Nitekim Sayın Selçuk döneminde öğretmen atama ve görevde yükselme mülakatlarında yazılı puanları verilerek, kul hak yenilmesi önlenmişti. Şimdi beklenen, verilen sözlere dayanarak, yönetici mülakatlarının da aynı usulle yürütülmesidir. Zaten aksi bir tutum, yazılı sınavı anlamsızlaştırmak ve değersizleştirmek demektir. Pek tabii ki bize yakışan devlet adamlarının verdiği sözlere itibar etmektir, devlet adamlarına yakışan da verdikleri sözün gereğini yapmaktır. Eğitim çalışanları mülakat sürecini yakinen takip edecek. Dilerim, görevde yükselme sınavında olduğu gibi, yönetici mülakatlarında da adalet korunur ve yıllardır MEB taşra teşkilatını tahakküm altına almış olan çetelere bu kez fırsat verilmez.
 
Sayın Ziya Selçuk’un da defalarca ifade ettiği gibi, Mekke’nin anahtarını ehline veren bir kültürün yolcuları olanlar, ‘kenar mahalle’ okulunu dahi ehil ellere teslim etmekten kaçınmamalıdır. ‘Emaneti ehline vermenin’ yolu da okul idarecilerini, sendika/cemiyet/dernek aidiyetleri üzerinden değil, liyakat ve ehliyet esasına göre tayin etmektir. Okullarımız, başarılı ve donanımlı idarecilerin mülakat marifetiyle tasfiye edilerek, yine aynı yolla yandaşların yönetici olarak tayin edilmesiyle yıllardır çok yoruldu. Artık bu kirli düzene son verilmeli, adaletle hükmetmekle mükellef olanlar, kul hakkı gasp eden aymazların günahlarına ortak olmamalıdır.
 
Yıllardır çetevari yöntemlerle kurumlarımızı tahakküm altına alan yapılara karşı tedbir alınmamasından dolayı, eğitim kurumlarımızda huzur kalmamış, eğitim çalışanlarının motivasyonları katledilmiştir. Artık ne eğitim camiasının ne de ülkemizin ‘mahallenin memnuniyetini sağlamak’ adına yapılacak yanlış tasarruflara tahammülü kalmamıştır. Yönetici adayı tüm meslektaşlarıma hakkaniyet ve ahlak ölçüleri içerisinde gerçekleştirilmesini arzu ettiğim mülakat sürecinde başarılar diliyorum” dedi.