Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) tarafından düzenlenen “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları”nın ikinci toplantısı 1-3 Kasım tarihleri arasında İzmir’de gerçekleştirildi. Basın buluşmalarının açılışında konuşan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca, SGDD'yi kutlayarak, “çok ciddi çalışmalar yapıyorlar. Ülkemizde bu işi sivil toplum kuruluşları yapmazsa başka kim yapacak. Koroda şarkı söyleyen mülteci çocuklar da cıvıl cıvıllar, hepsini kutluyorum” dedi.Akarca, Türkiye’nin sığınmacı politikası ile tüm dünyaya insanlık dersi verdiğini söyledi. Akarca, "Belki de dünyada 'Tanrı misafiri' diye bir deyimi olan tek ülke biziz" dedi.

OK: “TÜRKİYE’DE 192 ÜLKEDEN 5 MİLYON YABANCI YAŞIYOR”

Basın Buluşmalarının açılışında söz alan T.C. İçişleri Bakanlığı Göç idaresi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok, herkesin birer göçmen olduğunu belirterek, Türkiye’nin göç konusunda çok iyi bir sınav verdiğini söyledi. Göçün bir yolculuk olduğunu ve hiçbir zaman bitmeyeceğini kaydeden Gökçe Ok, son verilere göre Türkiye’de 192 ülkeden 5 milyon 60 bin civarında yabancının yaşadığını kaydetti. Türkiye’nin göç konusunu yönetmek için kısa sürede olağanüstü bir kapasite geliştirdiğini vurgulayan Ok, “haberin peşinden koşanın aklından çıkarmayacağı 2 şey; insanlık ve vicdandır dostlar. Coğrafya bir kaderdir ve biz o kadere, vefa borcunu ödüyoruz” dedi.

Medyaya da  büyük görevler düştüğünü belirten Gökçe Ok, “Uluslararası terminolojiye hakim olmalıyız. Ortak bir akılla, ortak bir dil oluşturmalıyız. Sosyal medya, tv gazeteciliği, yazılı basın gibi pek çok mecra var. Mecra değişse de ortak bir dili kullanmalıyız” dedi.

KAVLAK: “SİYASİ OTORİTENİN ÇABALARI TÜM DÜNYAYA ÖRNEK OLDU”

Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, son 6 yıldır dünyada en fazla mülteci ağırlayan ülke olan Türkiye’nin, göçü yönetmek için yüksek standartlarda kanuni düzenlemeler yaptığını söyledi. Kavlak, “Sorumluluktan kaçmaya çalışan birçok ülke varken, T.C. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü gibi bir teşkilat ile bu nüfus akınını karşılayan siyasi otoritenin çabaları tüm dünyaya örnek olmuştur” dedi.

Sosyal uyum konusunda yerel medyaya büyük rol düştüğünü belirten Kavlak, “yaşadıkları yerlerin nabzını en iyi bilen ve yaygın medyada gördüğümüz haberlerin birçoğunun asıl mimarı yerel basın mensupları, meslekleri ile kamuoyunun algısının oluşmasında çok büyük bir öneme sahiptir. Haberlerde kullanılan dil, konuyla ilgili doğru terminolojiye hakimiyet gibi konular, ülkemizin dünyada örnek olan çalışmalarına büyük katkılar sağlayabilecek güçtedir” diye konuştu.

Türkiye’nin farklı bölgelerinde dört yıldır düzenledikleri Basın Buluşmaları’na bugüne kadar 2 bine yakın gazetecinin katıldığını anlatan Kavlak, “Son iki yıldır Avrupa Birliği’nin finansal desteğiyle gerçekleştirdiğimiz “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları”mız kapsamında Van ve Ankara’da gerçekleştireceğimiz bu seneki buluşmalar ile 500 gazeteci dostumuzla daha buluşacağız” dedi.

