Ispartaspor, dün Keçiören’e yenilerek ligde kalma umutlarını mucizelere bıraktı. Çok net ve somut olarak yazıyorum ki; eğer bu takım ligden düşerse vebali şu kurum, kuruluş ve şahıslarındır:

1. Lisansa engel borçları ödeme hünerini gösteremeyen, takımı bu zamana kadar gençlerle sahaya çıkmak zorunda bırakan ve içinde durumun buralara kadar gelebileceğini bilecek nitelikte kişilerin olduğu sezon başındaki beceriksiz yönetim.

2. Yöneticilik görevini tam layıkıyla yerine getiremeyen, bu yetmiyormuş gibi görevini de yapılan genel kongrelerde bu işi yapacak başka bir yönetime devretmemekte ısrar eden takımın lig düşeceği anlaşılınca çil yavrusu gibi tesisleri terk eden eski yönetim.

3. Sezon başında araştırma, soruşturma yapma gereği duymadan hiçbir başarılı geçmişi olmayan bir Teknik Direktörü (Soner Büyükergün) takımın başına getirip, 5 değil 10 değil tam 21 maçta sadece ve sadece 2 galibiyet almasına rağmen Teknik heyette değişikliğe gitmeyen ve ısrarla mevcut teknik direktörü görevde tutarak başarısızlığına ortak olan eski yönetim.

3. Yönetici olmadığı halde, sadece ve sadece göreve talip olan kişi ve ekiplere görevi vermemek adına İstanbul’dan yapılan yardımlarla kendisini Ispartaspor’un yöneticisiymiş gibi sanıp, kulüpte oturarak telefonlara bile bakmaya başlayan ve İstanbul’dan yardım kesilince kulübü terk eden şahıslar. Diğer bir deyişle başkasının sırtından kurban kesen şahıslar.

4. Tüm olanları bizzat gördükleri ve hatta bu konuda bilgilendirilmelerine rağmen seyirci kalan veya öylesine yardım yapıyormuş gibi görünen ilin en büyük mülki kuruluşları. Yine durumu bildiği halde hiç oralı bile olmayan şehrin Milletvekilleri, iktidar ve muhalefet partileri (bazıları hariç)

Eğer, bu takım küme düşerse vebali de, müsebbibi de ne şimdiki Yönetim kurulu ne Teknik Direktörü değildir. Bu takımın bu olumsuzlukların tek sorumlusu sezon başındaki yönetim kurulu ile başarısız bir görev yapan Teknik Direktör Soner Büyükergün’dür. Bunu, Isparta’da olup da, Ispartaspor’dan veya spordan azıcık dahi anlayan herkes bilir. Hesabını da tabiî ki sezon sonunda kişisel ise kişilere, kurumsal ise kurumlara, siyasi ise siyasi partiye kesecektir. Bundan herkes adı gibi emin olmalıdır.

 

Evet değerli sporseverler hepinize yeniden merhaba. Sizin de fark ettiğiniz gibi her hafta muntazam olarak yazdığım spor konulu köşe yazılarıma son zamanlarda biraz ara verdim. Daha doğrusu aralık vererek iki haftada veya üç haftada bir yazmaya başladım. Neden mi? Çünkü, çok hassas bir dönemden geçtiğimiz için Ispartaspor’a en küçük bir zarar vermeme adına. Ama, ben Ispartaspor’a en küçük de olsa zarar vermemek için böyle düşünür ve çalışırken birileri var gücüyle Ispartaspor’a tekmeyi basıp bu durumlara getirdi. İşte şimdi bu şahısları, kuruluşları ve siyasi partileri sizlere açıklayacağım.

Ispartaspor, dün deplasmanda Keçiören Sportif A.Ş’ye farklı yenilerek ligde kalma umutlarını mucizelere bıraktı. Bu saatten sonra takım büyük bir ihtimalle düşecek. Tabi, çıkmayan candan ümit kesilmez. Belki bir mucize gerçekleşir ve takım ligde kalır. Buna, takımın ligde kalması adına ZAMANINDA evet takım daha kurtarılacak durumda iken gecesini gündüzüne katarak çalışan bir kişi olarak çok üzülüyorum.

