Yasadığımız toplumda neredeyse hergün bir cinayet haberiyle karsılaşıyoruz. İnsanın yaşam hakkı, en değerli bir hak olmasına rağmen, bu hak, ne yazık ki günümüzde korunamamakta. Allah (c.c.) yüce kitabında “...Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur...”(Maide;32) buyurmasına rağmen, haksız ve kasti bir çok cana kıyılmasına, toplum olarak engel olamıyoruz.

            Haksız ve kasti işlenmiş cinayetlere karşı toplumumuzun, en yüksek perdeden, tepkisini ortaya koyması insan vicdanının gereğidir. Kadın- erkek -çocuk ayrımı yapılmaksızın, her türlü katl olayında, toplum tepkisini koymalıdır ki, kötülüğe karşı durulmuş olunsun.

            Sadece kadın cinayetlerinde tepki koyup, diğer katilliklere sessiz kalmakla kötülüğe karşı durulmaz.   Ayrıca bu ayrımcılığın, gizli bir ajandası mı var, düşüncesinin oluşmasına da sebep olabilir. Toplumumuzda böyle ayrımcı tutum içinde olan platformlar, dernekler var. Kadın cinayetleri sonrası tepki koyan bu platformlar  “Katil en ağır şekilde cezalandırılsın, kadın cinayetleri durdurulsun”  diyorlar.  En ağır ceza ne; müebbet hapis.  Veriliyor mu? Veriliyor. Peki cinayetleri engelliyor mu? Hayır.

            Yaşadığımız toplumda bu cinayetler niçin engellenemiyor? Haksız olarak bir insanı öldürecek kişi niçin durdurulamıyor? Bu soruların cevabı, bana göre, çok nettir. Katil korkmuyor, alacağı cezadan korkmuyor.  Alacağı ceza nedir? Hapis cezası.  Bu ceza katile caydırıcı gelmiyor. Öyleki; bu tür cezanın afla yahut izinle boşluklarından faydalanıp daha çok cinayet işlemeye devam edenlerin haberleri, yine gazetelerimizden hiç eksik olmuyor.

            Peki bunun bir çaresi var mıdır? Evet vardır. Herşeyi yaratan yüce Allah (c.c.) bunun çaresini koymuş. İlk insan yaratılacakken, meleklerin “Yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın?” ifadesine;  “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” diyen Allah (c.c.),  en güzel kıvamda-biçimde (ahsen’i takvim olarak) yarattığı  bu insanın,  şeytan’ın vesvesesine uyup yeryüzünde haksız yere kan dökmek gibi fiillerle, aşağıların aşağısına (esfel-e safiline) dönüşebilecekler olduğunu da, yüce ilmiyle bildiğinden, toplum halinde yaşayacak olan insanların, güven içinde olabilmeleri için, peygamberi vasıtasıyla, bu toplumlar için, bir takım şer’i kurallar emretti. “Şeriat” olarak isimlendirilen bu kurallardan bir tanesi de; haksız ve kasti olarak kadın veya erkek bir kişiyi kesin, şüpheye mahal bırakmaksızın  öldürdüğü tespit edilen katilin öldürülmesi, olarak tanımlayabileceğimiz “kısas” emridir.

            Kısas için Allah (c.c.) “Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız” (Bakara,179) buyurmaktadır.

            Şöyle bir düşünün; bir canı öldürdüğünde, ceza olarak canından olacağını bilen  insanın, katil olması o kadar kolay olur mu?  Bu caydırıcılıktır işte.

Diyelim ki yine de öldürdü; “Cana can.” Bu yönüylede, katil bir kişinin diğer insanlara, bir daha zarar vermesinin yolu kapanmakta ve de maktulün yakınlarında ve toplumda  adalet duygusu oluşmaktadır.

            Kısas cezasının; caydırıcılığıyla suçu önlemesi, uygulanmasıyla toplumun güven içinde olmasını sağlaması ve de adalet oluşturması, bizim düşünebildiğimiz hikmetleri. Göremediğimiz daha nice hayat veren hikmetleri yanında...

  

            Toplumun güven ve huzur içinde yaşaması için eksik olan İslam şeriatıtır. Şeriatsız bir toplumun huzuru da olmaz bekası da.