BELLOT: “TÜRKİYE KRİZİ ÇOK İYİ YÖNETTİ”

AB Türkiye Delegasyonu Uluslararası İş Birliği Sorumlusu Pierre-YvesBellot, mülteciler için yardım programının nasıl işlediği konusunda katılımcıları bilgilendirdi. Avrupa Birliği ve Türkiye’nin göç konusunda gösterdiği iş birliğinin önemini vurgulayan Pierre-YvesBellot, “Türkiye, şimdiye kadar krizi çok iyi ve istisnai bir şekilde yönetti” dedi. Türkiye’nin son derece başarılı bir şekilde, eşi görülmemiş büyüklükte mülteci nüfusuna ev sahipliği yaptığını belirten Bellot, 2016 Mart ayında imzalanan “Mülteciler İçin Mali Yardım Programı” kapsamında Avrupa Birliği’nin 6 milyar Euro yardımda bulunmak üzere taahhütte bulunduğunu söyledi.

ARAL: “YEREL MEDYA ZOR KOŞULLARDA GAZETECİLİK HİZMETİ YAPIYOR”

“Deneyimlerle Göç” oturumunda konuşan gazeteci / belgesel ve film yapımcısı Coşkun Aral, Türkiye’nin mülteciler konusunda önemli ve örnek bir çaba gösterdiğini vurguladı. Yerel medyanın önemine değinen Aral, “yerel medya gerçekten çok zor koşullarda gazetecilik hizmetini yapıyor. Bunun içinden de haber çıkarıp bizleri bilgilendiriyorlar. Bu yüzden onları kutluyorum” dedi. Haberleri oluştururken medyanın çok dikkatli olması gerektiğinin altını çizen Aral, “Her gördüğümüz olumsuzluğu Suriyelilere dayandırmak kadar yanlış bir şey yoktur” dedi.

Sosyal uyumun önemini vurgulayan Aral, “Bu insanlar buraya hayatta kalmak ve daha iyi yaşamak için geldiler, sosyal uyumları için planlamalar yapmamız lazım. Nasıl yapacağız. Öncelikle dil. Almanlara kızıyorduk bize zorla Almanca öğretiyorlar diye. Bir ülkede yaşayacaksan, o ülkenin sistemine gireceksen buna uyman gerekiyor” diye konuştu.

ÜNAL: “HABER BAŞLIĞI SEÇİMİ ÖNEMLİ”

Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları'nda "Medyada Mültecilerin Korunma ve İhtiyaçlarına Dayalı Temsili" konusunda sunum yapan UNHCR Türkiye Dış İlişkiler Sorumlusu ve Sözcüsü Selin Ünal, medyada mültecilerle ilgili haberlerde kullanılan terminolojiye dikkat çekerek, haberlerde kelime seçiminin, haberin anlamını değiştirebileceğini vurguladı. Haberlerin kamuoyu algısının oluşmasına katkı sağladığını anlatan Ünal, yapıcı haberler yapmanın önemine dikkat çekti. Ünal, UNHCR olarak illerdeki devlet kurumları, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra BM Kuruluşlarıyla koordineli olarak çalıştıklarını kaydetti. Ünal, “eğitim desteği, işe erişim, üçüncü ülkeye yerleştirme, temel ihtiyaçlar, koruma gibi ihtiyaçlara yönelik pek çok konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

AKAR: “EĞİTİM ÇAĞINDA 1.3 MİLYON YABANCI UYRUKLU ÖĞRENCİ VAR”

“Mültecilere Yönelik Yapılan Çalışmalar” konusu, Radyo Evi Derneği Başkanı Yusuf Erbaş’ın moderatörlüğünde düzenlenen oturumda ele alındı. T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü Göç ve Acil Durum Eğitim Daire Başkanlığı Temsilcisi Uzman İlkay Akar, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nden alınan Eylül 2019 verilerine göre, Türkiye’de eğitim çağında 1 milyon 301 bin yabancı uyruklu öğrenci olduğunu, bunun 785 bininin eğitim ve öğretime dahil edildiğini anlattı. Akar, “Eğitim kademelerine göre okul öncesinde 32.273, ilkokulda 378.320, ortaokulda 255 bin 560 ve lisede 114.179 yabancı uyruklu öğrenci eğitim görüyor” dedi. Türkçe dil kursları ve gerçekleştirilen projelerle ilgili bilgi veren Akar, okul dışı kalmış çocukların resmi okullara kazandırılması amacıyla gerçekleştirilen hızlandırılmış eğitim programları ile 9037 öğrenciye ulaştıklarını anlattı.

