Sevgili dostlar mesleğimiz gereği birçok siyasetçi dostumuz, belediye başkanı dostumuz oldu… Olmaya da devam ediyor.

Biz onları ziyaret ettik, onlar bizi...

Yerel siyaseti, yerel hizmetleri konuşurduk…

Nasıl daha iyi hizmet yapılabilir bunları tartışırdık.

Öyle anlar yaşanırdı ki, siyasetçi dostlarımızın o anki ruh halleri bizlere sirayet etti. Tabir yerindeyse vücut kimyamızın bozulduğu anlar olurdu...

Siyasetçi dostlarımızın bitmeyen sorunları… Bitmeyen çileleri…

Yapılamayan projeler… Denk gelmeyen bütçeler… Halkın farklı farklı talepleri… Personelin sorunları…

Velhasıl zor zanaat be kardeşim siyaset.

Bütün bunları yaşadığımda dua ederdim; Allah’ım beni hakkını ve hesabını veremeyeceğim makam ve parayla imtihan etme, diye.

Ogün vücut kimya bozukluğu gün boyu devam ederdi; Zamansız esnemeler, asabiyet halleri, oflamalar, puflamalar…

Hanım hemen bilirdi; Sen bugün bir belediye başkanıyla görüştün herhalde.

Siyasetçi dostlarımızın bazen öyle sıkıntılı hallerine şahit olurduk ki, başkan dostumuz herhalde 5 yıllık belediye başkanlık dönemini bitiremeden istifa eder ve siyasetten çekilir diye düşünürdüm.

Çünkü sağlık söz konusu… Bu durumda belediye başkanlık görevini tamamlayamaz diye düşünürdüm…

Siyasetçi bir dostum anlatmıştı;

Sandıklardan çıkan oyları sayıyorduk. Biz öndeydik, rakip partiyle aramızdaki oy farkı bir ara 30-40’lara kadar düşmüştü, başladı ayaklarımın altı yanmaya. Hem de ne yanma. Sanki ayaklarımın altında kor var. Hemen doktora telefon açtım. Kan şekerin çok yükseldi hemen 3-4 bardak su iç dedi.

Maazallah rakip parti 30-40 oy öne geçseydi ne olacaktı acaba?

İşte böyle…

Şimdi yeni bir seçim var…

Bütün dostlarımız yeniden aday…

Allah hepsinin yolunu, bahtını açık etsin…

Önce sağlık, sonra kolaylıklar diliyorum…

Demek ki siyaset böyle bir şeymiş…

Birilerinin yapması lazım… O da bir hizmet yolu, hem de ulvi bir yol…

Kimse Yokmii? Kimse Yokmiiii?

Temel bir kuyuya düşmüş, çıkması mümkün değil…

Başlamış bağırmaya; “Kimse yok miii.. Kimse yok mi.. Kimse yok mii..?”

Saatler geçmiş, bir melek gelmiş kuyunun başına seslenmiş Temel’e…

“Temel, sen siyasetçi bir adamsın… Yalan söyler durursun… Eğer siyaseti bırakıp hak yoluna girip beş vakit namaza başlarsan… Evden camiye, camiden eve torun-tombalak gezdirirsen… Ancak seni bu şartlarla kurtarırım.”

Kuyudan bir-iki dakika ses çıkmamış…

Az sonra, Temel başlamış yeniden bağırmaya:

“Başka kimse yok miii…  Başka kimse yok miii.. Başka kimse yok miii?”

Sonuç;

Siyasete bulaşmaya gör, bulaştın mı ayrılmak çok zor…

Hem de çok zor…

Melek’te görsen nafile… Huri’de…