Yeni yılın ilk mesai gününde Sayın başkanım Günaydın bey basın mensuplarını da yanına alarak (ya da belediye basın birimini yanına alıp arıtma tesisini inceleyip, haberi yerel medyaya internet yoluyla pas ederek) sıvı arıtmayı incelemiş ve mevcut durum karşısında da:

SAV’DAKİ KOKU BİZDEN KAYNAKLANMIYOR diyerek, yeni yılın ilk incisini ağzından ortaya koyuverdi. Helal olsun Sayın başkanım bu sözünüzle yeni yıldaki performansınızı az-çok tahmin edebiliyoruz.

Basında yer alan haberin alt bölümlerinde ise Sayın başkanım, mevcut arıtma tesisinin 15 yıllık bir tesis olduğu, mekanik yorgunluğunun bulunduğunu, bazı ünitelerinin de tam kapasite ile çalışmadığını, oysaki arıtma konusunun tümüne vakıf olduğunu, bu tesise yatırım yapılarak yeni üniteler ilave edilmesi konusunda planlar yaptığını, hatta bu tesiste elektrik üretmeyi bile düşündüklerini, elektriğin tesise fazla gelmesi durumunda ise mevcut elektriği İSTEM fabrikasında kullanarak belediyeye olağanüstü kar sağlayacağını, kazanan belediye noktasında örnek olmaya devam edeceğini beyan etti.

Sade bir vatandaş olarak ben işi çözemedim. Bir taraftan diyeceksiniz ki, koku benden kaynaklanmıyor, kimden kaynaklanıyorsa gereğini o yapsın diyorsun, diğer taraftan aslında arıtma tesisim verimli, rantabıl çalışmadığından bu koku oluşuyor gereğini yapacağım diyerek sorumluluğu üstünüze alıyorsunuz. Ama laf kalabalığı içinde kendinizi masum göstermekten de geri kalmıyorsunuz. Acaba Isparta halkını Aziz NESİN gözüyle mi görüyorsunuz? Biliniz ki en azından ben onlardan değilim. Vatandaşlarımın da öyle olmadığından eminim.

Koku konusunun diğer cephesi Sav Belediye başkanımız ise aksini iddia ediyor. Buradaki kirliliğin öncelikle Isparta Belediyesi sıvı atık arıtma tesisi, saniyen de Deri organize sanayicilerinin deşarj ünitelerinden kaynaklandığını belirtiyor. Gerekirse beraber kokunun başladığı noktaya gidilip, durum tespiti yapılmasını teklif ediyor.

Daha da ileri giderek küçük belediye olmasına rağmen halkını kokudan kurtarmak için gerekli çalışmayı yapıp, kredi ve hibeleri bulmasına rağmen mevzuat engeline takıldığını belirterek nüfusunun yetmediği için çareyi il belediyesi ile beraber çözmeyi teklif ediyor. Ama ne yazık ki, halkını ve halkına hizmeti her şeyin önünde tuttuğunu söyleyen başkanım belediyenin borçlarına 1,5 trilyon lirayı eklemeyi çok gördüğünden Vatan, Karakavak, Ayazmana ve Antalya yolu üzerinde yaşayan sevgili vatandaşlarını bu koku ile yaşamaya mahkum etmekten hiç rahatsız olmuyor.

Oysa Sayın başkanım Ziya bey, 100 yıllık asfalt derdinde. Müstakbel
2014 Mart seçimleri öncesi şehrin makyajı anlamında asfalt yapıp, kilim müzesi, gökkubbe, piramitlerle eşdeğer Pazar yeri, Eiffel ile eşdeğer gül heykeli ve benim zorlamamla su borularını yenilemek adına akılda kalıcı çalışmalara yatırım yapan Ziya bey, şehrin uzağında ve seçim zamanı para etmeyecek tesisler için para harcamayı şark kurnazlığı ile öteliyor. Suçu da başkalarına atmaktan geri kalmıyor.


Başkanım mimar. Pardon yüksek mimar. Estetik ve mimari anlamında epey yükseklerde dolaşıyor. Aşağılara inmesi çok zor. Yükseklerde sayın başkanım. O, hep yüksek mimar  yıllardır. Şehrin bu türden meseleleri ona basit ve kolay geliyor. Sayın başkanımın akıl sır ermeyen çalışma biçimini anlamakta ben zorlanıyorum. Anlayan biri varsa bana da açıklasa çok memnun olacağım. Yoksa, vatandaşım Sayın başkanımı seçimlerde çok iyi anlayacak. Benden söylemesi. J

İsmail TANIŞMAN
Ak Parti Belediye Meclis Üyesi