Soğuk kış gecelerinden belki de daha beterdir bu acının soğukluğu.. Yüreğimizin kaskatı kesildiğini hissediyoruz. Ayaklarımızın tutmadığını, ellerimizin hareketsiz kaldığını.. Bir babanın evladını kaybetmişçesine de yanıyoruz kor alevler gibi.. Çünkü başımızı kaybettik, çünkü başkanımızı kaybettik, liderimizi kaybettik. Tam dört yıl oldu hadisenin vuku bulduğu tarihten bu yana.. Başkanımızın şehadet şerbetini içtiği günden beri biz Alperenler ve tüm Türkiye; hayâsızcasına üstü kapatılmaya çalışılan helikopter kazasının aydınlatılması, üşüyenlerin feraha erdirilmesi, yananların yüreğine birazcıkta olsa su serpilmesi, memleketin adil düzeninin liyakate ermesi ve halkın kafasındaki soruların cevap bulması için durmadan çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Çünkü uğrunda çaba sarf ettiğimiz insan, bu memleketin yetiştirdiği nadir insanlardandı. Vatan sevdalısıydı, millet düşkünüydü, İslam ve Peygamber aşığıydı. Mazlumun her zaman yanında ve zalimin her saniye dimdik karşısındaydı. “Bir saniyesine bile hakim olamadığınız bir dünya için bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur” diyecek kadar haysiyetli, “Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam!” diyecek kadar şerefli ve memleket gözlüydü. O Muhsin Yazıcıoğlu’ydu. Halkın yediden yetmişe tümünün saygı duyduğu, çocukların fenomeni, gençlerin lideri, yetişkinlerin arkadaşı, ihtiyarların evladıydı. Hoca Ahmet Yesevi’nin 21.yüzyıl daki koluydu. İkinci Abdulhamid Han’ın günümüzdeki yegane sefiriydi. Nizam-ı Alem Davası’nın tek ve hakiki bayraktarıydı. Siyasetin şerrinden Allah’a sığınan Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin de söylediği gibi her türlü pisliğin döndüğü siyasetin içerisinde, görev aldığı süre zarfında, nadasa bırakılmış tarlada çıkan bir filiz gibi, uzun ve uçsuz bucaksız sahralardaki bulunan tek su kuyusu gibi, her zaman temiz ve paklığını, aklığını, aydınlığını, bilgeliğini ve ileri görüşlülüğünü gösterdi. 12 Eylül darbesiyle birlikte sanki bir teröristmişçesine muamele gören, 5.5 yılı hücrede olmak üzere toplam 7.5 yıl mahkum edilen, her gün sayısız ve çeşitlice işkencelere maruz bırakılan Muhsin Yazıcıoğlu, haksız yere mahkumiyetinin sonuçlanması ve ceza almadan beraat etmesine rağmen devletine hiçbir tazminat davası açmadı. Onlar yaptı bende yapacağım demedi, çünkü halis bir Mü’min’di ve onun gereği olarak da hiçbir zaman kin tutmadı. Yıllarca Türk-İslam Birliği için çabaladı. Davasına zarar geleceğini anladığı her an gidiş yolunda ayrılıklar yaşadığı insanlar oldu, guruplar oldu, partiler oldu. Her biri tarafından defalarca küfür yağmuruna tutuldu, hakaretlere uğradı, ihanet suçlamalarına maruz kaldı. Kendi tabiri ile, kınayanların kınamasına aldırmadan inandığı yolda ilerledi, inşallah Allah’ın razı olacağı kullar arasına girdi ve hak yolunda Hakk’ı yaymak için ve batılın zail olması için çabaladı ve haince bir suikast sonucu son nefesini şehadet şerbetini içerek verdi. Sağlamaya çalıştığı Büyük Birlik’i, dünya gözüyle göremedi belki, ama bundan tam dört yıl önce Taceddin Dergahı’na defnedilirken milyonlarca insanı etrafına topladı. Yıllarca arkasından olmadık laflar eden, hain olduğunu söyleyen yüzlerce kişi, mezarının başında vicdan azabından gözyaşlarına hakim olamadı. Onun adı Muhsin’di. Adının gerektirdiği gibi halisane yapıya bürünmüş; sevginin, birliğin ve bütünlüğün sembolü, lider şahşiyet Muhsin Yazıcıoğlu tüm siyasi partilerin gıpta ettiği ve yerine göre kıskandığı bir kişilikti. Dış mihrakların ise bu ülkede hiç istemediği bir isimdi. Çünkü o bu memleketi kurtaracak, İslam Birliği’ni yeniden kuracak ve halkın güvenlik, özgürlük ve refahını sağlayacaktı. Karakter bakımından böyle haşmetli bir yapıya sahip Şehit Başkan’ı karada yenmeyi başaramadılar ve kurdukları sinsi bir plan ile havada, haince bir helikopter kazasıyla ebediyete intikal ettirdiler. Kimileri için ölüm kötü bir son iken kimileri için ölüm güzel bir başlangıçtır. Muhsin Başkanımız için de ölüm güzel bir başlangıçtır şüphesiz.. Lakin kazanın üstünü kapatıp, adil düzeni bozmaya yeltenen ve bu memleketin birliğine ve selametine nifak sokmaya çalışan her yetkili için ölüm kötü bir son olacaktır. 25 Mart 2009 günü bir seçim arefesinde hayata gözlerini yuman Başkanımıza Yüce Allah’tan rahmet diliyoruz. Helikopterde Muhsin Başkanımıza kader arkadaşlığı etmiş diğer şehitlerimiz Erhan Üstündağ, Yüksel Yancı, Murat Çetinkaya, Kaya İstektepe ve İsmail Güneş’i saygı, rahmet ve minnetle anıyor; aileleri, yakınları ve Türk Milleti’ne başsağlığı diliyoruz. Yüce Allah’tan temennimiz; Türk Milletinin Sembol Şahsiyeti Muhsin Yazıcıoğlu’nun üzerinden dört sene geçen suikastının artık ertelenmeden yetkililerce aydınlatılması ve milletimizin bu güzel şahsiyete gereken değeri ve önemi vermesidir. Biz de olanca gücümüz ile gerek Muhsin Yazıcıoğlu’nun izlediği Allah davasından ayrılmayacağız ve helikopter kazasının ise aydınlatılması için her dakika mücadelede olacağız. Unutmak tükenmektir. Unutturmayacağız… Emre ÖZDEN Alperen Ocakları Isparta İl Başkanı