ISPARTA TANITIM METNİ

 “Güller ve Göller Şehri” olarak tanınan ve binlerce yıllık tarihe sahip olan Isparta; kültürüyle, ekonomisiyle, turistik ve doğal güzellikleriyle ülkemizin, Batı Akdeniz Bölgesinin en gözde illerinden biridir.

Cumhuriyet Türkiye’sinde eğitimde, sağlıkta, konutta, alt yapıda sorunlarını çözmüş Türkiye’nin tek ili olmanın sevincini yaşayan Isparta; Milattan Önceki yıllardan itibaren “Pisidia” olarak bilinen bölge üzerine kurulmuştur.

Tarihi dönemlerde Hitit egemenliği altındaki bu bölgeye daha sonra Frigler, Lidyalılar, Persler hakim olmuştur. Tarihi kaynaklarda “Pisidia” adına ilk kez M.Ö. 5. yüzyıl sonunda rastlanır. Isparta ya da tarihindeki adıyla “Baris” şehrinin kuruluşu ise, Lidyalılar dönemine rastlar. III. Kılıçarslan döneminde, 1204 yılında Türklerin eline geçen kent, Cumhuriyet öncesinde Konya vilayetine bağlı “Hamidabad” adında bir livalık iken, 1923 yılında müstakil il olmuş ve 1926 yılında “Isparta” ismini almıştır.

Geçmişten günümüze gelen tarihi eserler ve antik kentler yerli ve yabancı turistlerin tarihle buluşma noktasıdır. Tarihin her dönemindeki uygarlıklardan izler taşıyan Isparta, İlk Çağ ve Helenistik Dönemde inşa edilen antik kentleriyle dikkat çeker. Helenistik Dönemde kurulan antik şehirlerden en önemlisi ise Yalvaç ilçesinde bulunan PİSİDİA ANTİOCHEİA kentidir.

Bir dönem Pisidia bölgesinin başkenti de olan bu şehirde Roma ve Bizans medeniyetlerine ait kalıntılar vardır. Kentin en yüksek yerindeki doğal bir tapınak olan AUGUSTUS TAPINAĞI, Ana Tanrıça Kybele’nin tapınma yeri olarak kullanılmış. M.S 4.yy.da sonradan Açık Hava Tapınağı haline getirilmiş.

 Kentin merkezinde bulunan Tiyatro, Roma döneminde genişletilerek 5 bin kişilik kapasiteye ulaştırılmıştır. Şehrin dikkat çeken bir başka yönü ise ROMA HAMAMI olduğu düşünülen yapıdır. Şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere 10 metre yüksekliğinde, yontma taşlardan harçsız olarak inşa edilen ANTİK SU KEMERLERİ kentin uygarlık düzeyini gösteren önemli bir yapıdır. Kentin kuzeydoğusunda bulunan MEN KUTSAL ALANI buluntuları bölgede Helenistik Dönem öncesi bir kültürün bulunduğunu kanıtlamaktadır.

 İlk vaazın verildiği, ayrıca ilk Hıristiyan kiliselerinden olan ST. PAUL KİLİSESİ de Antiocheia’da bulunmaktadır. Geçmişi günümüze taşıyan bu kutsal alanlar Yalvaç ilçesini inanç turizminin merkezi haline getirir. St. Paul’un Antiocheia’ ya gelişinde geçtiğine inanılan, Yazılı Kanyon’da günümüzde de yürüyüş programları düzenlenmektedir. Yazılı Kanyon’da bulunan Kaya Yazıtları da ST. PAUL ‘un buradan geçtiği inancını güçlendirmektedir.

 Aziz Paul Yolu, Antalya’dan başlayıp, Yalvaç’a kadar devam eden ve 500 km. mesafesi ile Türkiye’nin en uzun yürüyüş yollarından biridir. Helenistik Dönemden kalma önemli yerleşim merkezlerinden biri de Sütçüler ilçesindeki Adada Antik Kenti’dir. Yapılan araştırmalarda kentin önemli bir merkez ve dini yönden de piskoposluk olduğu belirlenen Adada Antik kenti en parlak yıllarını Roma Döneminde yaşamıştır. Büyük İskender’in Güney Anadolu’yu almasından sonra sırasıyla Seleukoslar, Bergama krallığı, Roma İmparatorluğu daha sonra da Bizans İmparatorluğu egemenliği altına girer.

