Kamu Sen İl Temsilcisi Ali Balaban, 6-9 Ekim 2016 tarihlerinde “Sendikacılıkta Gerçek Dost Asıl Adres” teması ile gerçekleştirilen Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu İstişare Toplantısı’ndan sonra hazırlanan 10 maddelik sonuç bildirgesini Isparta kamuoyuyla paylaştı.
Bildirgede, hiçbir gücün milletin kararının üstünde olmadığı, seçimle gelen iktidarların seçimle gitmesinin demokrasi anlayışının temelini oluşturduğu vurgulandı.
 
6-9 Ekim 2016 tarihlerinde “Sendikacılıkta Gerçek Dost Asıl Adres” teması ile gerçekleştirilen Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu İstişare Toplantısı’nda alınan görüşler doğrultusunda hazırlanan sonuç bildirgesini Kamu Sen İl Temsilcisi Ali Balaban, kamuoyuna sundu. Balaban, 10 maddelik bildirgenin içeriğine ilişkin açıklamayı yaptı:
 
“1- Kahraman ecdadımızın ve evlatlarımızın canları ve kanları pahasına vatan yaptığı topraklarımızda gözü olan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının yok olmaktan kurtarıp bizlere armağan ettiği Devletimizi bölüp, parçalayarak tarih sahnesinden silme amacındaki şer odakları, her türlü ihanete başvurarak faaliyetlerini ara vermeksizin sürdürmektedirler. Bu çerçevede son dönemde daha da artan terör olaylarından, can ve mal kayıplarından son derece rahatsızlık duymaktayız. Bölücü terör, yöre halkını ve güvenlik güçlerimizi hedef almakta, yurdumuzun dört bir yanına şehit ateşi düşmektedir. Vatandaşlarımıza ve güvenlik görevlilerimize karşı yapılan alçakça saldırılarla kardeş kavgaları çıkarmak isteyen, kan dökerek, can alarak ülkemizi bölmeyi amaçlayan hainlerin yakalanıp en ağır cezalara çarptırılması arzumuzu bir kez daha yineliyoruz.
 
Terör belasının ülkemizden sökülüp atılması, terör örgütlerinin lojistik ve insan kaynağı olan sınırlarımız dışındaki bölgelerin de bu unsurlardan temizlenmesi amacıyla başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtını sonuna kadar destekliyoruz.  Bu bağlamda kaynağı neresi olursa olsun birliğimize, dirliğimize, askerimize, polisimize ve sivil vatandaşlarımıza yönelik her türlü şiddet eylemini lanetliyor, sınırlarımız içinde ve dışında yürütülen operasyonlarda ve terör olaylarında hayatlarını kaybeden evlatlarımıza Allah’tan rahmet, şehit ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu olarak en son terörist de yok edilinceye kadar sürdürülecek uzun ve kararlı mücadele ile ülkemizin yeniden huzur ve güvenlik ortamına kavuşturulması noktasında gerçekleştirilecek her türlü operasyonda güvenlik güçlerimizin arkasında olduğumuzu ilan ediyoruz.
 
2- 15 Temmuz 2016 günü, 242 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine binlerce vatandaşımızın da yaralanmasına neden olan alçak darbe girişimini ve bunlara destek olan iç ve dış bütün oluşumları nefretle lanetliyoruz.  Bu kalkışma, bu vatan toprakları üzerinde yaşayan, devletine bağlı, millet olma bilinci içinde, binlerce yıllık değerlerine sahip çıkan hiçbir ferdin kabul edemeyeceği alçak bir darbe girişimi, milletimize karşı oynanan küresel oyunun, kahpece suikaste dönüştüğü kara bir gün olarak tarihe geçmiştir.
 
