Azim ve başarılarla dolu yaşamıyla Ankara'nın Hamamönü Semti'nden Roma ‘ya oradan da Paris'e uzanan evrensel ve ilham verici bir başarı hikâyesi yazan Keman Virtüözü ve Devlet Sanatçısı (1971) Suna Kan,Lütfü Çakmakçı Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle  Süleyman Demirel üniversite’sinin bir akademisyeni oldu.

Fahri Doktora Payesi tören  öncesinde   sanatçılar  Cihat Aşkın ve Cana Gülmen sırasıyla  anonim bir halk türküsü olan ‘’Sarı Gelin’’ , Franz Schubert’in keman ve piyano için sonatı ve ardından Adnan Saygun’un Sepetçioğlu ve Horon isimli eserlerini seslendirerek  muhteşem  bir dinleti sundular.


Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Rektörü Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’nın sanatçılara hediye takdiminin ardından Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölüm Başkanlığı ve Radyo Televizyon Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin ortak yapıtı olan Keman Virtüözü; Devlet Sanatçısı Suna Kan ile gerçekleştirilen belgesel söyleşi izlendi.

Belgesel izlenimi  sonrasında kürsüye çıkan Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Rektörü Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı, Keman Virtüözü Suna Kan'ın ülkemize ve gençlerimize kültürel ve sanatsal alanda önemli değerler kattığını ifade ederek,

''Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü Başkanlığı'nın ve Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı'nın teklifi, Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Senatosu'nun 8 Mart 2018 tarih ve 488- 12 A sayılı olurları ile Dünya'nın sayılı keman virtüözlerinden biri olan, ülkemizde ve yurtdışında birçok müzik icracısının ve eğitimcisinin rol modeli, ülkemizi klasik batı müziği sahasında başarıyla temsil ederek ''Devlet Sanatçısı'' unvanını alan Türkiye'nin kültür- sanat elçisi olarak dışarıda da bizi başarıyla temsil eden keman ve sanatıyla genç nesillere yeni ufuklar açan Suna Kan'a müzik sahasında, çağdaş, yenilikçi çabaları ülkemizin tanıtımına yaptığı katkı nedeniyle ''Fahri Doktora'' verilmesi kararlaştırılmıştır.

Ülkemize ve gençlerimize kültürel ve sanatsal alanda kattığınız değerler için Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) adına teşekkür eder, başarılı ve yol gösterici çalışmalarınızın devamını dileriz'' dedi.Konuşmasını tamamlayan Rektör Çarıkçı, Biniş giydirilen sanatçı Suna Kan’a siz de artık bir SDÜ’lüsünüz diyerek,Fahri Doktora belgesini takdim etti.

Gençlere seslenen ve sanat dolu yaşamını  paylaşan  Ankara Oda Orkestrası  Kurucu Üyesi  sanatçı, 60'lı yıllarda Anadolu'da  Oda Orkestrası Konserleri düzenlendiğini , bu konserler nedeniyle Anadolu’yu  şehir şehir gezdiğini ifade ederek, ''Isparta'ya iki kez 1971’dekonser vermeye geldim.1961 Anadolu konserleri sanat hayatıma çok değer katmıştır. Anadolu'da eskiden çok konser verilirdi,ama  zamanla televizyon devreye girdi,değişimler yaşandı,tercihler farklılaştı. Açıkça söylemek lazım,TV'den sonra istek azaldı.Devletin bir sanat politikası olmalı ama Türkiye’de bu olmadı.’’ dedi.Suna Kan  yurt dışında ilerleyen yaşlarına rağmen insanların konserlere büyük ilgi gösterdiğini vurgulayarak konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:’’Ülkemizde  ''Klasik Batı Müziği konserlerini anlamıyoruz''  deniliyor.Buna itirazımız var. Önemli olan ‘'anlamak’' değil '’alışmaktır’' ,‘’İyi şeylere alışmaya bakmak gerek ’’Sanat faaliyetlerini ertelemeyin.

Sanat ile uğraşın. Sanatsal faaliyetleri bırakmayın. Sanat insanı '’İyi İnsan’' yapar.

75 yıl sanat ile uğraştım. Annem ve babama çok şey  borçluyum. Düşünün Ankara'nın Hamamönü Mahallesi'nden Roma'ya uzanan bir ömür. Şu an  81 yaşındayım,hatıralarla yaşıyorum.Bir buçuk yıldır sanat icra etmiyorum,zira sağlık elvermiyor. Bastona mahkûm kaldım. Önemli değil. Kafam işliyor. Konuşabiliyorum. Okuduğumu anlayabiliyorum. Düşünebiliyorum. Hatta fazla düşünebiliyorum. Ama bu yaştan sonra artık hatıralarla yaşayabilirim. Bugün burada da çok güzel bir konsere tanıklık ettik''

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilge Hürmüzlü Kortholt da Türkiye'nin Dünya'ya açılan Sanat Elçisi Suna Kan için çok özel ve anlamlı bir anı olarak Buharî'nin 18'inci yüzyılda yaptığı ''Keman Çalan Kadın'' Minyatürü'nü armağan ederken,  Suna Kan'a  ayrıca Gönen Meslek Yüksekokulu Kuyumculuk Bölümü tarafından hazırlanan özel tasarımlar hediye edildi.


