MHP Genel Başkan Yardımcısı Münir Kutluata ve Eskişehir Milletvekili Feyzullah Asil Cumartesi günü Isparta’ya gelerek bir takım ziyaretlerde bulundu ve parti teşkilatı ile bir araya geldi.

ISPARTA OTELİNDE TEŞKİLATLA TOPLANTI YAPTI

MHP Genel Başkan Yardımcısı Münir Kutluata, bu doğrultuda ilk olarak Cumartesi günü sabah saat 09.00’da Isparta Otelinde kahvaltılı toplantıda MHP Teşkilatı ile bir araya geldi. Toplantıya;  kutluata ile birlikte Isparta’ya gelen Partinin Eskişehir Milletvekili Beydullah Asil’in yanı sıra İl Başkanı İsa Yalçın, Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın, Seçim İşlerinden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı İzzettin Dikmen, diğer parti yöneticileri, partinin Isparta Milletvekili aday adayları, mahalle muhtarları ve sivil toplum örgütü başkan ve temsilcileri katıldı.

YALÇIN; “2023’ÜN TÜRKİYE’SİNİ İNŞAA ETMEK İSTİYORUZ”

Toplantıda ilk konuşmayı yapan İl Başkanı İsa Yalçın, şunları söyledi; “12 Haziran’da yapılacak olan seçimlerde en büyük temennimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 100. kuruluş yıldönümünde 2023 yılında bölgesinde lider bir Türkiye inşa etmek istiyoruz. 1999 yılından bu yana seçim beyannamemizde olan bu söylemimizin bugün artık birilerinin de söylemiş olması bir açıdan memnun etmiştir. Bir gün herkes MHP’nin ortaya koyduğu hedeflerin noktasında güç birliği yaparak çalışacaktır.

“MHP’NİN SİYASİ DURUŞU BELLİDİR”

Ama diğer açıdan da bunları sanki kendileri söylemiş gibi siyaset kapkaçlığı yapmaya çalışan insanların biraz daha omurgalı siyaset yapıp, biraz daha dik durup MHP’nin yıllardan beri milletle bütünleşmek, milli iradeyle milliyetçi iradeyi bütünleşmek adına bu projelerinin de hakkını vermesini beklerdik.

KUTLUATA; “BAZI ÜLKELER OLAYLARDAN NEMALANIYOR”

Toplantıda daha sonra mikrofona MHP Ekonomik çalışmalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Münir Kutluata geldi. Kutluata konuşmasında; “Dünya bir taraftan dünya ekonomisini elinde tutan ülkeler çok dar kapsamlı haraketlerle hem dar kapsamlı hareketlerle ellerinde tutup hem de diğer ülke ekonomileri üzerinden pay almaya gayret ederken bir takım ülkelerde bu global gidişe maalesef destek vermektedirler.

“TÜRKİYE KENDİ REFAHINI BAŞKA ÜLKEYE AKTARIYOR”

Dünya da 2 gidiş vardır. Birincisi dünyanın gelişmiş ülkeleri, ikincisi ise gelişmiş ülkelerin gelişmesi engellenememiş oradan pay alan Hindistan, Çin, Brezilya gibi kendi ekonomilerini savunamayan ülkelerdir. Kendi ülkesine dünyadan refah taşıyan ülkeler ve kendi ülkesinin refahını başkalarına aktaran ülkeler var. Türkiye bu iktidar döneminde böyle bir süreci yaşıyor.

“EKONOMİ YANLIŞ YÖNETİLİYOR”

Türkiye’nin geldiği önemli bir nokta; Gayri Safı Milli Hâsıla gelirlerinden bahseden ama yurtiçi milli gelir hesapları yapmaktan kaçınan bir iktidarla karşı karşıyayız. Türkiye’nin üretiminde belirli artışlar var ancak bu milli hâsılaya dönüşmeden, dışarıya doğru akan bir geliri ifade etmektedir. Türkiye’nin Gayri Safı Yurtiçi Hâsılası, Gayri Safi Milli Hâsılası’ndan fazladır. Bu yabancılara yapılan satışlarla ve onların ülkemizden devamlı kâr transferi yapıyor olmasıyla gerçekleşmiştir. Kişi başına düşen milli gelir 10 bin lira oldu söyleminin, nerede benim 10 bin liram sorusunun cevabı burada yatmaktadır. Demek ki, Türkiye dünyadaki refahı kendi ülkesine taşıma çabası içerisinde olan ülkelerin yanında kendi ülkesini korumaktan aciz, kendi refahını başka yerlere aktarmakla meşgul olan bir ekonomik süreç yaşıyor.

“TÜRKİYE KENDİ TARIMINI İHMAL ETTİ”

Dünyada gıda fiyatları artıyor. Önemli bir gıda üreticisi olan Türkiye’nin gıda fiyatlarında geri kalması, ithalatçı duruma düşmüş olması lehine olması gereken durumu aleyhine çevirmiş olmasını göstermektedir. Türkiye bu anlamda kendi tarımını ihmal etmiştir.