Milletler, tarih sahnesi içinde önlerine çıkan dönüm noktalarında ortaya koydukları azim ve kararlılıkla medeniyet sahnesindeki yerlerini tayin ederler. Türk milleti, tarihin başlangıcından beri üzerinde oynanan her türlü oyuna rağmen, ihtiyaç duyulan her anda gösterdiği feraset ve cesaretle ön plana çıkmış, etrafına örülmek istenilen her türlü çemberi kırmış, üzerine kurgulanan bütün oyunları bozmuş,  tarihin her döneminde tüm dünyayı kendisine hayran bırakmıştır.  15 Temmuz günü yaşanan hain darbe girişiminde de milletimiz takındığı siyaset ve partiler üstü tavırla, her türlü görüş ayrılığını bir tarafa bırakarak tek yürek halinde, ortak paydamızın Türkiye Cumhuriyeti, buluşma noktamızın ay yıldızlı al bayrağımız olduğunu, değerlerimizden, devletimizden ve demokrasiden asla vazgeçmeyeceğimizi hep bir ağızdan tüm dünyaya bir kez daha haykırmıştır.
 
Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu olarak hiçbir gücün milletin kararının üstünde olmadığını, seçimle gelen iktidarların yine seçimle gitmesinin demokrasi anlayışımızın temelini oluşturduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Bundan önce demokratik rejimimize yapılmak istenilen her müdahalede olduğu gibi nereden ve kimden gelirse gelsin, nereye ve kime karşı yapılırsa yapılsın demokrasi dışı her türlü girişimin sonuna kadar karşısında, Türk milletinin ve devletinin yanında yer almaya devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyor, tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralananlara geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.
 
3- 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kamuda yoğun bir şekilde görevden uzaklaştırma ve ihraçların yaşandığı görülmektedir. Terör örgütleriyle ilişki içinde bulunduğu tespit edilen, darbeye karışan, bunlara yardım ve yataklık eden bütün hainlerin hak ettikleri en ağır cezalara çarptırılması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Bu noktada gerçekleştirilen uygulamaların demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi ve mesnetsiz iddialara, asılsız bilgi ve belgelere dayalı olarak görevden uzaklaştırma ve ihraç işlemi gerçekleştirilmemesi, çalışma barışının korunması, milli birlik ve beraberliğimizin sürdürülmesi adına son derece önemlidir.
 
Bu süreçte kurunun yanında yaşın da yanmaması için bütün soruşturmalar büyük bir titizlikle gerçekleştirilmelidir.  Verilecek kararların toplum vicdanında sorgulanması, bir tek kamu görevlisinin bile haksızlığa uğraması, toplumun adalete güvenini olumsuz yönde etkileyecektir. Bu bakımdan gerçek adalet, soruşturmayı gerçekleştiren mercilerin de gönül huzuru içinde, hiçbir baskıya maruz kalmadan karar verebilmeleri ile mümkün olacaktır. Dolayısıyla haklarında soruşturma açılan kamu görevlilerinin büyük bir hassasiyetle değerlendirilmesi ve en küçük bir mağduriyete dahi yer verilmemesi, bu süreçte devlet mekanizmasında ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesi açsından olmazsa olmazdır.
 
Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu, hiç kimsenin doğruları söyleme cesaretini kendisinde bulamadığı bu süreçte, suça bulaşmamış masum kamu görevlilerinin haklarının korunması adına her türlü girişimde bulunmayı, ilkeli sendikacılık anlayışının Türkiye Kamu-Sen’e yüklediği tarihi sorumluluğun bir gereği olarak görmektedir.
 
4- 15 Temmuz 2016 günü devletimizin ve milletimizin maruz kaldığı hain saldırının en önemli nedeni, kamuda liyakat ilkesinin zedelenmesidir. Bu dönemde memurların siyasi düşüncesine, tabi oldukları cemaatlere, partilere yakınlığına, sendikal tercihine bağlı olarak ve hiçbir objektif kural gözetilmeden yapılan atamalar sonucunda ülkemizin kılcal damarlarına kadar sirayet eden bir terör örgütü gerçeğiyle yüz yüze kalınmıştır.  Toplumun devlete olan bağlılığını ve güvenini belirleyen en önemli etken, topluma sunulan kamu hizmetinin kalitesi ve tarafsızlığıdır. Bu süreçte bir kez daha görülmüştür ki, kamu görevlisi ve memur kavramı devletlerin geleceğini doğrudan etkileyecek mahiyette önem taşımaktadır. Bu noktada görevlendirmelerde liyakatin ve ehliyetin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır.
 
