Türk dış politika ekseninin belirlenmesinde üç isim belirleyici konumdalar; Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan.

    Bu üç isim ulusal ve uluslararası kamuoyu oluşturucular tarafından sürekli taşlanmakta, yıpratılmaya ve etkisizleştirilmeye çalışılmaktadır.

       Ak Parti iyi fakat Tayyip Erdoğan diktatör sevdalısı- kötü, yahut Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin Batıya olan eksenini kaydırmakta-değiştirmekte gibi sürekli üretilen ve pişirilen malzemelerle bu faaliyetler canlı tutulmakta.

      Bu faaliyetlerden bu günlerde Hakan Fidan nasibini daha çok almakta. Amerika’da ki kamuoyu oluşturucu İsrail yanlısı kuruluşlar ve yazarlar Hakan Fidan’ı açıkça tehdit eden ifadelere de varan (bir sabah bir sürprizle karşılaşırsa -bomba iması- şaşırmasın gibi) yıpratma niteliğindeki yazılarını meşhur gazetelerinde arka arkaya kaleme aldılar. Hakan Fidan’ın bu kurum ve kişileri niçin bu kadar rahatsız ettiği üzerinde düşünülmelidir.

      MİT Türkiye’nin en stratejik kurumudur. Yıllar içerisinde bu kurum Türkiye’nin yaşadığı darbeler ve vesayetlerle dolu tarihinin oluşmasına hizmet etmiş zihniyetteki kişilerce yönetilmiştir.

   Ak Parti’nin iktidara gelmesinden sonra Hakan Fidan gibi bir kişinin bu kurumun başına getirilmesi hem ulusal hem de uluslararası basında epey tartışma konusu yapılmıştır. En telaşlı tepkiyi de İsrail devleti göstermiş, Hakan Fidan’ın müsteşarlığını haddine olmaksızın kabullenememiştir. İsrail devletinin çıkarlarını zedeleyeceği iddiasıyla Hakan Fidan’ın müsteşar olmasından rahatsız olduğunu diplomasi dilini dahi kullanamamaksızın ifade etmiştir.

      Hakan Fidan zor olan bir görevi başarıyla sürdüregelmektedir. MİT’in yıllardır vesayetçi zihniyetle olan beraberlik çizgisini; yeni toplumun özgür, barışçıl ve ülke menfaatlerini esas alan çizgiye kaydırma becerisi, zor ve önemli  bir teşkilatı yönetebilme kabiliyeti göz kamaştırıcıdır. Toplumun seçimle belirlediği sivil iktidarın iç ve dış politika eksenine uygun stratejiler geliştirmesi, ülkesinde yaşayan farklı inanç, ırk ve fikirdeki insanları düşman tehlikeler olmaktan çıkarmasını sağlayan yaklaşımları önemli sonuçlar doğurmuştur.

     Oslo görüşmeleriyle başlayıp barış ve çözüm süreciyle devam eden, silahların susması, kardeşlik ve huzur ortamının oluşması sürecinin en önemli mimarlarından biridir Hakan Fidan.

      Bu mimarlığı nedeniyle çözüm sürecinin başında kellesi alınmak istenen  sayın Fidan; TBMM’den çıkarılan bir kanunla kurtarılabilmiştir.

     Başbakan tarafından “sır küpüm” denilen müsteşarın kellesi sürekli koparılmak istenmesi onun kişiliğinden değil, ülkenin yeni iç ve dış siyasetinden rahatsız olan uluslararası emperyal zihniyetlerin rahatsızlığından kaynaklanmaktadır.

     Nitekim son tartışmada Türkiye’nin yeni füze ihalesini Çin’e vermeyi düşünmesiyle başlamıştır. Niçin Çin? Çünkü Çin ortak üretim teklifini kabul etmekte diğer ülkeler etmemektedir. Ortak üretim bu teknolojinin Türkiye’ye transferi anlamına gelmekte olup, ilerleyen zamanda yeni füze ihtiyaçları yerli üretimce karşılanır hale gelebilecektir. Bu yaklaşım ülkemizin bölgesel konumu ve bağımsızlığıyla yakından ilgilidir.

       İsrail’i, batıyı, uluslararası emperyalist kurumları ve kişileri rahatsız eden müsteşarı tebrik etmek gerekir. Yerli basında müsteşar aleyhine yapılan yayınların yahut kellesini almaya yönelik savcı taleplerinin farkına varmadan kimlere hizmet ettiğinin- edeceğinin bilincinde olunmalıdır, diye düşünüyorum.

    Filistinli Müslümanlara  yapılan zulmü protesto eden ve Gazze’ye insani yardım götürmek isteyen 9 değerli insanı uluslararası denizde şehit etmiş katil-zalim İsrail’i rahatsız eden bir MİT müsteşarından bu ülke insanı ve tüm dünya Müslümanları rahatsız olamaz.

       Bu toplumun en kritik tarihlerinden birinde stratejik bir görev üstlenmiş olan Hakan Fidan’ın Allah yardımcısı olsun.