“TURİST SAYISI ARTMASINA RAĞMEN GELİRİ DÜŞTÜ”

Bu hükümet döneminde sadece turizm gelirlerindeki olması gereken rakam 7.5 milyar dolar eksilmiştir. Turist sayımızda artış var turizm gelirlerinde azalma var. 2002 yılındaki turist başına harcama bu şekilde düşmemiş olsaydı bugün 7.5 milyar dolar daha turizm geliri elde edecektir.

“HÜKÜMET VER KURTUL POLİTİKASI İZLİYOR”

Bu hükümet döneminde dış politikada sıfır sorun denmek suretiyle kamufle edilen bir dönem uygulanmaya başladı. Bu uygulama döneminin aslı bütün uluslararası görüşmelerde ülkemizin menfaatlerini masada bırakıp kalkma şeklinde gelişmiştir. Kıbrıs’da bu hükümet çok geriye düşmüştür. Avrupa Birliği ve batı dünyası Kıbrıs’ta Türk ordusunun varlığını tartışır duruma gelmiştir. Hükümette bu tartışmalarda onlara hak vererek, Kıbrıs’ı Türkiye’nin sırtında bir yük olarak ilan etmiştir. 

“KUZEY IRAKTAKİ GELİŞMELER TÜRKİYE’NİN ALEYHİNE”

Hükümet Irak’ın kuzeyinde ülkemizden de toprak talebinde olan bir kuruluşun hizmetkârlığını ve taşeronluğunu yapmaktadır. Birkaç gün önce yapılan Irak ziyareti ve yapılan ziyaretler bunun en büyük göstergesidir. Irak’ın kuzeyindeki gelişme, Türkiye’den de toprak talep eden bir gelişmedir. Bu oluşum içerisinde hükümet bizzat vardır.

“DIŞ POLİTİKADA DA ACİLEN MHP İKTİDARINA İHTİYAÇ VAR”

Ortadoğu’da Batı ile iç içe olan uzun süreli iktidar sahipleri bir bir devrilmekte ve Batı tarafından orada yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Kuzey Afrika’da ve Orta Doğu’daki bu gelişmelerin yapılan hazırlıklar çerçevesinde Türkiye’de de deneneceğinin ciddi işaretleri vardır. Bunun için acil olarak Milliyetçi Hareket Partisi iktidarına ihtiyaç vardır.

“HÜKÜMET MİLLETİ AYRIŞTIRIYOR”

Türkiye’nin menfaatleri bu hükümet döneminde telafisi zor şekilde tahrip edilmiştir.

İktidar seçime gittiğimiz için açılından bahsetmiyor. Açılımın özü milleti ayrıştırmaktı. Bu yüzden açılımdan söz ederse seçim kazanmak mümkün değildir. Aklını başına toplayıp bundan vazgeçmiş midir? hayır, vazgeçmemiştir. Su altından bütün faaliyetleri yürüyor. Hükümet bölücü mihrakların talebini çözecek bir anayasa vaadini gündeme getirmiştir. Bu yeni anayasa çerçevesinin ne olacağını kamuoyuna değil de bazı yerlere açıklamamış olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Bu da gösteriyor ki, bu seçim milli bütünlük ve ülkemizin geleceği açısından son derece önemlidir.

“EKONOMİ SÜREKLİ YABANCILAŞTIRILDI”

Türkiye’ye bu hükümet döneminde 3 olumsuz ekonomi faaliyetleri hâkim olmuştur. Birincisi yabancılaştırmadır. Türkiye’nin üretim birimleri, en büyük kuruluşlara yabancılara satılmıştır. En karlı sektörlere yabancıların eline geçmiştir. Ülkemizdeki bankacıların yüzde 42’si, sigortacılık sektörünün yüzde 63 ve borsanın yüzde 72’si yabancıların elindedir. En büyük 500 şirketimizden 147’sinin büyük oranda sermayeleri yabancıların elindedir.

“SANAYİ BÜYÜK ZARAR GÖRÜYOR”

İkinci özellik sanayisizleştirmektir. Bu kavram bizim literatürümüze yeni girmiştir. Bu kapanan iş yerlerinin, Isparta’dan taşınan fabrikaların, Türkiye’deki geriye gidişin bir işaretidir. Son olan ise fakirleştirmedir. Herkesin işlerinin bozulması hükümetin politikalarının sonuçlarını göstermesi bakımından önemlidir. Böyle bir yapının içerisinde bütün kesimler kan ağlar, zarar görür hale gelmiştir.

“ISPARTA TARIM ŞEHRİ OLMASINA RAĞMEN ZARAR GÖRDÜ”

Hükümetlerin başarısız olduğu belirli dönemlerde bazı sektörler zarar görür. Burası tarım ağırlıklı bir şehirdir ve büyük zarar görmüştür. Aynı zamanda hizmet ağırlı bir şehirdir ve bu alanda da büyük zararlar görmüştür. Isparta’nın kendisine ait olan sanayisi de bu dönemde çökmüştür. Bu hükümet döneminde bütün kesimler zarar görmüş ve maalesef Isparta’da bundan nasibini almıştır.