Öyle ise bundan sonra yapılacak ilk iş, kamuda liyakati esas alan bir yapılanma oluşturmak, adalet ve hakkaniyet içerisinde kariyer ilkesini işletmek olmalıdır. Bugün, kamu hizmetlerini tarafsız ve adil bir şekilde yürütecek, liyakatli ve ehliyetli kamu çalışanı ve yöneticilere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.  Bunu sağlamanın yolu da kamu hizmetlerinden siyaseti söküp atmak, yerine adaleti getirmektir. Adaletin çalışma yaşamındaki birinci önceliği ise işin ehline verilmesidir.
 
Yaşanan bunca acı tecrübeye karşılık olarak kamuda liyakatin sağlanması adına her hangi bir adım atılmadığı gibi, bundan önce yapılan yanlışların artarak devam ettiği, birçok kurumda memur alımlarında KPSS şartının esnetildiği ve mülakatla memur alımı gerçekleştirildiği görülmektedir.
 
Devletimizi idare edenler, bir süre sonra başka bir vesayet belası ile karşılaşmak istemiyorlarsa, uyarılarımıza mutlak surette kulak vermek ve hayatın her alanında olduğu gibi kamuda da adaleti sağlamak zorundadır. Aksi halde, idarecilerin etrafını saracak yeni siyasi yandaşlar, yeni menfaat örgütleri, yeni güç odakları ile ülke kısa zaman içinde yeni bir kaosa daha girme tehlikesiyle yüz yüze kalacaktır.
 
Kamu görevlilerinin atanmalarında, görevde yükselmelerinde, tayin ve terfilerinde tarafsızlık ve liyakat ilkelerinden vazgeçilmemesi; hak eden memurun hak ettiği göreve gelmesi; kamu kurum ve kuruluşlarında, çalışma barışının, birlik, dayanışma ve verimlilik artışının sağlanması için en temel gerekliliktir. Kamu görevlilerinin yandaş, yandaş olmayan, bizden, bizden olmayan gibi ifadelerle fişlenerek ayrıştırılmasının, kadrolaşmanın, adam kayırmanın, kıyımın, haksızlığın, hukuksuzluğun son bulmasının; kamuda bir takım siyasi çevrelere yakın olmanın, çalışanın eğitim düzeyi, performansı ve kişiliğinin önüne geçmesinin önlenmesinin; kamu kurum ve kuruluşlarının idarelerinin tarafsızlığının sağlanmasının; adil bir sınav ve atama sistemi ile çağdaş bir yönetim anlayışının oluşturulmasından geçtiği bilinmeli, özellikle yönetici atamalarında yazılı sınava dayalı adil, şeffaf ve tarafsız bir sistem oluşturulmalı, kamuya personel alımlarında mutlak surette yazılı sınava itibar edilmeli, sübjektif değerlendirmelere açık sözlü sınav uygulamasından mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.
 
15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte bir kez daha görülmüştür ki, toplumda adaleti sağlanmak ve toplumun tüm kesimlerine eşit yaklaşmak, bu ülkeyi idare edenlerin en temel yükümlülüğüdür. Ayrımcılığa yer vermeyen, liyakate dayalı, hakkaniyeti öncelik alan bir kamu düzeni sağlanması konusunda iktidarı daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu, işi ehline vermenin; herhangi bir mensubiyet ya da siyasi yandaşlık yerine doğru eğitim almış, tecrübeli kimseleri tercih etmenin ve bunu sistematik bir hale getirerek, atama ve görevde yükselmeleri dışarıdan her türlü olumsuz müdahaleye kapatabilmenin iyi bir idareci olmanın baş şartı, gelecek güzel günlerin olmazsa olmazı olduğunu yetkililere bir kez daha hatırlatmaktadır.
 
5- İktidar işbaşına geldiği günden bu yana, mesnetsiz gerekçeler üreterek kamu görevlilerimizin kazanılmış en önemli hakkı olan iş güvencesini kaldırmak istediğini ifade etmektedir. Son olarak yaşanan darbe girişimi bahane edilmek suretiyle memurluk güvencesinin kaldırılmak istendiği görülmektedir.
 
Son dönemde Devletin asli ve sürekli görevlerinin hızla yaygınlaşmakta olan idari hizmet sözleşmeli, 4/B’li, 4/C’li, taşeron gibi adlar altındaki istihdam modelleri altında çalıştırılan personel eliyle gördürülerek düşük ücretli çalışan sayısının arttığı, iş güvencesini zayıflatıldığı gözlerden kaçmamaktadır. Bu bakımdan kamu görevlilerimizin iş güvencelerinin korunması Türkiye Kamu-Sen’in kırmızıçizgisidir.
 