 Adada Antik Kenti agorasıyla, çeşitli tapınaklarıyla, tiyatrosuyla, yönetim binasıyla Perge’ye kadar uzandığı belirlenen antik yol ve nekropol alanlarıyla bu kalıntılar ADADA ANTİK KENTİ’nin ulaştığı uygarlık düzeyini günümüze taşımaktadır.

Isparta’nın binlerce yıllık tarihi ve kültürel birikimlerinden biri de Aksu Zindan Mağarası girişindeki EURYMEDON AÇIK HAVA TAPINAĞI’dır. Tapınak önünde yapılan kazılarda Roma Dönemine ait bir kilise ve yan duvarları bulunmuştur. Eurymedon Açık Hava Tapınağı ardında bulunan sarkıt ve dikitleriyle dikkat çeken mağaranın uzunluğu 765 m.dir.

Isparta coğrafi konumu sebebiyle her zaman önemli bir geçiş noktası olma özelliğini korumuştur. Bu sebeple her dönemden birçok kale hala varlığını sürdürmektedir. Eğirdir Kalesi, Sığırlık Kaleleri ve Uluborlu Kalesi hemen ilk akla gelenlerdendir. Eğridir Kalesi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, Bizans Döneminde onarım gördüğü bilinmektedir.

Hamitoğulları ve Osmanlı dönemlerinde restore edilen kalenin dış kısmı taş bloklardan iç kısmı ise molozlardan inşaa edilmiştir. Bizans döneminde yapıldığı bilinen Sığırlık Kaleleri bugün bile hâla Anadolu'nun kuzey-güney geçişini gözetler gibi. Uluborlu Kalesine su sağlayan Cirimbolu Su Köprüsü ise binlerce yıllık tarihi günümüze bağlayan bir yapıt görünümündedir.

Isparta, Anadolu'nun Türkleşmesinde önemli bir yer tutar. Malazgirt' ten sonra 1176' da kazanılan Miryakefalon Savaşı Isparta topraklarında gerçekleşmiştir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküşüyle bir süre Hamitoğulları Beyliği hakimiyetine giren Isparta, 1426 yılında Osmanlı topraklarına katılır.

Isparta, Anadolu Selçukluları Döneminde askeri alanda olduğu kadar bilim alanında da önemli bir merkezdir. Atabey’de bulunan Ertokuş Medresesi bu dönemden kalma en eski yapılar arasında yer alır. 1224 yılında Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Kılıçarslan'ın Alperen Gazilerinden Keykubat'ın oğlu Mübarizeddin Ertokuş tarafından yaptırılan ve 700 yıl boyunca varlığını koruyan bu medrese, Atabey'in ilim merkezi olmasını sağlamıştır.

Eğirdir ilçesinde bulunan Dündar Bey Medresesi bir diğer Selçuklu yapısıdır. 1301 yılında iki katlı olarak yapılan medresenin ortasında bir avlu yer alır. Girişinde büyük bir taç kapı olan Dündar Bey Medresesi bugün kapalı çarşı olarak kullanılmaktadır. Isparta geçmişinden gelen daha bir çok esere de ev sahipliği yapmaktadır. 1231’de Sultan Alaaddin Keykubat zamanında yaptırılan Uluborlu Alaaddin Camii, 1281’de yapılan Şarkikaraağaç Ulu Camii, 1325’te yapılan Hızır Bey Camii, 1561’de yapılan Firdevs Bey Camii, XVI. yy.da yapılan Devlet Han Camii hala hizmetini sürdüren yapılar olarak hemen akla gelenlerden sadece bir kaçıdır. Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Konya’ya bağlı bir sancak olan Isparta önemli imar faaliyetlerine sahip olmuştur.

