığına terk edilmiştir. Daha önce Filistin’de, Gazze’de, Bosna’da, Doğu Türkistan’da, halen süren Irak, Suriye işgallerinde görüldüğü üzere insanlık yok olmuştur. Neredeyse bütün katliamlara maruz bırakılanların Müslüman olmaları evrensel haksızlık, zulüm ve işkencelere karşı gösterilen betondan bir sessizlik ve duyarsızlığın bilinçli tercih olduğunu göstermektedir. Anlaşılan o ki, öldürülen, kanı akıtılan Müslüman olunca üzülmeye, önlemeye gerek duyulmamaktadır. İnsan hakları ve özgürlükler Müslümanlar söz konusu olunca rafa kalkmaktadır. Hatta onlara göre emperyalist amaçların gerçekleşmesi için İslam coğrafyasında katliamlar da yapılabilir olarak görülmektedir. İşin daha vahim boyutu ve anlatılamaz olan yanı ise; acı ve işkencelere maruz bırakılan kardeşlerine diğer Müslümanların yani bizlerin duyarsız kalmasıdır. Kardeşlerimize insani ve İslami sorumluluğumuz gereği siyasi, ekonomik, medyatik yardım yapmamak, bizi kardeş kılan ruhun çürüdüğünü, bizi bir ve beraber kılan imanımızın zayıfladığını göstermektedir. 
Müslümanların bir an önce özüne dönmesi gerekmektedir. Kim ve ne olduğumuzun bilincini yeniden kuşanarak, kardeşlik duygularıyla silkinip Arakanlı kardeşlerimize elimizi uzatmak zorundayız. Bu zorlu zamanlar, inanan her insanın ağır sorumluluk ve sınavdan geçtiği süreçlerdir. Kardeşlerimize bugün destek vermezsek daha ne zaman vereceğiz? Aile bütünlükleri parçalanarak evlerinden sökülüp atılan, sınır ötesine sürgün edilen, zenginliklerine el konulan kardeşlerimize acımasızca öldürüldükleri bugün değilse ne zaman yardım edeceğiz? İslam kardeşliğinin hayatı saran ve kucaklayan yakınlığı ne zaman yaşanacak? Sadece Arakan’da değil, bütün ümmet coğrafyasında Müslümanlar küresel emperyalizmin saldırısı altında perişan durumdadır. Katil Myanmar hükümetini ve sessizliği ile bu katliamlara destek veren tüm ülke ve kurumları lanetliyoruz. Buradan, başta siyasi otoriteler olmak üzere Türkiye’de etkili ve yetkili herkesi, sınırları ve sınıfları aşan aidiyet ve kardeşlik duygularımızı hatırlayarak Arakan’daki bu zulmü durdurmak, kalıcı barışı sağlamak için ellerinden gelen tüm gayreti göstermeye çağırıyoruz. İslam ülkelerinin, kendilerini teslim alan başka ülkelerinin etkisinde kalma olgusundan bir an önce kurtulması gerektiğini belirterek, Müslüman kardeşlerinin yaşadığı zulümleri artık görerek gereğini yapmalarını bekliyoruz. 
Bu bağlamda Türkiye Dönem Başkanlığını yaptığı İslam Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı’nı derhal aktif olarak devreye sokmalıdır. İslâm ülkeleri kendilerini teslim alan dışa bağımlılık duygusundan bir an önce kurtulmalı, tarihi, siyasi ve ekonomik sorumluluklarını da acilen yerine getirmelidir.   

Bu hususta sivil toplum kuruluşları, kardeşlerimizin sorun ve ihtiyaçlarıyla daha yakın ve daha yoğun ilgilenmeli, gittikleri her yerde bu zulümlere karşı farkındalık oluşturacak etkinlikler yapmalıdır. Bu konu yoğun, etkin bir diplomasi yürütülerek,  uzak-yakın bütün ülkelerin gündemine sokulmalıdır. Gerekli bütün önlemler, çözümler ve yaptırımlar derhal hayata geçirilmelidir.