T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik ve Spor Uzmanı Serkan Yücel, Suriyeli gençlere yönelik özel projeleri olduğunu belirterek, sosyal uyumun artırılması amacıyla SGDD, Olimpik Mülteci Vakfı (ORF) ve UNCHR ile birlikte “Mülteci ve Türk Gençlerin Sosyal Uyumunun ve Katılımın Sporla Güçlendirilmesi Projesi” ile gerçekleştirdiklerini söyledi. Yücel, “Spor yoluyla gençlerin birbiriyle kaynaştıklarını gördük. Her ilde 6 branşta eğitimler vereceğiz. Toplamda 7200 çocuğun sporu sevmesi ve kaynaştırılması amaçlanıyor” dedi.

T.C. İzmir Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğü Uyum ve İletişim Çalışma Grup Başkanı Deniz Dağlıgil, Göç İdaresi’nin uyum faaliyetlerini sadece Suriyelilere değil, Türkiye’de bulunan tüm yabancılara uyguladıklarını söyledi. Deniz Dağlıgil, hem Suriyelilerin, hem de diğer uyrukların Türk toplumuyla uyumlarını sağlamak için çalıştıklarını kaydetti. “Uyumun önündeki en büyük engel herkesin bildiği üzere dil problemi. Bu engeli aşmak için Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile protokol imzalandı. Halk Eğitim’de Türkçe kursları ve meslek edindirme kursları yabancıları ücretsiz olarak verilmekte” dedi.

MÜLTECİLERLE İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR, DOĞRU TERMİNOLOJİ

“Mültecilerle İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar, Doğru Terminoloji” oturumuyla başlayan toplantıların ikinci gününde SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, haber yapılırken ya da günlük dilde çok farklı kullanımlarla karşılaşıldığına dikkat çekti. Doğru terminolojinin kullanılmasının önemini hatırlatan Kavlak, sığınmacı, mülteci, göçmen, kaçak göçmen gibi kavramların aynı haber içerisinde bir arada kullanılmasının, anlam farklılıklarına yol açtığını söyledi.

Uluslararası ve ulusal mevzuatlardaki mülteci, şartlı mülteci, geçici koruma, sığınmacı, göçmen tanımlarını anlatan Kavlak, 2. dünya savaşı sonrasındaki göç hareketleriyle birlikte ortaya çıkan ihtiyaç neticesinde 1951 Cenevre Sözleşmesi ve sonrasında imzalanan anlaşma ve kanun süreçlerindeki statü farklılıkları hakkında bilgi verdi.

HOSTA: “BENİM ÇOCUĞUM OLSA DUYGUSUYLA HAREKET ETMELİYİZ”

UNICEF Türkiye İletişim Bölüm Başkanı Sema Hosta, “Göç, Mülteciler, Çocuklar ve Medya” konulu toplantıda bu yılın Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 30. Yılı olduğunu hatırlatarak, tüm çocukların haklarından faydalanmasının önemini vurguladı. Hosta, “Çocuğun mültecisi, göçmeni yoktur. Çocuk çocuktur. Hiçbir çocuk hiçbir hakkından mahrum kalmamalı. Bazı çocuklar bırakın temel haklarını, yaşamını kaybediyor” dedi.

UNICEF’in ihmal, şiddet ve istismara karşı uyguladığı sosyal koruma programlarını anlatan Hosta, sadece vatandaşların değil, diğer ülkelerden gelen çocukların da programlara dahil edilmesinin önemini kaydetti. Hosta, “bir çocuğu yetiştirmek bir kişinin işi değil, bir çocuğu yetiştirmek bir dünyanın işi. Bir çocuğu yetiştirmek hepimizin sorumluluğu. Eğer bir tane çocuğu geride bırakırsak, bunu biz bütün dünya olarak öderiz” dedi.