OHAL ilanı ve terör örgütleriyle mücadele adı altında kamu görevlilerinin Kanun Hükmünde Kararnameler aracılığıyla görevlerinden alınabildiği ve ihraç edilebildiği göz önünde bulundurulduğunda, mevcut durumda da suça bulaşmış kamu görevlilerine ilişkin olarak her türlü tedbirin uygulanabildiği açıktır.  Ancak bu durumun bir kanun değişikliği ile kalıcı hale getirilmesi halinde, memurlar için her günün OHAL kapsamındaymış gibi değerlendirileceği ve kamu görevlilerinin geleceklerinin idarecilerin keyfiyetine bırakılacağı bilinmelidir.
 
Kamu görevlilerinin iş güvencelerinin yok edilmesine ve kamu istihdamını özel kesim istihdamına yaklaştırmaya yönelik girişimlerden bir tanesi de performans sistemidir.  Yöneticilerin objektif kurallara göre atanmadığı, liyakat sisteminin esas alınmadığı, kamu görevlilerinin görev tanımlarının dahi olmadığı, bir memurun üzerinde birden çok yetki ve sorumluluğun bulunduğu, az sayıda çalışanla çok işin yapılmaya çalışıldığı bir yapıda performans sisteminin kamu görevlileri üzerindeki baskıyı artırıcı, iş güvencesini yıpratıcı bir etki yaratacağı açıktır.
 
Kamu görevlilerimiz kamu personel rejiminde değişiklik çalışmalarını birikmiş sorunlarının çözülmesi için bir fırsat olarak görmektedir. Ek ödeme, ek gösterge, özel hizmet tazminatı, emekli maaşları, sosyal yardımlar gibi ödeme kalemleri ile harcırahlar, atamalar, sicil ve disiplin hükümleri, yer değiştirme, görevde yükselme, hizmet içi eğitim gibi birçok konuda 1965 yılında kabul edilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, günümüz ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmiştir. Bu bakımdan Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu olarak sorunların çözülmesi için yapılacak her türlü çalışmayı destekleyeceğimizi, iş güvencesinin kaldırılmasına ya da zayıflatılmasına yönelik herhangi bir girişime ise en şiddetli tepkiyi vereceğimizi ilan ediyoruz.
 
6- Kamu istihdamı son derece karmaşık bir hal almış durumdadır. 657 sayılı Kanunun 4-A, 4-B, 4-C maddeleri ile kadrolu, sözleşmeli, geçici ve vekil gibi adlar altında personel çalıştırılmakta; 5258 sayılı Kanun, 4924 sayılı Kanun, 5393 sayılı Kanun, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, İdari Hizmet Sözleşmesi kapsamı gibi çok çeşitli statüde personel istihdam edilmektedir.  Aynı kurum içinde aynı işi yapan ancak tabi oldukları yasal mevzuatın farklı olması nedeniyle; maaşları, emeklilik hakları, iş güvenceleri, sosyal ve özlük hakları farklı olan kamu görevlileri bulunmaktadır. Kaldı ki, 4/C’li personel ile memur işi yapan kamu işçilerinin kadroya geçirilmesi konusunda çalışma yapılmasına dair Kamu İşveren tarafı ile kamu görevlileri sendikaları arasında kabul edilmiş bir mutabakat olduğu halde, şu ana kadar herhangi bir işlem yapılmadığı da görülmektedir. Kamu istihdamında yeknesaklığın ve adaletin sağlanabilmesinin yolu, kamudaki çok başlı yapıyı sonlandırmaktan ve tüm çalışanların iş güvencesi, sosyal haklar, toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hak ve izin haklarını da içeren, insanca yaşayabileceği bir ücret aldığı, asli ve süreklilik arz eden kadrolu statüye kavuşturulmasından geçmektedir.
 