Bu saatten sonra benim ilk sözüm, her basın toplantısı düzenleyişinde ‘Isparta Atatürk Stadını ışıklandıracağız’ diyen Ak Parti Milletvekili Mehmet Sait Dilek’e. Sayın Vekil, Ispartaspor, sezon başından beri yanlış yönetildiği için (son 1,5 ay hariç) hızla amatör kümeye doğru gidiyor. Yani takım düşüyor. Siz tutturmuşsunuz Atatürk Stadyumunu ışıklandıracağım diye. Eğer, Isparta’ya spor adına bir iyilik ve bir yatırım yapacaksanız önce tüm Ak Partili Milletvekillerine söylüyorum göreve geldiğinizden beri semtinden bile geçmediğiniz Ispartaspor’a sahip çıkın onu ligde kalmasını sağlayın. Daha sonra ışıklandırmayı falanı, filanı düşünün. Sizin iş şuna benziyor; ayranı yok içmeye, Mercedesle gider….Gerçi ona da bir kılıf bulup ‘biz Stadı ıspartaspor için ışıklandırmayacağız, Davraz’da kamp yapan takımlar için ışıklandıracağız’ dersiniz ama. Bende buna karşılık şunu söylüyorum. Şehrin tek profesyonel takımı amatöre düşüp oralarda sürünürken, şehrin birinci lig takımlarını ağırlayıp onlara şehirde turnuvalar düzenlemek abesle iştigaldir. Açık ve net söylüyorum ki, takım düşerse siyasi olarak ilk önce Milliyetçi Hareket Partisi ardından Ak Parti büyük zarar görecektir. Çünkü bu memleketin genel yönetiminde tek başına iktidar olan Ak Parti, yerelde de yönetimde olan Milliyetçi Hareket Partisidir. Bu durum bu kadar nettir. Bu iki parti seçim öncesinde sakın sporseverlerin yanına bile yaklaşmasın. Çünkü, çok büyük tepki görecekler. Gerçi, mahalle ve kurum ziyaretlerinde mutlaka oralardaki Ispartaspor sevdalılarıyla bir şekilde mutlaka karşılaşacaklardır. Bundan kaçış görünmüyor ama…

Şimdi gelelim kulüp ve takım neden bu hale geldi. Artık yazmaktan ve söylemekten bıktım. Dilimde tüy bitti. Ama birileri bunları anlamadı veya anlamamakta ısrar etti ve neticede takım bu hale geldi. Her zaman söylerim ve şimdi bir kez daha söylüyorum ki, ben onun bunun adamı değil sadece ve sadece Ispartaspor sevdalısıyım. Ispartaspor’a faydalı olanın ve takımı bir yerlere getirenin her zaman yanında ve destekçisiyim. Ispartaspor’a zarar verenin, ona köstek olanın da her zaman karşısında ve düşmanıyım. Bunu bu kadar net söylüyorum.

Evet, tarihler 5 Eylül 2010’u gösterdiğinde Ispartaspor kendi saha ve seyircisi önünde oynadığı Kırklarelispor maçıyla lige başladı. Tabi lig öncesinde yeniden göreve gelmiş ancak yaptığı beceriksizliklerle gerek lisans konusunda gerek kamp konusunda bir çok sorun yaşamış bir takımla. Lisansa engel borçların ödenmediği için sahaya gençlerle çıkmak zorunda kalan bir Ispartaspor vardı sahada. Getirilen Teknik Direktör parasını alamadığı için daha sezon bile başlamadan şehri terk etmesinin ardından bir gecede ne başarısı, ne başarısızlığı irdelenmeden, araştırılmadan, soruşturulmadan tek kalemde getirilmiş bir Teknik Direktörle girdi yeni sezona. Daha sonraki haftalarda ne mi oldu? Ayni ilk haftada olduğu gibi mağlubiyetler adeta tren vagonları gibi art arda geldi. Tabi, benim bildiğim daha doğrusu normali şudur. Sahaya zaten gençlerle çıkmak zorunda bırakılmış takımla mağlubiyet üzerine mağlubiyet alınıyorsa 8 veya 10’uncu hafta Teknik Heyette bir kan değişikliğine gidersin. En azından başarısızlığını gözlerinle gördüğün bir kişi ile devam etmez, yeni bir görevlendirme ile gelecek haftalara umutla bakarsın. Ama nerdeeee. Bizim beceriksiz yönetim başarısızlığını göre göre yani göz göre göre getirdiği teknik direktörle yola devam etti. O zamanlarda ben bu durumu köşeme taşıdığımda ‘Sen o Teknik Direktörün Ispartaspor için neler yaptığını biliyor musun? O gece saat 04.00’de kalkıp tesisin kaloriferlerini yaktı. O, kampa giderken şahsından bankadan kredi çekerek kampa gitti. Tüm bu iyilikleri kim yapar?” denildi. Tamam anladık sayın Teknik Direktörümüz (!) bu kadar iyi niyetliymiş. İyi hoş da iyi niyetli olmak kişinin spor adamı olarak başarılı olması anlamına gelmiyor ki. İyi niyetli olmak takımın sahadan galibiyetle ayrılmasını sağlamıyor ki. Bu arkadaşlar olaya duygusal baktıkları için hem takım hem kendileri kaybetti. Oysa birazcık profesyonel bakabilmiş olsalardı şimdi takım bu hallerde olmazdı.