Türkiye’de bulunan 3.6 milyon Suriyelinin 1.7 milyonunun çocuk olduğunu belirten Hosta, 650 binden fazla çocuğun eğitim imkanlarından faydalanabildiğini, okul yaşındaki 400 bin çocuğun ise okula gidemediğini söyledi. Hosta, çocukların hak ve hizmetlere erişimi konusunda, “Benim çocuğum olsa duygusuyla hareket etmeliyiz” dedi.

ULUSAL MEDYADA GÖÇ VE MÜLTECİLERİN YERİ

Kanal D Ankara Temsilcisi Ercan Gürses moderatörlüğünde düzenlenen oturumda, “Ulusal medyada göç ve mültecilerin yeri” ele alındı. Gazetecilerin yaptıkları haberlerle kamuoyu oluşturduğunu ve kamu görevi yaptığını belirten Gürses, haberlerde “Suriyeli” vurgusuna dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Gürses, “Almanya örneğini hatırlayalım. Özellikle 1980’lerde Türklerin sosyal uyum sürecinde çok kötü bir sınav vermişlerdi. İnanılmaz derecede düzelttiler bu algıyı. Örneğin; çok ünlü Türk asıllı hakem Deniz Aytekin var ve Türk asıllı vurgusunu biz yapıyoruz. Artık onlar bu vurguya ihtiyaç hissetmiyorlar. Yaptığımız haberlerde bir kişinin Suriyeli olduğunu belirtirken de, bunu olumsuzluk oluşturacak bir kelime olarak kullanmamamız gerekiyor” dedi.

Medyanın sığınmacı ve mültecilerle ilgili kamuoyu algısı oluşturulmasındaki rolüne dikkat çeken Haber Global Tv Ankara Temsilcisi Faruk Demirel, “2011 yılından 2017 yılı başına kadar hep ‘T.C. devletinin sığınmacılara neler sağladığı, onları nerelerden nerelere getirdiği, onlara nasıl yardım ettiğini konuştuk. Fakat 2017’nin başına geldiğimizde kamuoyunda sığınmacılara karşı bir ön yargı oluşmaya başladığını gözlemledik. ‘Neden oluşuyor’ diye baktığımızda, medyanın dilinin toplumu farklı yönlere sevk ettiğini gördük, sığınmacıların zorda kalmaması için çok dikkatli bir dil kullanıyoruz” dedi.

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Başkanı Rıza Özel, Türkiye’nin sığınmacı ve göçmenlerle 2011 yılından daha önce tanıştığını söyledi. Fotoğrafın medyada kullanımın gücüne dikkat çeken ve Aylan bebek fotoğrafını anımsatan Özel, “Bu fotoğraf Avrupa’daki mülteci algısını değiştiren fotoğraftır. Bir sürü mecrada yayınlandı ve siyasetçilerin gözlerini açtı” dedi. Özel, sosyal medyayı “inanılmaz bir manipülasyon alanı” olarak niteledi.

27 yıldır haber kameramanlığı yaptığını anlatan Türkiye Haber Kameramanları Derneği Başkanı Aytekin Polatel, sığınmacı ve mülteci haberlerini kamera arkasından takip ettiklerini anlattı. “Görüntünün gücünün kanıtlanması”nda Aylan bebek örneğini anımsatan Polatel, “Derneğimiz 2015 yılında Aylan bebek olayından sonra, Türk toplumu ve de iletişim fakültesinde okuyan gençlerin konuya bakış açılarını öğrenmek için, Genç İletişimciler Yarışması düzenledi. Konu başlığı ise ‘mülteci’ydi. Bayrağı bırakacağımız gazeteciler olacak gençlerin, yarışmadaki haberlerde “ırkçılık” olarak değerlendirilebilecek haberler yapmadıklarını görmek bizleri sevindirdi.” dedi.