Bu dönemden kalan Bedestenler, Hamamlar ve Çeşmeler, Osmanlı mimarisini yaşatan diğer kültür varlıklarıdır. İpek Yolu bütün bu bölgelerden geçmektedir. İpek yolu üzerinde bulunan Eğirdir Hanı ile Gelendost Ertokuş Hanı en önemli hanlardır. Farklı dinlere hoşgörü ile yaklaşılan Osmanlı Döneminde, 1750 yılında yapılan Aya Baniya (Aya Payana) ve 1858 yılında yapılan Aya Yorgi (Aya Ishotya) kiliseleri kentin en önemli kiliseleridir. 1920’li yıllarda, Yunanistan ile yaşanan nüfus mübadelesine kadar hizmet veren bu kiliseler yıkılmadan günümüze kadar ulaşmıştır.

İlin zengin kültür ve tarihi birikimlerinin en muhteşem örneklerini Isparta ve Yalvaç Müzelerinde görmek mümkündür. Müzedeki eserler gezenlerin hafızasından silinmez.

Türk ve dünya tarihinde önemli bir yere sahip olan Osmanlı imparatorluğu döneminde Isparta pek çok devlet adamı yetiştirmiştir. Koca Haydar Paşa, Hüseyin Avni Paşa, Halil Hamit Paşa, Seyit Ali Paşa, Hüseyin Ali Paşa Osmanlının sadrazamlarıdır yani Başbakanlarıdır. 1923’te Cumhuriyet’in ilanından sonra vilayet olan Isparta hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı çıkarır SÜLEYMAN DEMİREL. Merkeze bağlı İslamköy doğumlu Süleyman Demirel’in memleketinde, adını yaşatacak birçok değer bulunmaktadır.

Isparta tarihi varlıklarıyla olduğu kadar Mimarisi, Türküleri, Halk Oyunları, Manileri, Düğünleri, Yemekleri ve Giyimleriyle de zengin bir kültürel birikime sahiptir.

Kirkit seslerinin halen yankılandığı ve 19. yüzyıl özelliği taşıyan geleneksel Isparta Evleri halen ayakta ve kullanılmaya devam edilmektedir. Yöre insanı geçmişten günümüze gelen yaşam serüvenini, göğsünden yükselen duyguları Halk Türklüleriyle dışa vurmuştur.

Kırık hava ve uzun hava niteliğinde olan bu türküler, âşıkların sazından dökülüp, ince bir sızı olur yüreklerde. Kırık hava türküleri genellikle halk oyunları eşliğinde çalınıp söylenir. Yörenin coğrafyası ve yöre insanının mizacı bu oyunlara yansımıştır. Ağırlıklı olarak oynanan oyunlar Zeybek oyunları ve Teke oyunlarıdır. Yöre halk oyunları yönünden çok zengin bir özelliğe sahiptir.

Göller Bölgesinin merkezi niteliğindeki Isparta, coğrafyası üzerinde bulunan zengin doğal güzellikleri ve kültürel varlıkları ile her türlü turizm çeşitliliğine imkan veren, potansiyel bir turizm merkezidir.

 Isparta sınırları içerisinde bulunan Eğirdir Gölü başlı başına bir değerdir. Etrafını çevreleyen çeşitli yükseklikteki dağlar bölgenin incisi olan Eğirdir Gölüne ayrı bir güzellik katar. Ayrıca sınırları içerisindeki Kovada, Gölcük Krater, Beyşehir ve Burdur Gölleri gibi birçok doğa harikasını da barındırır. Bu doğal yapı göl, dağ turizmine imkan sağlamış, balık avcılığı, su sporları ve her türlü doğa sporlarına sunduğu imkanlarla da eşsiz bir yurt köşesi olmuştur.

DAVRAZ DAĞI Isparta’da Eğirdir ve Kovada gölleri arasında yükselen ve Isparta Ovasını kuşatan dağ kütlelerinden biri olup, 2637m yüksekliğindedir. Dağın yüksek yamaçlarından Isparta Ovasını ve Eğirdir gölünü doyumsuz izleme imkanı vardır. DAVRAZ KAYAK MERKEZİ, Antalya’ya 154 km., il merkezine ise 26 km. uzaklıkta olan Akdeniz Bölgesinin en önemli turizm merkezidir.