Tabi bu arada başka şeylerde oldu. Hemen söyleyeyim. Kulübü yönetme becerisi gösteremeyen yönetim bir taraftan da art ardına olağanüstü kongre kararları aldı. Her seferinde de bir takım kişi ve ekipler göreve talip oldu. Ama bir türlü göreve gelemediler. Neden? Çünkü mevcut yönetim sanki kendisi kulübü çok iyi yönetiyormuş gibi gelecek kişi ve ekiplere güvenmedikleri (!) gerekçesiyle bir türlü görevi onlara devretmediler. Peki, işin sonuna gelindiğinde kendilerinin kamuoyunda güveni kaldı mı? İşte orası da tartışılır duruma geldi. Atalarımızın bir sözü vardı. Yapamıyorsan çekilirsin yapacaklar gelir. Bu iş, bu kadar basittir. Ama bu kolaylık yönetimde ısrarla kalarak zorlaştırılmıştır.

Gelelim olayın 7 Şubattan sonraki seyrine; Evet Ispartaspor eski yönetimi görevi bırakmamaktaki ısrarı aylarca sürdükten sonra işler de getirdikleri Teknik Direktörle kötüye gidince daha da ilerisini söyleyeyim kendi saha ve seyircisi önünde 7 – 0 yenilecek kadar rezalet duruma gelince üzerine basa basa söylüyorum ki; ‘MECBUREN’ görevi bırakmak zorunda kaldı ve o güvenmedikleri (!) kişi veya ekipler göreve geldi. Ama tabi iş işten çoktan geçmişti. Yani süt dökülmüştü artık. Yönetim de değişse yapacak bir şeyi yoktu. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti. Tedbirler yine söylüyorum ki ZAMANINDA alınacaktı. Ama alınmadı. Tüm imkanlar zaman içerisinde kaybolup gitti.

Göreve gelen yönetim hemen gerek kulüpte, gerek takımda ve gerekse teknik heyette bir takım değişiklikler yaptı. Bu değişiklikler ilk zamanlarda meyvesini de vermeye başladı. Ancak, takım zaten aylar öncesinde ligin dibine demir atmıştı. Takım zaten aylar öncesinden 43 yıllık tarihinin en rezil sezonunu yaşamaya başlamıştı. Tüm bu zor şartlar altında göreve gelen yönetimin ve teknik direktörün fazla yapacak bir şeyi kalmadı.

Sonuç olarak şunu söylüyorum ki, Ispartaspor’un geldiği nokta tüm Isparta kamuoyunca açıkça bilinmektedir. Takımı bu duruma getirenleri yazımın başında yazdım. Şuanda burada tekrar yazmayacağım. Şunu söyleyeyim ki, Ispartaspor’u bu duruma getiren ne şimdiki yönetim ne de Teknik Heyettir. Ispartaspor’a bu kara günleri yaşatanlar aslında kendisini çok iyi biliyor. Onlar bir gün Isparta’ya bunun hesabını bir şekilde vereceklerdir.

Saygılarımla…