AVŞAR: “YEREL BASIN, ÇOK SESLİLİĞİN TEMİNATIDIR”

“Yerel Medyada Göç ve Mültecilerin Yeri” oturumunun moderatörlüğünü yapan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar, yerel basının, çok sesliliğin teminatı olduğunu ifade etti. “Yerel basın bir millettin hakiki gücüdür” diyen Avşar, “kılcal damarlara kadar haber ağı oluşturan yerel medya çalışanları, göç ve sığınma hareketine konu olan insanlarla birlikte yaşayanlar olarak, konuya en hakim kişilerdir” şeklinde konuştu. 

Türkiye’de yaşayan 4 milyondan fazla sığınmacının büyük çoğunluğunun kamplarda değil şehirlerde yaşadığını ifade eden Avşar, “yerel medya çalışanlarının gözüyle konuyu irdelememek çok büyük eksiklik olurdu” dedi.

ÖZSOY: “GERİ GÖNDERME MERKEZLERİ’NDEKİ DONANIM HER İNSANIN İHTİYACINI KARŞILAYABİLİR”

Doğu Anadolu Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Feridun Fazıl Özsoy, daha iyi bir yaşam standardı için ülkesini terk eden sığınmacı ve mültecilerin, gittikleri ülkelerde daha iyi yaşam standartlarına kavuşmaktan uzak yaşadıklarına değindi. Geri Gönderme Merkezleri konusunda bilgi aktaran Özsoy, 22 adet merkezde geçici olarak barındırılan 8.136 kişi olduğunu söyledi. Bazı basın yayın organlarının haberlerindeki olumsuz eleştirilere karşın Erzurum Aşkale’deki Geri Gönderme Merkezi örneğini anlatan Özsoy,  35 bin metrekare alana kurulan merkezdeki çocuk ve yetişkinler için eğitim, sosyal tesis ve sağlık hizmetlerini anlatarak, merkezin donanım olarak her insanın ihtiyaç duyabileceği imkanlara sahip olduğunu söyledi.

YENİ: “GAZETECİLİK KİMLİĞİNİN YANINDA SEKTÖRÜMÜZÜ TEMSİL EDEN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ DA BİRER TEMSİLCİSİYİZ”

Akdeniz Anadolu Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Mevlüt Yeni, Basın Buluşmaları’nın öğretici ve faydalı olduğunu belirterek, göç terminolojisi konusunda “bildiğimizi düşündüğümüz pek çok konuyu bilmediğimizi fark ettik” dedi.

Ege ve Akdeniz bölgeleri ağırlıklı yerel haberler yaptıklarını söyleyen Yeni, ulusalda çıkan haberlerin kaynağının da yerel gazeteciler olduğunu belirterek, “gazetecilik kimliğinin yanında sektörümüzü temsil eden sivil toplum kuruluşlarının da birer temsilcisiyiz” dedi.

“Gazeteciler olarak kullandığımız dile dikkat etmemiz gerekiyor” şeklinde konuşan Yeni, “yarattığımız algı nedeniyle provakatif hareketlere prim verecek yaklaşımlardan uzak durup, çatışma dili yerine sevgi, barış diline yakın haberler yapmalıyız” dedi.

ÇELİK: “ÖTEKİLEŞTİRİCİ SÖYLEMLERDEN UZAK DURMAMIZ GEREKİYOR”

Güney Doğu Anadolu Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Çelik, Basın Buluşmaları sayesinde Suriyeli gazetecilerle istişarelerde bulunma fırsatı yaratılmasının önemine değindi. “Biz Suriye’ye Suriye demiyoruz, aşağı diyoruz. Aynı şekilde Suriyeliler de Mardin için, yukarı diyorlar” şeklinde konuşan Çelik, “çünkü bizim toprak bütünlüğümüz var. Sınır çizilmiş olsa da, bizler o sınırı görmüyoruz. Suriyeli kardeşlerimiz Türkiye’ye sığınmacı olarak gelene kadar iki ülke arasında karşılıklı ziyaretlerde bulurduk” dedi. Çelik, sığınmacılarla ilgili yapılan haberlerde “ötekileştirici söylemlerden uzak durmamız gerekiyor” diyerek birlik, beraberliğin kuvvetlendirilmesinin gerekliliğine vurgu yaptı. Mardin’deki 120 bin civarında Suriyeli ile çok mutlu yaşadıklarını aktaran Mehmet Çelik, toplumun hem Suriyelilere hem Iraklılara kucak açtığını ve bugünkü durumun gelecekte çocuklara bırakılacak güzel bir miras olduğunu söyledi.

