Sevgili dostlar başkan adaylarımız belli olduktan sonra kahvede, terzide, berberde velhasıl cadde ve sokaklarda yavaş-yavaş siyaset sohbetleri de başlamış oldu.

Aynen bizim kahvede olduğu gibi.

Arada sırada takılıp okey oynadığımız kahvede, üç beş el için arkadaşlarla randevulaştık. Dördüncüyü beklerken aramızda sohbet ediyorduk ki;

Gece gördüğüm güzel rüya aklıma geldi ve arkadaşlarla paylaşmak istedim.

Ben daha “üçü bir arada” demeden tam karşımda oturan arkadaş…

Bende severim, ama ben ikisi bir arada severim. Gündüz işyerinde bazen 2-3 fincan içerim, diye sözümü kesti.

Ben hemen tekrar söze girerek; Ya arkadaş benim anlatmak istediğim dün gece gördüğüm rüyaydı. Bizi o ana kadar sessizce dinleyen üçüncü arkadaşımız; Ya İbrahim sen rüyanda Macronla, Trumpı görmüş olamayasın?

Ne alaka Trumpla, Macronu niye göreyim?

Ne bileyim ben dün gece en son ayrılırken sohbetimiz Fransa’daki “Sarı Yelekliler” olunca belki de rüyanda onları gördün sandım.

Ya adam üçünü bir arada gördüm diyor, sen sadece Trupla, Macron diyorsun.

Üçüncüsü de Putindir zar başka kim olacak.

Kardeşim onlar çok uzakta rüyaya girmez.

Allah, Allah rüyanın da menzili olduğunu ilk defa senden duyuyorum.

Diye konuşurken;

 Okeye dördüncümüz geldi ve ya arkadaşlar ne etçeniz siz putini-mutini, ne edelim elin trampını, makronunu, konuşacaksak Yusuf Ziya Günaydın’ı, Şükrü Başdeğirmen’i ve Gökmen Hakkı Gökmenoğlu’nu konuşalım dedi.

Hay yaşşa be! Bende rüyamda onları bir arada gördüm. Üçü bir aradaydı. On dakikadır söyleyeyim diyorum, ama bir türlü söz sırası bana gelmiyor.

Hemen hepsi bir ağızdan; Anlat bakalım rüyanı.

Nesini anlatayım; rüyamda üçü bir arada kahve içiyorlardı, sohbet ediyorlardı.

Tam bu anda her zaman yaz-bozculuğumuzu yapan arkadaşımız geldi ve heyecanla; İbrahim abi ne konuşuyorlardı? Duydun mu? Diye sohbete katıldı.

Sağımda oturan; Sen essahtan mı zannettin len, adam rüyasını anlattı bize.

Keşke essahtan olsaydı be,

Olur, olur. Dedim. Üçü de bizim değerimiz. Isparta’nın yetiştirdiği değerlİ şahsiyetler. Bunlar bir araya gelmeyecekte kim gelecek. Mesele Isparta’ya hizmet ise gerisi teferruattır. Dedim.

Daha ben bir iki kelam söylemeden hemen lafı tekrar ağzımdan aldılar;

En son gelen ve içimizde en genç olan arkadaşımız;

Ben bir şey söyleyeyim mi?

Söyle bakalım;

Bence Yusuf Başkan elinden geldiğince hizmetler yaptı, ancak “mental yorgunluk” başladı, Şükrü Başkan deneyimiyle, birikimiyle, tecrübesi ve alçak gönüllülüğüyle en verimli zamanında, Gökmen Başkan ise genç ve dinamikliğiyle dikkat çekiyor, bu seçimde olmazsa bile biraz daha pişerek gelecek seçimlerde olabilir.

Ne mentali, muntali kardeşim şunu güzelce Türkçe olarak anlatsana.

Ben hemen tekrar söze girerek mental yorgunluk demek; Fiziksel, zihinsel ve ruhsal yorgunluk dedim.

Burada gazeteci varken mentali-muntali bilmeden konuşuyorsunuz. İbrahim abi konuşsun da dinleyelim.

Bakın arkadaşlar dedim;

Bu sohbet uzadıkça uzar, başka zamanlarda, başka akşamlarda yine konuşuruz. Hepimiz aklı-selim insanlarız. İçimizde en genç olanımız Şükrü Başkan’ın yaşıyla, tecrübesiyle en doğru zamanı diyor. Yukarıda Allah var, bende öyle düşünüyorum. Yeni bir heyecan, yeni bir vizyon için merkezi hükümetle uyumlu başkan olsun istiyorum.

İçimizde yaşça biraz daha bizden büyük olan abimiz;

Haşşöyle ya İbrahim… Ağzına sağlık valla… Şimdi okey zamanı…

Hem okeycilere hem de başkanlara bol şans…

 Diyerek sohbeti bitirdi.