Tören sonrası  Cihat Aşkın, sanatçıya dair duygu ve düşüncelerini’’Suna Kan Türk keman dünyasının değil sadece,  Türk Müzik dünyasın en önemli  duayenlerinden bir tanesidir. Kendisinin müzikal kişiliği,fikirsel anlamdaki kişiliği uzun yıllar boyunca Türkiye’nin kültür ve sanat hayatına damgasını vurmuş şahsiyetlerden biri olma  özelliğini göstermekte.Sadece sahnelerde değil ama  fikirsel anlamda da bir idol olarak bir çok keman sanatçısının rüyalarında yer etmiş ve onun gibi olmak için hayatlarını değiştirmiş,mesleklerini geliştirmiş insanlar,öğrenciler o yolda  çalışarak Suna Kan gibi olma azmini göstermişlerdir.Suna Kan benim çocukluğumdan itibaren radyolarda,televizyonlarda ve konser salonlarında dinlediğim, daha sonra kendi çalışmalarım sayesinde onun yanına eriştiğim ender insanlardan biri.Çok değerli bir kişilik,sade bir insan.Bu sadelikte de  büyük bir sanatçı olmanın özelliğini gösteren, tevazu sahibi bir insan.Ben konservatuarı bitirmeye yakın yıllarda rahmetli hocam Ayhan Turan tarafından Suna Kan’ı ziyarete götürüldüm,kendisine keman çaldım.Beni çok beğendi.Benim için bir referans verdi.Daha sonraki hayatımda bu referans hep dosyamda kaldı.Suna Kan çok büyük bir sanatçı ki , genç bir yaşımda kendisiyle beraber cd kaydettim,kendisinin daveti üzerine. Bach’ın ikili konçertosunu 1992 yılında kendisiyle beraber kayıt yaptım. Dolayısıyla o tarihten bu yana ben her zaman çok büyük saygıyla izlediğim,konserlerine gittiğim büyük saygı duyduğum Suna Kan’la beraber çok sayıda projede yer aldım.Aynı zamanda bir konserinde ona şeflik yaptım.Farklı konserlerde kendisiyle beraber çaldık.Benim için çok büyük gurur kaynağı tabii.Yani keman sanatı denilince bugün Türkiye’de ilk akla gelen isimlerden bir tanesi. Onunla beraber uzun yıllar sahnede beraber olmak benim için çok büyük mutluluk oldu’’ şeklinde ifade ederken,

İstanbul Üniversitesi devlet Konservatuarı  emekli mensubu olduğunu ve 40 yıl ders verdiğini belirten sanatçı Cana Gülmen de,’’hocalık yaptım,aynı zamanda konser piyanisti olarak kariyerimi sürdürdüm.20 seneye yakın bir süre Suna Kan’la aynı sahneyi paylaştım.Onunla yalnız sahneyi paylaşmak değildi beraberliğimiz,onunla kalbimizi de paylaştık.Anne kız gibi,çok yakın bir ilişkimiz var.Suna hanımla çalmak benim için büyük bir şeref oldu.Öyle bir devlet sanatçı ile her an birlikte olmak,beraber sahneye çıkmak,seyahatlerde,konserlerde birlikte olmak olağanüstü bir şey tabii.Çok şey yaşadık,çok şey paylaştık.Suna hanımla birlikte giderek yaş aldık,yaşlandık demiyorum.Ama öyle oldu.Suna hanım çalmamaya başladığından itibaren bende hakikaten onunla birlikte depresyona girdim.Tabii ki hayat devam ediyor.Ellerinden dolayı çalamıyor,ama anne şefkati gösterip çalışmalar için beni teşvik ediyor.Cihat Aşkın’la çok güzel projelerimiz var inşallah.Bugün için SDÜ Rektörümüze ,Güzel sanatlar Fakültesi Dekanı başta olmak üzere bütün ekibe,ne kadar müteşekkir olduğumu ifade etmek istiyorum.Çünkü ben ilk defa çok büyük bir heyecan içindeydim bugün.İlk defa sahnede ağladım.Çünkü 20 sene sahnede beraber olduğum,çok değer verdiğim kişilik seyirci koltuğunda en ön sıradan beni izliyordu.Bu  SDÜ’de  oldu ilk defa,onun için müteşekkirim tüm ekibe’’ dedi. Elif AKGÜL