Kayak merkezindeki telesiyejler kullanılarak zirveye doğru çıkılmakta, Eğidir Gölünün şahane manzarasını hem dağ evi kafeteryasından hem de kayarken izlemek mümkündür. Davraz, Kuzey Disiplini, Alp disiplini, Tur Kayağı, Snow Board, Tele Mark, Dağcılık, Botanik Gözlemciliği, Yamaç Paraşütü, Trekking aktivitelerinden her birine imkan sunmaktadır. Yazın spor takımlarının vazgeçilmez kamp merkezidir DAVRAZ KAYAK MERKEZİ.

Isparta’nın doğal güzelliklerini zenginleştiren mesire yerleri Isparta insanı için vazgeçilmez yerlerdir. Isparta’nın en meşhur yemeği FIRIN KEBABI’dır. Kuzu-oğlak veya erkeç etlerinin kaburga kemiğinden yapılan fırın kebabının en büyük özelliği taş fırında pişirilmesidir. Kök odunu veya meşe odunuyla üç buçuk saatte pişirilen fırın kebabı tadına doyum olmaz bir lezzete ulaşıyor. Ayrıca Eğirdir gölünün lezzetli balıklarının değer kattığı bulgurlu Sazan Dolması ile Yalvaç ilçesinin mahalle fırınları Isparta yemek kültürünün en önemli zenginliklerindendir.

Gül ve halı Isparta adıyla birleşen ürünler. Isparta’da halıcılık Türklerin Anadolu'yu fethinden sonra bölgeye yerleştirilen Türk oymaklarıyla başlar. Bu oymakların dokuduğu Türkmen halıları yüzyıllar boyunca gelenekselliğini korumuştur. Az sermayeyle yapılabilir olması geniş istihdam sağlamış, atölye ve ev işletmeciliği olarak geniş kitlelere gelir sağlamıştır. Son yıllarda bölgedeki minyatür halıcılık da küçük çapta olsa da önemli bir gelir kaynağı olmuştur.

Isparta’nın tarihi kadar eski olmasa da uzun yıllar Isparta’ya önemli bir gelir kaynağı olan gül, bölgenin adıyla bütünleşen bir değere sahiptir. İklimin ve arazinin kokulu nebat ve tıbbi bitkiler yetiştirmeye elverişli olması Isparta’yı yurdumuzun yegane yağ gülü üreten ve gül yağı ihraç eden bölgesi yapmıştır. Dünya gül yağı üretimin yarısından fazlası Isparta’dan karşılanır. Isparta gül çiçeği üretimi, kozmetik sanayinin temelini oluşturur. Isparta gülünden elde edilen ve kullanılan ürünler, yurt içinden ve yurt dışından gelen turistlerin en önemli hediye tercihidir.

Tarıma dayalı bir ekonomiye sahip olan Isparta’da elma, kiraz ve kesme çiçek üretimi önemli yer tutar. Üretiminin çoğu ihracata yönelik bu ürünler en çok Uluborlu, Eğirdir ve Gelendost’ta yetişmektedir. Türkiye elma üretiminin %20’sini Isparta karşılamakta olup, kokusu ve tadı ile herkesin tercihidir.

Isparta, son yıllarda hızla Sanayileşen illerimizdendir. Gül başta olmak üzere battaniye, tekstil, deri, mermer, kereste, çimento, meyve konkreti gibi pek çok alanda üretim yapan Isparta sanayisi ülke ekonomisine önemli bir girdi sağlamaktadır. Isparta bir eğitim, sağlık ve kültür şehri olma özelliğini günümüzde de sürdürmektedir. 1992 yılında kurulan Süleyman Demirel Üniversitesi gittikçe artan öğrenci sayısı ve hastaneleriyle, Türkiye’nin sayılı üniversiteleri arasındadır.

Modern ve çağdaş eğitim ve sağlık kuruluşlarıyla birlikte zengin doğal ve kültürel zenginlikleri kentin yaşam kalitesini arttırmasıyla sadece bu kent halkına değil, yaşama sevinci olan herkese zevkli ve sağlıklı yaşama imkanı sunmaktadır. Gül tarlalarından halı bahçelerine uzanan yolunu geçmişten bugüne nakış nakış işleyen Isparta, kimi zaman yavaş kimi zaman hızlı; ama, hep ileriye doğru atılan adımlarla yol almaya devam ediyor.