SURİYELİ GAZETECİLERİN GÖZÜNDEN TÜRKİYE

Basın Buluşmaları’nın son toplantısında “Suriyeli Gazetecilerin Gözünden Türkiye” oturumu gerçekleştirildi. Moderatörlüğü yürüten, MUDEM Genel Koordinatörü Safa Karataş, Basın Buluşmaları sayesinde Suriyeli ve Türk gazeteciler arasında iş birliğinin pekiştiğini söyledi.

Programın 3. Gününde, Yerel Medya’da Göç ve Mültecilerin Yeri toplantısında konuşan Syria TV Spikeri Aslan Allaz, “Bu toplantılar, son zamanlarda Suriye’de ve Türkiye’de yaşananlar açısından zamanlama olarak ve ortak iletişim açısından çok önemli. Suriyeli ve Türk gazetecilerin birbiriyle iletişim içinde olması çok değerli. Yüzlerce Suriyeli gazetecinin sesini aktarıyorum burada. Özgür medya, gerçeği dürüst bir şekilde aktaran medyadır.” dedi. 

Gazetecinin vicdanlı olmasının ve doğru terminolojiyi kullanmasının önemine değinen Allaz, “Suriyeli gazeteciler olarak yaptığımız haberlerin toplum üzerinde nasıl etkisi olacağını değerlendiriyoruz” dedi.

“Ben Suriyeliyim ve Mülteciyim” diyen TV Spikeri LianaDahdouh, herhangi birinin; “üniversite hocasının, doktor veya gazetecinin” mülteci olabileceğini belirtti. Türkiye’de 6 yıl yaşadıktan sonra Almanya’ya gittiğini ama 2 yıl orada yaşadıktan sonra Türkiye’deki çevresini özlemesi nedeniyle geri döndüğünü belirten Dahdouh, “Suriyeliler de Türkler de kardeşlerdir. Gazeteciler olarak, gerçek bilgileri paylaşmak için platform oluşturmalıyız” dedi.

SGDD MÜLTECİ ÇOCUK KOROSU TÜRKÇE VE ARAPÇA ŞARKILARLA KEYİFLİ ANLAR YAŞATTI

Basın Buluşmalarının ilk gününde SGDD Mülteci Çocuk Korosu, Türkçe ve Arapça seslendirdikleri eserlerle katılımcılara keyifli anlar yaşattı. Türkiye genelinde SGDD ofisleri ve merkezlerine bağlı olarak 13 çocuk ve gençlik korosu yer alıyor. Türk ve mültecilerden oluşan korolar, Ankara, Gaziantep, Mersin, Adana, Kayseri, İstanbul, Bursa, İzmir, Kırıkkale ve Karabük illerinde çalışmalarına devam ediyor.

500’den Fazla Gazetecinin Katılımı Planlanıyor

Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları; Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan anlaşmalar çerçevesinde, Türkiye hükümetince uygun görülen ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen "Türkiye'deki Irak ve Suriye Krizinden Etkilenen Sığınmacılar için Geliştirilmiş Destek" projesi kapsamında gerçekleştiriliyor. Van ve ardından kapanış için  Ankara’da gerçekleştirilecek toplantılara, yerel ve ulusal medyadan 500’den fazla gazetecinin katılımı plânlanıyor.  “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları” göç ve mülteci konularındaki yasal çerçeve hakkında yerel ve ulusal basının bilgilendirilmesini amaçlıyor.