“ISPARTA’DAKİ YATIRIMLAR ÇEVRE İLLERE KAÇTI”

Teşvik politikaları gelişmemiş alan ve bölgeleri geliştirmek için yapılır. Bir teşvik politikası uygulayıp da, bir ili geliştiriyorum derken, bir başka ilin ekonomisini çökertmek bu hükümet döneminde ortaya çıkmış bir uygulamadır. 2009 yılındaki teşvik uygulamaları ile Isparta 22 tane ciddi kuruluşunu kaybetmiştir. Böyle bir şey dünyada yoktur.  Isparta’daki birçok kuruluş Afyon ve civar illere gitmiştir.

“EKONOMİNİN KÖTÜ GİDİŞİ ISPAPARTA’YA YANSIYOR”

Isparta’nın bu anlamda eski bilinen kuruluşlarının devre dışı kalması, kamu kuruluşlarının temsilcilerinin başka illere götürülmesi veya kapatılması, tek olan Organize Sanayi’deki firmaların 3’te 2’sinin kapatılmış olması Türkiye’deki genel ekonomik gidişin Isparta’daki yansımalarıdır.

“HER KONUDA MHP OLARAK BÜYÜK PROJELERİMİZ VAR”

MHP, Türkiye’nin dünya ekonomisiyle ilişkilerinde spekülatif sermayeye ülkemizi kar alanı olarak açıp, kazanılmış paraları dışarıya gönderen bir ülke olmayacaktır. Dışarıya refah aktaran bir ülke değil, dünyadan Türkiye’ye refah transfer eden bir ülke olacaktır. Bunun içinde bütün teşvikleri gündeme getirip uygulamak, diğer taraftan da araştırma ve geliştirmeye, yeniliğe, iyi eğitime dayalı rekabet gücüne sahip üretimlerin devreye sokulması suretiyle ülkemizi ihracat merkezi haline getirecektir. Politikalarımızın esası budur. Çarkları bu istikamete çevirdiğimiz zaman her yıl yüzde 7 büyüme hızı, 700 bin yeni kaliteli istihdam ve her 4 yılda bir milli geliri büyük oranda sıçratarak 2023’te Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek istiyoruz. Kişi başına düşen milli gelirde 25 bin dolara getirmeye vaat ediyoruz. Seçime de bunların hazırlıkları yapmış olarak giriyoruz.

“73,5 MİLYON LİRALIK REHABİLİTASYON

PROJEMİZİ UYGULAMAYA SOKACAĞIZ”

13 başlık altında toplumun bütün kesimlerini kucaklayan ve toplam kaynağı 73.5 milyar olan bir rehabilitasyon projesi ile Milliyetçi Hareket Partisi geliyor. Herkese yönelik tedbirlerimiz var. Emeklilerle ilgili olarak hükümet enflasyon farkı diyerek onları enflasyona ezdirmiştir. Diyelim ki enflasyon yıllık yüzde 8 ise ilk yarı yıl yüzde diğer yarı yılda aynı oranda demek suretiyle ortalaması yüzde 8’i bulmayan bir zam yapmıştır. Fakat emeklilerimizin enflasyona ezilme oranları her zaman yüksek olmuştur. Çünkü yüzde 7-8-10 gibi oranlar genel ortalamalardır. Maaşınız ne kadar düşükse, altında kaldığınız enflasyonun ağırlığı o kadar yüksek olmaktadır. Çünkü Türkiye’de gıda maddelerine yönelik enflasyon oranı yüzde 18.7’dir. Gelirin büyük kısmının gittiği diğer alanları hesapladığınız zaman yüzde 24 gibi oranlara ulaşmaktadır. Dolayısıyla emekli için uygulanan enflasyonu Türkiye’nin genel enflasyonu gibi saymak emekliyi her yıl fakirleştirmek demektir. Nitekim emeklilerimiz 8 yılda bunu maaşlarında gördüler.

“EMEKLİLERİMİZE GEREKEN DESTEK VERİLECEK”

Her yıl yüzde 7’lik bir büyümeyi öngörüyoruz. Böylece her yıl herkesin durumu yüzde 7 daha iyi olacaktır. Büyümeden ve gelişmeden pay alınacaktır. Emeklilerimiz arasındaki maaş farklarının düzenlemeyle dengeye alınacaktır. Emekli olup da evinde çalışanı olmayan ailelerin bir kişisi işe girinceye kadar asgari ücretin yarısı kadar ev hanımına aile sigortası olarak para ödenecektir.

“FAKİRLERİMİZ HİLAL KART İLE İHTAYÇLARINI ALACAKLAR”

Hilal Kart diye bir harcama kartı gündeme getiriyoruz. Yardımlar bu karttan karşılanacak. Fakirimizi bu projeyle koruma altına alacağız. Türkiye’deki kimse ileriye umutla bakamıyor.  Orta kesim denilen toplum yok edilmiş ve topluma yapıştırılmıştır. Projelerimizle kuvvetli orta kesimleri ortaya çıkaracağız. Bu kesim kendi geliriyle geçinen, iş açabilen, çocuğunu okutabilen ve evlendiren bir kesim olacak” dedi.