Kamu personel rejimindeki aksaklıkların başlıca nedeni olan farklı hukuki statü çerçevesinde istihdam edilen kamu dışı aile sağlığı çalışanları, vekil, İdari Hizmet Sözleşmeli, 4/C’li, 4/B’li, 5393 sayılı Kanuna ve diğer mevzuat hükümlerine tabi güvencesiz personel ile taşeron işçileri ve üniversite mezunu kamu çalışanlarının kadroya geçirilmesi sağlanmalıdır.
 
7- Bilindiği gibi toplu sözleşme hükümleri, uygulanması idarece zorunlu olan metinlerdir. Buna karşın imzalanan toplu sözleşme hükümleri tam olarak uygulanmamakta, kamu görevlilerinin hak ve menfaatlerini koruyup ilerletme misyonu ile kurulduğunu iddia eden yetkili sendika ve konfederasyon ise kendi attığı imzaya dahi sahip çıkabilme basiretini gösterememekte, kamu görevlilerinin mağduriyet yaşamasına göz yummaktadır. Konfederasyonumuz, toplu sözleşme hükümlerinin bir an önce uygulanması amacıyla yargıya başvurmuş bulunmaktadır. Bu kapsamda mahkeme sonucu beklenmeksizin başta 4/C’li geçici personel ile üniversite mezunu işçilerin kadroya geçirilmesi olmak üzere, uygulanmayan bütün toplu sözleşme hükümleri bir an önce hayata geçirilmelidir.
 
8- Kamuda istihdam sisteminde ana eksen, aile bütünlüğünün korunması yolunda belirlenmeli ve üniversiteler dâhil olmak üzere kamuda her statüde istihdam edilen personelin herhangi bir şart aranmaksızın eş durumu, sağlık ve öğrenim özründen dolayı tayin talepleri dikkate alınmalı, atama ve yer değiştirmelere ilişkin çerçeve yönetmelikte uygun düzenlemeler yapılarak atama ve yer değiştirmelerde aile bütünlüğünün korunması sağlanmalıdır.
 
Yer değiştirmelerde öncelik karşılıklı ve gönüllü yer değiştirme taleplerine verilmelidir. Eleman temininde güçlük çekilen il ve ilçelerde 5 yıldan uzun süredir görev yapmış olan memurların istekleri halinde başka yerlere atanmaları sağlanmalıdır. Bu il ve ilçelerde görev yapacak personele her yıl belirlenen kadro ihtiyacı kadar lojman, kreş ve servis imkânı sağlanmalıdır.
 
9- Yargının, yasama ve yürütmeden bağımsız olduğu ve güçler ayrılığı ilkesinin Anayasal güvence altında alındığı unutulmadan, yargı kararlarına ve hukukun üstünlüğü ilkesine saygı gösterilmesi, Konfederasyonumuz Başkanlar Kurulunca, Devletimizin varlığı ve bekası için vazgeçilmez bir unsur olarak görülmektedir. Bu konuda iktidarı kamu görevlileri hakkında alınmış olan yargı kararlarına uymaya çağırıyoruz. Türkiye Kamu-Sen’in, başta Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarımızda memurlar lehine alınmış yargı kararlarının uygulanmaması halinde her türlü eylemi gerçekleştirecek güce, iradeye ve kararlılığa sahip olduğunun bilinmesini istiyoruz. 
 
10- Gerek toplu sözleşme dönemlerinde kamu görevlilerinin kazanılmış haklarının geriletilmesine göz yuman sözde sendikaların varlığı, gerek 15 Temmuz alçak darbe girişimi ve sonrasında gelişen süreçte birçok masum kamu görevlisinin yaşadığı mağduriyetler gerekse yetkililerin memurların haklarının budanması, güvencelerinin yok edilmesi konusundaki ısrarlı tutumları, memurlarımızı gerçek anlamda savunan sendikaları bir adım öne çıkarmaktadır. Türkiye Kamu-Sen, kuruluşunda ortaya koyduğu ilkeler doğrultusunda her şart altında doğruları söyleyen, hakkı yücelten ve haksızlığa karşı duran tavrıyla kamu görevlilerinin sığınacakları en güvenli liman, güvenecekleri GERÇEK DOST; olaylara karşı ürettiği milli politika ve çözümlerle, ortaya koyduğu mücadele ve temsil ettiği değerlerle tamamen milli olan ve Türk memurunun her şart altında başvurabileceği ASIL ADRES’idir.”